►Thirteen◄

902 72 30
                                    

Ariana'dan;

"Pekala Ariana," dedi karşımdaki röportajcı. "Justin ile aranızda ne var?"

Düşündüm. Aramızda ne vardı ki bizim? Arkadaşmıydık biz? Ya da dost. Ben o hareketle bütün herşeyi mahvetmiştim ki zaten.

"Biz sadece arkadaşız. Yani arkadaşdık." dedim. Bunu demek gerçekten üzüyordu beni. Arkadaşımdı. Artık değil. Sanırım...

"Yani artık değilsiniz?" Cevap vermedim. Çünkü sorunun cevabını tam olarak bilmiyordum.

"Anladım. Ağlayarak evinden çıkman ve hızlıca arabaya atlamandan anlayabiliyoruz."

"Yani aranızda bir şey yok," dedi. "O zaman 2016 da yapacağın şeylere gelelim."

****

Justin'in gece yazdıklarını okuyor aynı zamanda ağlıyordum. Başka birinden bildirim geldiğinde bu kişinin Drew olduğunu anlamam uzun sürmedi.

coochielover: Hey, üzülme bu kadar!

coochielover: seni sevenler var

coochielover: o pırlanta değerindeki gözyaşlarını

coochielover: lütfen boşa harcama

Me: Ciddi misin?

Me: Şiir mi? Gerçekten mi, Drew.

coochielover: Evet ve

coochielover: Aaow, Justin'in kapının önünde.

Me: Justin'im mi?

Me: Ne! Kapının önünde mi?!

Çevrimdışı olduğunda telefonun kilidine bastım ve yatağa atıp aşağı koştum.

Tanrı'm... Lütfen Tanrı'm. Bana yardım et!

***

Kapıyı yavaşça açtığımda, elinde bir dal gül tutan ve başı eğik Justin'im duruyordu. Kafasını kaldırdığında gözleri biraz kızarıktı. Ayrıca yüzünün asıklığı kendimden nefret etmememe neden oluyordu. Şuan kendimi yastıkla boğmak istiyordum.

"Hey." dedi. Sesi garip çıktığı için boğazını temizledi. Gözlerimin yandığını hissedebiliyordum. "Justin..." dedim zorlukla. "Lütfen git."

"Hiç bir yere gitmiyorum Ariana." dedi ve girmek için hamle yaptığı sırada hışımla kapıyı kapatırken acıyla bağırdı. Aynı hızla kapıyı açtığımda yere eğilmişti ve ayağını tuttuğunu gördüm. Şaşkınlıkla ağzımı elimle kapatırken "Özür dilerim." diyordum. Milyon kez hızlıca özür diliyordum ki ayağa kalktı ve "Önemli değil Ariana." dedi.

"Bu benim yüzümden yaşadığın kaçıncı acı Justin?" dedim. "Daha benim senin yanına gelmem gerekiyor fakat..." Yutkundum ve devam etmeye çalıştım. "Fakat. Biliyorsun, yüzüne bakabileceğimi sanmıyorum."

"Şuan bakıyorsun ama." dedi ve gülümsedi. Dayanamayıp yanağını öptüm. O da belimi kavradı ve beni sımsıkı sardı. Sanki hiç bırakmayacakmış gibi. Kafamı göğsüne yasladım ve kalbinin sesini dinledim. Normalden hızlı atıyordu. Benimkiyle bir farkı yoktu.

Biraz düşündüm. Neden bu duruma gelmiştik? Neden bu kadar salaklaşabiliyordum?

Saçlarımı öptü ve "Yaşadığımız kötü şeyleri unut ve şimdi bize gel." dedi. Saçımı öpmeye devam ederken birden başımı kaldırdım. Gözü dudağıma indiğinde benimki de ister istemez dudağına indi. Ah Tanrı'm lütfen beni affet. Arkadaşımı ölesiye öpmek istediğim için beni affet!

***

"Doğruluk mu cesaret mi, oynamaya ne dersin Ariana?" dedi Kendall. Justin zar zor beni burada kalmaya ikna etmişti ve Tanrı beni duymuştu. Kendime hakim olmamı sağlamıştı ki öpmemiştim.

"Olabilir." dedim ve Justin'e baktım. Gülerek omuz silkti. Yere oturduğumuzda Justin küçük bir pet şişe getirmişti. "Küçüklüğümün oyunu." dedi ve bana bakarak gülümsedi. Hala gözlerimiz birbirimize odaklanmışken ilk ayıran ben oldum. Utancımdan.

Kendall çevirdiğinde ilk benimle Justin'e gelmişti. "Doğruluk mu cesaret mi?" diye sordum. Düşünür gibi yaptı ve "Doğruluk." dedi. 

Düşünmek için etrafa bakındım. Gözüm Kendall'a çarptığında uzun zamandır yakın arkadaş olduklarını biliyordum. Belkide arkadaştan fazlasıydılar. Bu düşünce içimde bir şeylerin kıpırdadığını hissettirdi. İyi olmayan bir şeylerin...

Justin'e dönerek "Kendall hakkında çoğu kişinin bilmediği bir şey söyle." dedim. Biraz düşündü ve güldü.

"Mesela..." dedi, "Göğsünün ucunda piercingi olduğunu biliyorum."

***

OHA JUSTIN sakjdjashdkjashdjhda *-*


Love ya  | Texting // JarianaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin