19. Bölüm

499 153 5
                                    

Hikâyemi yorumlamayı unutmayın. Çünkü yorumlarınız benim için bir yol olacaktır. Hikayemi okuyan herkese teşekkürler.. ^^

Medya fotoğrafı: Defne.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Defne, derin gözlerle bana bakıyordu. "Seni tanımasam inanacaktım." Dedi. Şaşırmıştım. "Niye öyle dedin?" Sanki yalancıymışım gibi konuşuyordu. Bense yalan söylemeyi sevmezdim.

Bir an tebessüm etmişti. "Bilmem. Her olayı alaya vurur gibi bir tavrın var da ondan söyledim."

Şarkı bitmişti. İkimiz de duruyorduk. Defne, her zaman ki gibi bana tebessüm ediyordu. O kadar tatlı tebessüm ediyordu ki bir an bu kızı böyle bir olaya sürüklediğim için üzgün gibiydim. Ama yapabileceğim bir şey yoktu. Çünkü her şeyi kendi rızasıyla kabul etmişti.

"Yerimize geçelim mi artık?" dedim. Sağ kaşımı kaldırmıştım. "Tabii!" Yerimize geçmiştik. Yanımızda da Görkemle Asya oturuyorlardı. Asya yine her zaman ki konuşmadan duramıyordu. "İkiniz de çok güzel dans ediyorsunuz!" dedi. "Gerçekten mi?" dedi Defne. Bunu sorarken de mutlu görünüyordu. "Evet. Beni de böyle dansa kaldıran bir centilmen erkek olsa keşke. Yok ki ben de dans edeyim." Dedi gözlerini Görkem'e devirerek.

Görkem Asya'ya bakarak tebessüm ediyordu. Elini Asya'ya doğru uzatarak, "Bu dansı benim için lütfeder misiniz hanımefendi?" Asya bunu duyunca tebessüm etti. Görkem'in elini tutarak sahneye doğru yol almışlardı.

Bense arkalarından seslendim. "Siz dansınızı edin biz de gidelim. Geç oldu." Asya ve Görkem arkalarına bakarak el sallayıp, dans etmeye başlamışlardı.

Biz de masadan kalkmıştık. Bora masasında oturmuş düşünceli bir şekilde bize bakıyordu. Elimi yavaşça Defne'nin omzuna koydum ve çıkışa doğru gittik. Rana bizi gördü ve "Nereye?" dedi şaşırarak. "Daha partinin ortasındasınız." Bir an tebessüm ettim. "Daha Defne'yi eve bırakacağım. Geç oldu." Rana'nın bir şey demesine müsaade etmeden oradan ayrılmıştık.

Aslında geç olduğu falan yoktu. Doğrusunu söylemek gerekirse amacıma ulaşmıştım. Artık kalmama gerek yoktu...

PARMİR ÜNİVERSİTESİ

DEFNE'DEN

Esneyerek okulun kapısından girdim. O kadar çok uykum vardı ki gözlerimi dahi açamıyordum. Sanırım dün fazla ev işi yapmıştım. Her tarafım ağrıyordu. Böylelikle derse de geç kalmıştım. Çünkü koridorda kimsecikler yoktu.

Sınıfın kapısını tıklayıp, kulaklarımı diktim. Öğretmenin 'Gel.' lafını duyabilmek için.

Ve beklediğim ses gelmişti. "Gir!" ama bu ses tonu çok farklıydı. Tanıdığım öğretmenlerin sesine hiçte benzemiyordu. Kapıdan kafamı uzatıp sınıfıma baktım. Bütün sınıf ve öğretmen bana bakıyordu. Bende içeri küçük adımlarla girmeye başladım. Hocayı gerçekten de tanımıyordum. "Otur." Dedi gülümseyerek. Bense yerime oturdum. Yanımda Asya oturuyordu. Ona meraklı bir şekilde bakıyordum. 'Bu kim?' dercesine. Asya da gözlerini hocaya doğru devirdi. Sanırım o da tanımıyordu.

Öğretmen kendini tanıtmaya başlamıştı. " Ben kıyafet tasarlama öğretmeniniz Burjuva. Buraya İtalya'dan geliyorum. Aslında Türküm ama İtalya'da okudum. Bu arada dersimize yaklaşık iki ay geç geldim çünkü bazı ailevi sorunlarım vardı ben de izin aldım. Ama merak etmeyin bu ders çok eğlenceli geçecek ve bir sürü şey öğreneceksiniz. Ayrıca kıyafet konusunda çok dikkatliyimdir. Bir noktada küçücük bir hata olsun sizi sınıfta bırakırım." Oradan bir öğrenci, "Bana yaptığınız gibi." Diyerek hocanın son cümlesini desteklemişti.

Öğretmen gülümseyerek sıraları gezerken de konuşmasına devam ediyordu. "Kıyafetinizi tasarlamadan önce kıyafet taslağınızı bana getiriyorsunuz. Çünkü ben kontrol etmeliyim ki hata olmasın. Biliyorsunuz ki tek kıyafet tasarlamayacaksınız ayrı ayrı dersleriniz olacak: Ayakkabı tasarlama, takı tasarlama ve süsleme gibi... Bu yüzden dikkatli olun... " "...Sorunuz var mı?" Kimse bir şey demeyince, "Güzel. O zaman derse başlayabiliriz."

Öğretmenimiz, kimseden ses çıkmayınca dersini anlatmaya başlamıştı. Nasıl kâğıdı değerlendirebiliriz, çizimlerimizi nasıl ne şekil yapabiliriz hepsini en ince ayrıntısına kadar göstermeye çalışıyordu.

...

Çıkış zili çalmıştı ve Asya ile okuldan çıkıyorduk.

Asya birdenbire konuşmaya başladı. "Defne..." "Hı?" Asya'ya bakıyordum. "Senden bir şey isteyebilir miyim?" "Tabii ki de isteyebilirsin." "Şey..." dedi çekinerek. "...Biliyorsun. Ben Görkem'den çok hoşlanıyorum. Gerçi o da biliyor bunu. Ve hiç üzmüyor beni. Ama onunla konuşabilir misin bu durumu? Görkem seni Doruk'tan tanıyormuş ya. Belki aramızı yapabilirsin he?" dedi bana tatlı tatlı bakarak.

Al işte memnun musun Defne? Başına iş açtın. "Çalışırım." Dedim. Asya o mutlulukla boynuma sarılarak, "İyi ki varsın Defne." Dedi. Onun sırtına vurarak tebessüm etmeye çalışıyordum.

Asya ile ayrılmıştık. Bugün günlerden benim için üzücü olan ve hayatımın yeni başlangıcı olan gündü. Annemi kaybettiğim, halam tarafından terk edildiğim gündü. 10 yıl önce bugün yetimhaneye gönderilmiştim. Ayaklarım oraya gitse de gönlüm gitmeye razı değildi. Çünkü orada hem sevdiklerim vardı hem de kaybettiklerim.

Yetimhanenin bahçe kapısını açmıştım. Güvenlik beni tanıyıp hemen yanıma geldi. "Ooo! Kimler gelmiş? Nasılsın bakayım?" "İyiyim ağabeyciğim işte. Sizleri görmeye geldim. " "İyi yaptın. Bol bol gel bundan sonra. Biz bıraktın gibiyiz. Kadro aynı yani. Bakıcınız hariç. Biliyorsun bunu zaten." Dedi gülerek. Ben de tebessüm ettim ve kapının ziline bastım yavaşça.

İçerden sesler geliyordu. "Kim lan bu?" "Ne bileyim ben. Açsan göreceğiz hepimiz zaten." Kendi kendime gülmeye başlamıştım. Konuşma şekilleri aynıydı. Kapı açıldı. Tebessüm ederek karşıma baktım. Kapıyı açan Canberk ağabeyimdi.

"Oha!" dedi şaşırarak. Bunu duyan diğer ağabeylerim de kapıya gelmişti. Hepsi bana bakıyordu. Bunlar benim o günden sonra ailem olmuşlardı. Sıcakkanlılarıyla, hoşgörüleriyle, yardımseverleriyle bana hem ağabeylik hem de babalık yapmışlardı.

Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

"Sizi özledim. Canım ailem."

Saklambacın Hedefi:AŞK ✔ (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin