►Fourty◄

456 35 13
                                    

"Teşekkürler, teşekkürler! Hepinizi çok seviyorum!" diyerek sahneden inerek sahne arkasına doğru ilerledim.

"Harikaydın."

Duyduğum sesle arkamı döndüm. "Merhaba Justin." Başıyla küçük bir selam verdi ve tebessüm ederek konuşmaya başladı.

"Seni merak ettim. Mesajlarıma cevap vermiyordun ve.. Aramalarımı açmıyordun. Ben de buraya gelmek zorunda kaldım."

"Zorunda değildin, Justin." diyerek yürümeye devam ettim. Arkamdan geldiğini duyabiliyordum.

"Lütfen Ariana, konuşmama izin ver!" diyerek çıkıştı. Hızlıca ona döndüm ve "Sesine hakim ol, insanların o iğrenç eleştirilerini duymak istemiyorsan çeneni kapat!"

"Ne demek istiyorsun?" Güldüm, ama bu komik olduğu için değildi, sinirlenmiştim. "Gözlerin üstümde olmasını istemiyor ve ayrıca senin konuşmanı engellemiyorum." dedim bir nefeste ve tekrar yürümeye başladım.

Arkamdan beni takip etmeye devam ederek "Pekala,  o zaman.. bu şekilde konuşmayalım. Benden nefret etme."

Ellerimle yüzümü kapattım, gerçekten çok sıkılmıştım. Tekrar durarak arkama döndüm ve "Eğer konuşmak istiyorsan konuş, ama seni dinleyen olmayacak, Justin. Artık değil."

Yine aynı rutinime, yürümeye başladım ve bu sapık beni yine takip ediyordu!

"Tamam, tamam... Gerçekten özür dilerim." Odamın kapısına yaklaşmıştım, çok az kalmıştı, hala konuşmaya devam ediyordu. "Biliyorum, yanlış yaptım ama... Lütfen kendimi açıklamama izin ver!"

Kapıyı açtım, "Tek istediğim-" ve içeri girerek yüzüne kapattım. Kilitleyerek bir oh çektim. Şu anki durumu umurumda değildi, o günkü durumum onun umurunda olmadığı gibi. Ama ben unutmuştum, alışmıştım, takmıyordum. Artık hayatımda Justin diye biri yoktu, onu hayatımdan atmayı başarmıştım.

Yaklaşık 3 aydır onunla görüşmüyordum, bugün ilkti. Mesajlarına görüldü bile yapmıyordum.

Üstümdeki kapüşonlu ceketi deri koltuğa atarak oturdum. Gerçekten çok yorulmuştum, terlemiş bile olabilirdim. Bunu da umursamayarak elimle kendime rüzgar yapmaya başladım. Şuracıkta uyuyabilirmişim gibi hissediyordum.

Nasıl olmuştu da Justin üstelemeyip, kapının kolunu kırmamıştı? Ona, tam tanımadan yakınlaşmamalıydım. Onu çok yanlış tanımıştım, belki de kendime onu tanıma fırsatı bile vermemiştim.

Kapının kilidini açarak, dışarı çıkmamla kapının önünde dikilen Justin'i görmem bir oldu. Hah, evet çok erken konuşmuştum.

"Ariana, lütfen.." Göz devirdim, gerçekten çok sıkılmıştım! Yine yalvarmaya başlamıştı!

"Justin, kes sesini!" Dayanacak gücüm kalmamıştı, canımı sıkıyordu.

Kolunumu sertçe sıktığında, onun da canının sıkıldığını anladım. Beni içeriye doğru ittirerek kapıyı kapattı ve kilitledi. Pek korktuğum söylenemezdi, ne yapabilirdi ki?(!)

Bağırmaya başladı, "Asıl sen kes sesini! Tak etti artık, yeter!" , "Beni dinleyeceksin, buna zorunlusun!" diyerek koltuğa itti. Kalçam yumuşak koltuğa sertçe çarpınca irkildim.

"Bıktım ben!" diyerek sinirle odada tur atmaya başladı. Her şeyi o kadar çok erken söylüyordum ki! Gerçekten korkmaya başlamıştım, bu hali hal değildi çünkü.

"Üstümde çok büyük bir yük var sana bunu nasıl açıklarım bilemiyorum! Ben de en az senin kadar kızgınım... kendime! Çünkü.. çünküsü yok aslında, sadece kızgınım, nefret ediyorum ben de kendimden!" , "Sana her şeyi dibine kadar anlatmak isterdim, ama bunu yapamıyorum!"

"Seni engelleyen şey ne, Justin?" Sustu. Yutkundu, ama konuşamadı. Kendimi damardan vurmuş gibi hissediyordum, anlayamıyordum.

"Ariana..." Tekrar yutkundu. "Lütfen benden uzaklaşma, onların istediği bu. Benden nefret edip, beni sonsuz karanlıkta yalnız bırakman. Onlar bunu istiyor, onlara istediklerini verme." , "Bunu şu an durduramıyorum, sana ihtiyacım var. Bana yardımcı olabilecek tek kişi sensin, Ariana. Lütfen..."

"Justin, ben seni anlamıyorum. Beni korkutuyorsun, delirmiş gibisin!" Beynim durmuştu, hiçbir şeyi doğru düzgün hissedemiyordum.

Tekrar bağırmaya başladı, "ANLASANA! ANLASANA İŞTE, ARİANA!" Sinirle elini uzun sarı saçında gezdirdi. "Umut yok, mutsuz ve aşığım..." Ağlama durumuna gelmiştik artık...

"Söylesene, Justin, hala bekliyor musun?" dedim, gözümden bir damla yaş dökülürken.

Kafasını salladı, "Hayır." dedi, "Beklemek anlamsız."

"Peki o zaman neden hala buradasın?"

"Sana ihtiyacım var."

"Seni istemiyorum, Justin." , "Sana yardım etmek istemiyorum."

"Sen de mi, küçük kız? Sen de mi bırakıyorsun beni?"

Daha fazla gözlerine bakamadım ve başımı eğdim, yapamıyordum ben de...

"Canlı kalan tek yanımdın sen benim... Artık sen de yoksun demek ki..."

♥♥♥

Sonunda yazabildim. Pff, iğrencim biliyorum... Sorry :'|

but... love y'all

Umarım multiyi de, hikayeyi de beğenirsiniz xD

Love ya  | Texting // JarianaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin