Medya gifi: Defne ve Bora.
------------------------------------------------------------------------------------------------
Bora'nın meraklı bakışları birden ciddileşmişti. Bütün gücümü toplayıp, gözlerinin içine baktım. "Senden yaklaşık 6 yıldır hoşlanıyorum Bora. Sen benim babamın veremediği güveni, hiç hissedemediğim abi desteğini ve senin sayende yaşıyor olduğum aşkı verdin." Bunu söylediğime pişman olmuştum çünkü o beni kardeşi olarak görüyordu ve ben kalkmış ona hoşlandığımı itiraf ediyordum. Bora hiç beklemediğim bir anda tebessüm edip saçımla oynamaya başladı. Onun bu hareketinden nefret ediyordum. "Peki ya sen?" dedim umutsuz bir şekilde gözlerinin içine bakarak. "Hangi cevabı versem senin için daha iyi olur? Senden hoşlanıyorum mu? Yoksa... Zaten senden uzun zamandır hoşlanıyordum mu?" Bu sözünü duyduktan sonra gülerek Bora'nın boynuna atladım. 14 yıldır aldığım en güzel doğum günü hediyesiydi bu, Sevgime karşılık alabilmek..."Yeter bu kadar sarılma Defne. Farkında mısın bilmiyorum ama servisi bekletiyoruz şu an." "Ah! Doğru." diyerek isteksiz bir şekilde kollarımı Bora'nın ensesinden çektim.
Biz servise doğru yürürken Bora da konuşuyordu. "Bizim yurda ilk geldiğin zaman kapının önünde bir kadın seni tersleyerek içeri doğru itekliyordu. Sen fark ettin veya fark etmedin ben duvar kenarında sizi dinliyordum. Kafanı bana doğru çevirdiğin an ne yapacağımı şaşırdığım için ben de hemen içeri kaçmıştım. İşte o zaman senin masum güzelliğinden etkilendim. Yani, senden o zaman hoşlanmaya başladım." Bir an düşündüm. Demek ki bizi dinleyen çocuk oydu. Borayla ben servise binmiştik. Serviste herkesin bir yeri vardı. Ben önde oturuyordum. Bora ise arkada oturuyordu. Herkes birbirine bugünü kahkahalarla anlatırken bense mutluluğumdan hiçbir şeyi duymuyordum. Sadece avucumun içindeki kolyeye bakarak gülümsüyordum. "Defne." "Defne!" O kadar çok dalmışım ki Burcu Abla'nın bana seslendiğini bile duymamışım. Aniden ona baktım. Bana tebessüm ediyordu. "Doğum günün kutlu olsun tatlım." diyerek yanaklarımdan öptü. Tebessüm ettim. "Teşekkür ederim Burcu Abla." "Tabii ki de kuru kuruya kutlamıyorum." diyerek çantasından hoş bir saç bandajı çıkardı. "Aaa çok teşekkür ederim Burcu Abla. Gerçekten hiç gereği yoktu." diyerek boynuna sarıldım. "Olur mu öyle şey tatlım? Güle güle kullan. Beğendiysen ne mutlu bana." "Beğendim tabii. Beğenmez miyim? Düşünmem yeter." Burcu Ablayla konuşurken bizim yurdun çılgın çocukları, Mert ile Serkan, arkamdan biri bir kulağıma, diğeri de diğer kulağıma yaklaşarak aniden bağırdılar. "Doğum günün kutlu olsun Defne, seni çok seviyoruz. İyi ki varsın!" Onların bağırmasıyla da servisteki herkes mırıldanmaya başladı. "İyi ki doğdun Defne. İyi ki doğdun Defne ..." Onların söylemensiyle benim de mutluluktan gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Çünkü burada kin, nefret yoktu. Burada kardeşlik, dostluk ve beraberlik vardı.
Artık hayatımda önemli olan tek şey Boraydı. Neden mi?
Her gün teneffüs aralarında Borayla sohbet ediyorduk. Günler geçtikçe daha samimi olmaya başladık. Bol bol fotoğraflar çekiniyorduk. Bora beden dersindeyken sınıf penceremin altında beklerdi. Bense dersteyken ona bakardım. Hatta kaç kere hocadan azar işitip yerimi değiştirdiği bile olmuştu. En kötüsü de dalgın dalgın Bora'ya bakarken Bora aniden kaçmıştı. Onun aniden kaçmasına sinir olmuştum. Sonuçta sevgilin bakıyor. Ne hortlak görmüş gibi kaçıyorsun değil mi? ama önüme döndüğümde olayın düşündüğüm gibi olmadığını fark ettim. Sınıf arkadaşlarım ve öğretmenim Bora'ya bakıyorlardı. Yani onu görmüşlerdi. O da anlaşılmasın diye kaçmıştı ama herkes sevgili olduğumuzu öğrenmişti. Okulda *Favori çift* diye anılıyorduk. Çünkü hem derslerimizde hem de ilişkimizde başarılıydık. Borayla olan ilişkimiz bakıcımıza kadar gidince bizi sürekli azarladı. "Siz nasıl sevgili olursunuz? Siz kardeşsiniz. Olmaz öyle şey!" Ama insan ailesini seçemediği gibi âşık olacağı kişiyi de seçemiyordu. Sanırım derslerimiz etkilenir diye korkuyordu çünkü hepimizin başarılı olmasını istiyordu ama günler geçtikçe herkes alıştı ve hiç kimse garipsememeye başladı. Hafta sonları Bora ile alışveriş yapmaya çıkıyorduk; Köpekleri, kedileri seviyorduk. O da hayvan severdi, ben de. İlişkimiz ilerlerken Şubat ayı geldi ve kar yağmaya başladı. Bunu kaçırır mıydık? Dışarı çıkıp Borayla kartopu oynadık. İkimizin kış ayı için ortak eşyamız vardı. Atkı... İkimiz de aynı atkıyı aldık ve her dışarı çıkışımızda hep o atkıyı taktık. Her geçen gün onu daha çok çözüyordum. Bazense hiç anlayamıyordum. Neyse... Önümüzde bizi bekleyen uzun yıllar vardı.
Borayla günlerimiz çok güzel geçiyordu. İlişkimizin 4. Aylarındaydık. Bir gün kahvaltı yaparken yanımıza bakıcımızla beraber bir kadın geldi. "Bora. Seninle bir kez daha konuşmak istiyorum." Bora yerinden kalkıp kadının yanına gitmişti. Onlar dışarı çıkarken herkes birbiriyle konuşmaya başladı. Bakıcımız sakin bir şekilde, "Gençler... Sakin olun. Yaklaşık 4 ay önce de bu bayan geldi. Genç ve yakışıklı erkek evlat edinmek istediklerini söyledi. Maddi durumları çok iyimiş ama çocukları kaç senedir olmuyormuş. Artık bebek bakacak kadar genç olmadıkları için genç bir çocuk evlat edinmek istediklerini söylediler. 4 ay önce geldiğinde de Borayla konuşmuştu. Ama Bora buradan ayrılamayacağını söyleyip düşünmesi için biraz süre tanınmasını istemişti." Bunları duyduktan sonra çok korktum. Sonuçta Bora buradan ayrılırsa ilişkimiz böyle güzel devam edemeyecekti. "Madem 4 ay önce de geldiler neden onu Borayla konuşurken görmedik?" dedim bir anda. "Çünkü bu bayan yanlış hatırlamıyorsam senin doğum günü zamanında gelmişti. Siz okuldaydınız. Bayanı sizin okula gönderdik ve çıkışa doğru Borayla konuştuğunu söyledi." demek ki o yüzden bana haber vermeden dışarı çıkmıştı. Kafamda bu bulmacayı çözmeye çalışırken Bora içeri girdi ve bana baktı. Gözlerimi onun üzerinden çekip kadına doğru çevirdim. Çok mutluydu. Bu mutluluk Bora'nın gideceği anlamına gelemezdi değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklambacın Hedefi:AŞK ✔ (DÜZENLENİYOR)
Teen FictionKendini borç yüzünden bir erkeğe adamak zorunda kalan genç kızın hikayesi.. • 2014