►Twenty One◄

771 53 27
                                    

/ Lady Gaga, Til it happens to you, ile okuyun...\

'Ariana,

Seni ne kadar iyi tanıdığımı görmeni istiyorum. Seninde beni tanımanı istiyorum. Sana ihtiyacımın olduğunu bilmeni istiyorum. Sana muhtaç olduğumu bilmeni istiyorum...

Evet bunları söyleyenin bir erkek olması garip olabilir. Nasıl yazdığımı ben bile bilmiyorum. Nedeni çok açık. Sana ilanı aşk yapıyorum, evet. Tanrı bana yardımcı olsun...

Şimdi kırmızı kağıdı aç. Dikkat et, içinden bir şey düşebilir...'

Dediğini -yazdığını- yaparak kırmızı kağıdı elime aldım. Küçük notu yanıma -yatağımın üstüne- koyarak kağıdı açtım. Bacağımın üstüne kurumuş bir gül düştü. Boş olan elimle aldım ve dalından tutarak çevirdim. Uzun süredir duruyor gibiydi. Onu da notun üstüne koydum ve kırmızı kağıdı yeniden açtım.

'O gülü... senden hoşlandığımı anladığım günlerde verecektim. Cesaret edememiştim ama artık senden hoşlanmıyorum... sana aşığım...

Gece olmasa nasıl parlar yıldızlar...
Gündüz olmasa nasıl ışıldar güneş...
Ay olmasa nasıl aydınlanır gece sadece yıldızlarla...
Sen benim ışığımsın ve sen olmassan benim bir anlamım kalmaz...

Bir gün biz olduğumuzda herşey değişecek ve ben kendi karanlığımdan senin sayende ışığa dönüşerek çıkacağım.

Seni seviyorum...'

Bir damla yanağımdan, kırmızı kağıda düşerek -düştüğü yere- iz bıraktı. Bir güle bir mektuba bakıyordum. Ben bu adamı hak ediyor muydum? Hak edecek ne yapmıştım?

Seri hareketlerle notu kırmızı kağıdın içine koydum ve ikisinide mektubun içine geri soktum. Ayağa kalkarak gülü elime aldım ve tekrar 360 derece döndürdüm. Yatağımın yanındaki komidinin çekmecesini açtım ve kırılmayacak şekilde koydum.

Telefonu alıp odamdan çıktım ve aşağı inerek koltuğun üzerindeki toz pembe kabanımı aldım. Bahçeye çıkarken kabanı giymeyi başardım ve evin çıkışına yöneldim. Kabanın bol cebine telefonumu attım ve -kabanın diğer cebinde olan- anahtarı elime alarak arabaya koşmaya başladım.

"Eğer Frankie beni sorarsa işi çıkmış deyin." dedim ve arabanın kilidini açtım. Şoför koltuğuna kendimi attığım gibi arabayı çalıştırdım.

"Tanrı'm, lütfen bana yardım et, ona yardım et.. Bize yardım et..."

****

Atan kalbimi ve nefesimi düzene sokmaya çalışarak yavaşça evin önüne doğru yürümeye başladım.

"Justin evde mi?" dedim kapının önündeki görevliye. "Evet, arka bahçede." der demez oraya doğru yürümeye başladım. Bahçeye varırken "İhtiyacım olduğumda neredesin?" diye şarkı mırıldandığını duydum. "Buradayım." dediğimde eğildiği yerden kalkarak bana döndü.

"Ariana?" dedi fısıltı şeklinde. "Buradayım Justin. Ben hep yanındayım." dediğimde gülerek yanıma geldi. "Biliyorum." dedi kolumu sıvazlayarak, "Hadi içeri geçelim, sende neden geldiğini anlat."

Dediğini yaparak arkasından içeri girdim ve kabanımı çıkarırken "Neden?" diye sordum. Oturduğu upuzun koltuktan bana anlamadığını belirten bir bakış yolladı. Yanına oturarak "Ne demek istediğimi çok iyi biliyorsun." dedim. Yayıldığı yerde oturur pozisyona geldi ve bana döndü. Yutkunduktan sonra "Bilmiyorum." dedi. Göz devirdim ve "Bana bilmiyormuş rolü yapma. Neden ben?" dedim.

Çizgiyi aşmışım gibi bana baktı ve kaşlarını çatarak "Gerçekten mi? Neden diye mi soruyorsun!" dedi. "Evet!" dedim, ben de kaşlarımı çatarak. "Ben de bilmiyorum!" dedi, sesi yükselmişti, "Ama biliyor musun? Lanet olsun ki ben sa-"

Sözünü onu öperek kesmiştim. Gözlerimi sımsıkı kapamıştım ve elim ile yumuşacık yanağını tutuyordum. Görmesemde şaşkınlığını hissedebiliyordum.

Dudağını dudağımın arasına aldım ve yavaş hareketlerle öpmeye başladım. Sanki bunu bekliyormuş gibiydi. Anında karşılık vermişti. Hızlanırken elleri belimde hareketler yapmaya başlamıştı. Sanki bana sahip olmak istiyor gibiydi... Aynı zamanda da bana dokunmaya çekiniyormuş gibiydi...

Boynuna sarılarak bedenimi ona bastırdığımda, o da beni daha çok sarmalamıştı. Araya dillerimiz girerken sanki vücudumu kontrol edemiyormuş, kendime hakim olamıyormuş gibiydim. O oturur pozisyondayken üstüne çıktım ve omuzlarından tutarak öpmeye devam ettim.

Elleri usulca kalçarıma deydiğinde ürperdim ama ona zincirlenmişim gibi ondan ayrılamadım. Ellerimi saçına daldırdığımda kalçalarımı sıktı. Kısık bir seste inlediğimde yavaşça dudağımı çektim ve yavaşça gözlerimi açtım.

Gözlerimizin içine bakarken ayağa kalktım. Hiç birşey demeden kabanımı giyerek bahçeye çıktım. Dudağımı yalarken arkama baktım. Arkasına yaslanmış tavana bakıyordu. Hızlıca arabama doğru yürürken dudağımı tuttuğumu fark ettim.

Yaptığım saçmalığın daniskasıydı. Hem öpüyordum hem de hiç birşey demeden çıkıp gidiyordum...

Yaptığım büyük bir hataydı, ama o an en doğru şeyi yapıyormuşum gibi hissetmiştim...

****

Geç geldi, üzgünüm. Neden geç geldi? Çünkü nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde silindi. Ama eskisinden daha iyi olduğunu düşünüyorum.

Umarım tekrar böyle bir aksilik yaşamam/yaşamayız.

Sizi seviyorum, multi benden size gelsin, moonlighters ♡


Love ya  | Texting // JarianaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin