3K’yı geçmişiz, iyi ki varsınız! ♥ Hikâyemi yorumlamayı unutmayın. Çünkü yorumlarınız benim için bir yol olacaktır. Hikayemi okuyan ve destekleyen herkese teşekkürler.. ^^
Medya Fotoğrafı: Defne.
------------------------------------------------------------------------------------------------------
Belki Doruk beni bundan dolayı kovacaktı ya da bundan sonra bana eziyet edecekti. Ama ne olursa olsun kendi çıkarları yüzünden ben yalancı olamazdım. Her şeyin üstesinden gelmiştim. Bunun üstesinden de gelebilirdim. Ne de olsa ben, Defne Badem’im.
Rüzgâr o kadar sert esiyordu ki ben yürürken saçlarımı da geriye uçuruyordu. Doruk’un yanından hızlıca uzaklaştıktan sonra bir an durdum ve derin bir nefes alıp verdim.
-DORUK’TAN-
Defne Badem. Sen nasıl bir kızsın? Sen hangi hakla bana bunları söyleyebilirsin? O kadar sinirlenmiştim ki sinirden gülüyordum. Bu olayı düşünürken arkamdan bir korna sesi duydum. Arkama dönüp baktığımda arabanın içinde annemin olduğunu gördüm. Annem bana eliyle gelmemi işaret ediyordu. Ben de ön koltuğa, annemin, yanına oturdum. Annem arabayı kullanıyordu. Bende o sırada konuşmaya başladım. “Teyzem nerede?” “Onun Bora ile işleri var okulla ilgili onları halletmeye gitti.” Kafamı yana çevirip kısık sesle, “Borayla mı? Sanki Bora müdür yardımcısı da!” dedim. “Bir şey mi dedin oğlum?” Anneme baktım. “Nereye gidiyoruz dedim anne.” Nefes alıp verdikten sonra konuşmaya başladı annem. “Oh. Evimize gidiyoruz. Ne zamandır bize gelmiyorsun. Ben seni görüyorum ama baban seni göremiyor. Zaten işlerinden dolayı da dışarı pek çıkamıyor seni çok özledi.” Koltuğa doğru iyicene mayıştım. “Tamam. Ben kestireceğim biraz. Geldiğimizde uyandırırsın beni.” “Olur canım.”
“Doruk...” “…Oğlum.” Annem beni hafif dürterek adımı söylüyordu. Bende kısık bir şekilde gözlerimi açıp anneme baktım. “Uyan canım.” Diyerek bana tebessüm ediyordu. Ben de kendiliğimden tebessüm ediyordum. Çünkü anne şefkatini hissetmeyeli uzun zaman olmuştu.
Yanımıza bir araba park etmişti. Arabanın camından Rana olduğunu gördüm ve bir an tebessüm etmeyi bıraktım. Bunu gören annem, “Ne oldu oğlum?” dedi ve benim baktığım yere doğru baktı. “Ah. Sana söylemeyi unuttum tabii bugün Rana ve Rana’nın ailesiyle teyzenler bize geleceklerdi. Hadi çabuk in.” Deyip arabadan indi. Gözlerimi öteki tarafa doğru devirdim ve nefes alıp verdim. Annemle Rana, konuşurken ben de arabadan indim. Ben yürürken Rana da “Oh. Merhaba Doruk.” Dedi. Ben de ona hiç bakmadan arkadan elimi salladım. Büyük ihtimalle bu yaptığım harekete şaşırmıştı ama artık bundan sonra böyleydi Ranacığım.
--
Doruk’un annesi, bu harekete çok şaşırmıştı. Rana’ya bakıyordu. Rana’da ona bakarak üzgün bir tebessüm etmeye başladı. “Aranızda bir sorun mu var tatlım?” “Hayır teyzeciğim. Bu aralar Doruk bazı şeyleri yeni anlamaya başladı da ondan bu tavırları.” Dedi. Nefes alıp verip, “İçeri girelim yoksa üşüteceksiniz.” “Tamam canım.”
--
İçeri girer girmez babam, “Ooo.. Koca oğlan gelmiş.” Dedi. 19 yaşıma gelmiştim ama hala bu takma isimlerle ailede dolanıyordum. Nefes alıp verdim ve “Selam baba. Nasılsın?” Diyerek koltuğa uzandım. Babam her zaman ki gibi ,şakacı, bir şekilde, “Benim oğlum okulda çok mu yoruldu? Hemen kendini koltuğa attı.” Deyip devam etti. “İyiyim Doruk. Sen nasılsın?” mayışarak, “Gördüğün gibi.” Dedim. “Bir ay önce olması lazım. Annen senin evinde çalışan bayanın işinden ayrıldığını söyledi.” Gözlerimi açıp kulaklarımı diktim. “Kahvaltı durumunu ve akşam yemeğini nasıl ayarlıyorsun sen?” “Dışarıda ya da Görkemlerde yiyorum baba.” “Ya da buradan yiyip git okula.” Dedi babam. Zaten sonra Rana atladı. “Ya da Dorukçuğum. Bizde ye. Bora sabahları bize geliyor. Kahvaltı yapıp bizimle gidersin okula.”
“Adımı mı duydum acaba?” dedi Bora. Bende o sırada gözlerimi açmıştım. Lafını bitirir bitirmez Rana’nın yanağına bir buse kondurdu. Gülüyordu. “Selamlar.” Diyerek babamın yanına oturdu.
Hizmetliler yemek masasını hazırlarken annemler de sohbet ediyordu. “Ranacığım, ne zaman sözlenmeyi düşünüyorsunuz?” Rana bu soruyu duyduktan sonra gülerek Bora’ya bakıp konuşmaya başladı. “Bilmem ki bunun hakkında hiç konuşmamıştık.” Deyince teyzem de, “Neyse zamana bırakalım o zaman” Dedi.
Yemekler masaya getirilince biz de hep beraber masaya oturduk ve yemeğimize başladık.
-DEFNE’DEN-
Alnımdan terler akıyordu. Bu koca evi temizlemek güç istiyordu. Neyse ki her yeri temizlemeyi becermiştim. Şimdi de çamaşırları asma vakti gelmişti. Çamaşır makinesinden çamaşırları sepete koydum ve arka bahçenin balkonuna çamaşırları teker teker asmaya başladım. Çamaşırlar mis gibi kokuyordu. Şimdi de odaları toparlamaya gittim. Doruk Bey, eşyalarına dokunulmasından nefret ettiğini söylemişti o yüzden onun odasına girmedim ve diğer odaları toparlamaya başladım. Bu sefer Doruk’un yan odasına girdim. Bu odada Doruk’un bir kız ve bir erkek arkadaşıyla olan fotoğrafını görmüştüm. Masadaki aynı fotoğrafa tekrardan baktım. Bu sefer çocuk yabancı gelmediği gibi kız da yabancı birine benzemiyordu. Aslında odanın toparlanacak bir şeyi yoktu. Zaten bu oda kullanılmıyordu. Ben de tam çıkacakken yatağın üzerinde bir kâğıt parçası gördüm sanırım bu fotoğrafları koymaya yarayan bir kâğıt kutusuydu. Onu çekmeceye koymak için elime almıştım. Kâğıdın üzerinde de eski aşkım Rana, elveda! Yazdığını gördüm. Rana mı? Bu ismi bugün Doruk’un yanındayken Asya’dan duymuştum. Hatta ”Rana kuzeninle ne zaman sözlenecek Doruk?” demişti. Koridorda Bora adlı çocuğu gördüğümüzde de “O Rana ile sözlenecek çocuk.” Demişti. Acaba o Rana bu Rana mıydı? Yatağın yanındaki koltuğa oturdum. Ve içinden fotoğrafları çıkartmaya başladım. Fotoğrafları inceliyordum. Düşündüğümü de sesli düşünüyordum. Evet, fotoğraflardaki kız bugünkü kızdı. Şimdiki hali ve küçüklük fotoğrafları bile vardı. Sanırım Doruk’un ilk aşkını Bora adlı bir kuzeni çalıyordu. Kafamı kapıya doğru çevirdiğimde Doruk’un bana baktığını gördüm. Korkmuştum. Kızgın bir şekilde bana bakıyordu. “Benim eşyalarımı ve bilmediğin eşyalara dokunma demedim mi sana! Hem de işin sadece evi temizlemek ve toparlamakken. Eşyaları karıştırmak senin işin değil!” diyerek elimden fotoğrafları aldı. “Özür dilerim.” Dedim. “Ama kâğıdın üzerinde yazan isim bugünkü bahsedilen kızın ismine benzediğini düşündüm. Bir şeyleri merak ettim. Ve..” Tam lafımı bitirecekken Doruk bana doğru döndü ve sert bir ses tonuyla, “Evet! Dediğin gibi. Sevdiğim kız kuzenimle sözlenecek ve yakında evlenecekler ve ben ona yenge demek zorunda kalacağım. Onu unutmaya çalışırken ama unutamıyorken ona yenge demek ne kadar ağır sen biliyor musun? Düşünsene sevdiğin erkek kuzeninle evlenecek ve sen ona enişte diyeceksin. Hem de sen onu delice severken o seni sevmiyorken. Hatta kardeşi olarak görüyorken!” Bunları söylerken ses tonunu bayağı yükseltmişti ve ağlayacakmış gibi konuşuyordu. Bende tebessüm ederek konuşmaya başladım. Ne kadar tebessüm etsem de kırgınlık doluydum. “Benim sevdiğim erkek kuzenimle evlenmek zorunda kalmadı zaten benim kuzenim yoktu ama ilişki çok güzel gidiyorken zengin hayatı tercih etti ve beni terk etti. Sanırım biz delice severken onlar bizi sevmiyordu. Ve sonunda kaybeden biz olduk. Aslında kaybetmedik. Kazandık. Çünkü bunu en kısa zamanda fark ettik ve hayatımızı sahtekârlara harcamak zorunda kalmadık.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklambacın Hedefi:AŞK ✔ (DÜZENLENİYOR)
Novela JuvenilKendini borç yüzünden bir erkeğe adamak zorunda kalan genç kızın hikayesi.. • 2014