Hikâyemi yorumlamayı unutmayın. Çünkü yorumlarınız benim için bir yol olacaktır. Hikayemi okuyan ve destekleyen herkese teşekkürler.. ^^
Medya Fotoğrafı: Doruk.
------------------------------------------------------------------------------------------------------
Doruk bana bir süre manasız bir şekilde baktıktan sonra nefes alıp vererek bana yaklaştı. Ciddi bir şekilde gözlerimin içine bakıyordu. Ben de onun gözlerinin içine bakmaya başladım. İlk defa onun gözlerinin içine bu kadar yakından bakıyordum. Bir anda konuşmaya başlayınca ben de gözlerimi başka yöne doğru çevirdim. “Bir daha temizlik yaptığında bu odaya girme!” dedi sert bir şekilde. Ben ona bakmasam bile onun bana hala baktığını hissediyordum. “Anladın mı Defne?” Tedirgin bir ses tonuyla, “Anladım Doruk Bey.” Dedim. Tam odadan çıkıyordu ki arkasına dönüp bana baktı. “Bu arada bu ilk ve son olsun. Bir daha benimle o tavır ve ses tonuyla konuştuğunu görmeyeyim. Ayrıca senin gibi bir kızdan ders alacak değilim. Bana ders vereceğine işine koyul!” deyip odadan ayrıldı. Anlamıyordum. Ya ben iyilik yapacağım insanları yanlış seçiyordum ya da gerçekten iyilik insanlara yaramıyordu.
İşlerimi bitirip hemen salona indim. İnmez olaydım. Bay Egoist salondaki üçlü koltuğa uzanmış, ellerini de kafasının altına koymuş uyuyordu. Ona bakarak uzandığı koltuğa doğru biraz daha yaklaştım. Çok güzel uyuyuşu vardı. Yüzünü incelemeye başladım. Yüzünde ne bir tek çizik, nokta ne de bir sivilce vardı. Doğrusu, benim yüzümden daha güzel bir yüze sahipti. Karizmatikti kısacası. Ama neden bir tek kıza takılıp kalmıştı ki? Hem de o kadar acı çektiriyorken? Ne kadar mutlu görünse de üzüldüğünü anlayabiliyordum. Oysaki peşinden onlarca kız koşturuyordu. Neden ondan kopamıyordu ki?
Tek birine bağlanmak çok güzeldir o da sana bağlıysa tabii ki ama bağlı değilse onsuz hayata devam etmek gerekirdi. Benim yaptığım gibi.. Zaten sevseydi eğer, verirdi değer.
PARMİR ÜNİVERSİTESİ
Öğle arasında Asya ile dolaşıyorduk. Her an benimleydi ve beni hiç yalnız bırakmıyordu. Hep Görkem hakkında konuşmasa aslında iyi anlaşıyorduk. Durup dururken, “Dorukla nasıl tanıştınız da sevgili oldunuz?” diye sordu. İnsanlara yalan söylemekten hep nefret etmişimdir aslında. Biz Dorukla sevgili değiliz demek o kadar çok istiyordum ki ama şimdi bunu söylesem Doruk beni gerçekten kovabilirdi. Oysaki 4 yıl Doruk’a katlanmak zorundaydım. Hala cevap vermediğimi gören Asya, “Merak etme bu durumu kimseye söylemedim. Söylemem de. Zaten söylesem Doruk beni keser. Çünkü annesi bu konuda çok katı.” Dedi sevimli ve çaresiz bir şekilde.
Tebessüm ederek Asya’ya baktım. Ve düşündüğüm tanışma senaryosunu Asya’ya aktardım. “Yazın birinci kattaki evimin pencerelerini siliyordum. Şarkı da açıktı. Hem dans ediyordum hem de pencereleri siliyordum ama kendimi o kadar çok şarkıya kaptırmışım ki elimde tuttuğum bez Doruk’un kafasına düşmüştü. Doruk bezi yere fırlatıp yukarıya baktı ve beni gördü. Ben de hemen kenara çekildim. Sert bir şekilde bağırıyordu. ‘Hey! Dikkatli olsana gerizekalı.’ Diye. Ben de utancımdan ona bakıp özür dileyemedim. Birkaç gün sonra zengin ama çok uzaktan bir akrabamız vardı. O bizi bir partiye davet etti. Annemlerin işi çıktığından ben onunla gitmek zorunda kaldım. Oraya giderken bütün masraflarımı o karşılamıştı. Arabasıyla parti yerine ulaştık. İçeri girdim ve tek başıma dolanıyordum. Arkamdan biri bana çarptı. ‘Pardon hanımefendi.’ Dedi. Ses tonu erkekti. Ben de arkama dönüp baktım. Arkama döndüğümdeyse şok geçirdim çünkü kafasına bez düşürdüğüm kişiydi o. Bana hayran olmuş bir şekilde bakıyordu. Sanırım o süslerle çok güzel duruyordum. O da çok yakışıklıydı. Sonrasında yanından ayrıldım. Parti sonunda akrabam çok içmişti ve o taksiye binip eve gitti. Ben de taksiye binecekken arkamdan Doruk, ‘Beceriksiz kız! Atla.’ Dedi. Ve ben de bindim arabasına. Çünkü çok uzaktan akrabamla arkadaşlardı. Ve beni eve bıraktı. Teşekkür edip yanından ayrılırken beni durdurdu ve bana çıkma teklifi etti. Ve böyle her şey başladı. ” Cümlemi bitirdiğimde Asya bana hayran olmuş bir şekilde bakıyordu. Bu olay yalanla başlamıştı ve yalanla sürmeliydi. Nefes alıp verip Asya’ya baktım.
-DORUK’TAN-
Hava almak için bahçeye çıkmıştım. Bankta Bora’nın oturduğunu görünce ona doğru yürümeye başladım. Bir şeye bakıyordu. Neye baktığını görmek için arkadan iyicene Bora’ya yaklaştım. Elinde bir küçük kız fotoğrafı vardı. Bu fotoğraf bana yabancı gelmiyordu. “Ne yapıyorsun?” dediğimde hızlıca fotoğrafı saklayıp bana baktı. “ Eski bir arkadaşımın fotoğrafına bakıyordum.” “Eski bir arkadaş?” Tebessüm etti. “Saçma sapan düşünme Doruk. O benim dostumdu. Bir kız bir erkekle dost olamaz mı?” Güldüm. “Olabilir. Olamaz demedim zaten. Sadece fotoğrafı saklayınca bir şey mi oldu diye düşündüm.” Dedim. “Yanlış anlarsın diye korktum. Biliyorsun Rana’yı çok seviyorum. Onu kaybetmek istemem bir yanlış anlaşılma yüzünden.” Bunu derken bana uyuz bir şekilde bakıyordu. “Beni ilgilendirmiyor artık.” Tam gidecekken ona bakarak, “Ah. Bu arada eğer, sen ona güven verdiysen bırak yanlış anlaşılma olsun. Ne de olsa sana güveniyor değil mi?” deyip oradan ayrıldım.
Okulun içine girerken teyzemi gördüm. Tam teyzeme seslenecektim ki Defne ile konuştuğunu fark ettim ve seslenmekten vazgeçtim. Ne konuştuklarını duymak için biraz daha yaklaştım. “Okula başlayalı neredeyse bir hafta oldu. Ve sen hala isim kartını almadın mı? Adın neydi?” dedi teyzem sinirli bir şekilde. “Defne. Defne Badem.” “Defne Badem mi? Bir de sen buraya sınavla geldin. Nasıl onayladıysa seni oğlum. Zaten yüz yüze görüşmeler yapılsaydı onaylamazdı. Bilgilisin ama sorumsuzsun.” Dedi. “Ama pahalı müdür hanım. O kadar para vermem isim kartı için.” Dedi Defne. Bunu söylediğini duyan teyzem de, “Söylerim görevlilere sana ücretsiz verirler. Okul kurallarını ihlal etmenden iyidir. ” dedi sert bir şekilde. Teyzem beni fark etmemişti ve oradan ciddi bir şekilde ayrıldı. Asya, Defne’ye bakarak tebessüm etti ve “Gel kartını almaya gidelim.” Dedi. Kızlar da beni fark etmeden ileriye doğru gittiler.
EV
Bilgisayarda vakit geçiriyordum. Birden odamın kapısı tıklandı. “Gel..” Defne odama gelip, “A4 kâğıdı var mı acaba?” dedi. Nefes alıp verdim ve çekmecemden Defne’ye bir sürü A4 kâğıdı uzattım. “Bunun için bir daha beni rahatsız etme!” “Özür dilerim.” Diyerek odamdan ayrıldı. Tam çekmecemi kapatacaktım ki Defne ile anlaşma yaptığımız kâğıttaki fotoğrafı dikkatimi çekti. Sanki bugün Bora’nın elinde gördüğüm fotoğrafla aynı gibiydi. Biraz düşünmeye başladıktan sonra telefonla bir çalışanımı aradım. Telefonu açtı. “Benim. Senden bir şey isteyeceğim.”
Birkaç saat sonra..
Telefonum çaldı. Arayan çalışanımdı. Telefonu açar açmaz konuşmaya başladı. “Efendim. İstediğiniz bilgileri faksla yolladım.” Telefonu kapatıp faksa baktım. Kâğıdı iyicene inceledim. İstediğim bilgiyi elde ettiğime sevinmiştim.
“Gittikçe daha da eğlenceli olmaya başladı.”
![](https://img.wattpad.com/cover/21563010-288-k417733.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklambacın Hedefi:AŞK ✔ (DÜZENLENİYOR)
Novela JuvenilKendini borç yüzünden bir erkeğe adamak zorunda kalan genç kızın hikayesi.. • 2014