Belirtmem gereken bir şey var. Medyadaki şarkı aşkla alakalı değil, dostlukla alakalı. Bu şarkıyı neden koyduğumu da ilerleyen satırlarda anlarsınız zaten. Keyifli okumalar !!! ^^
Neyse ki Armen kızın sesini duymamıştı. Safirin kalbi boğazında atıyordu adeta. O gözler başkasının olamazdı. Bu mümkün değildi. ondan başka kimsenin gözleri bu kadar nefret dolu bakamazdı. Safir saklandığı yerden merdivenlere geçti. Burada daha fazla duramazdı. Kendini yeterince tehlikeye atmıştı. Koşar adım merdivenlerden indi ve biraz önce girmiş olduğu sokakta sessizce ilerlemeye başladı. adımları kalbinin ritimlerine karışıyordu. Biraz önce buraya dikkat etmemişti. İstiklal caddesindeki diğer sokaklar gibiydi. İnsanın üzerine çöken bir eskimişlik bir bıkkınlık vardı. Ama yine de bir şeyler insanı yaşama tutunduruyordu. O eskimişliğin üzerinde bir şey vardı adını bilmediği.
Sokaktan çıktığında düşünceleri de zihnini terk etti. Adımlarını kalabalıkların arasına karıştırdı. Ama çok geçmeden depoya doğru ilerlediğini fark etti. Oraya gitmek istemese de kendini yoldan geri çeviremiyordu. Zaten gidebileceği başka bir yer de yoktu.
Depoya ormana açılan kapıdan girdi. Akşam olmak üzereydi. Sabahtan beri bir şey yememişti. Buzdolabında bir şeyler olması ümidiyle odaya girdi. İçeride yemek kokusu vardı. İstemsizce gözlerini kapattı ve ocağın başındaki Arasın yanına gitti.
"Özür dilerim. Olanları sindiremiyorum. Çok.. çok garip."
Aras cevap vermedi. Masanın üzerinde duran poşetlerden hazırladığı sos için bir şeyler çıkardı. Safir sadece derin bir nefes almakla yetindi. Ardından masaya yaslanıp Arası izlemeye başladı. çok odaklanmış gözüküyordu. Safirin suratında bir tebessüm oluştu. Arası yeni tanıyordu. Yine de içinde garip bir samimiyet vardı. Gözleri gizemliydi. İçinde yüzlerce şey vardı, hepsi birbirine geçmişti. Safir garip bir şekilde tüm o saklı şeyleri öğrenmek istedi bir an.
"Aç mısın?"
Safir kafasıyla onayladı. Aras poşetlerden birinin içinden çıkardığı örtüyü Safirin ellerine tutuştururken kendi de tabaklara makarnaları koydu. Tabakları masaya yerleştirirken derin bir nefes verdi.
"Seni korumama izin ver Safir."
"Efendim?"
"Seni korumama izin ver. Tek kurtuluşumuz sensin."
Safir, Aras'ın gözlerine baktı. İki gündür gözlerinde sadece boşluk görüyordu. O insanı kendini okyanusun derinliklerindeymiş gibi hissettiren mavi gözlerinde sadece bir boşluk vardı. Sevgi yoktu, nefret yoktu, öfke ya da acı. Hiçbiri yoktu. Safirin görebildiği tek şey sadece kocaman bir boşluktu. Sessizce sandalyeye sindi ve bir şey demeden yemeğini yemeğe başladı. şimdiye kadar kendini insanlardan uzak tutmuştu. Çünkü herkesin gözlerinde kirlenmiş duygular görmüştü. İnsanların sevgisi saf değildi. Zaten artık insanların sevdiği karşılarındaki değildi. onların işleriydi, üzerindeki kıyafetleriydi, paraydı ya da başka şeyler. Ama kesinlikle karşılarındaki insan değildi.
Duygularını saklayan insanlar daha beterdi. Kirlenmiş sevgilerden bile daha beterdi. Çünkü hissizlik onların ruhlarını ele geçirmişti çoğu zaman. Ve Safir, Arasta bunu görüyordu. Kocaman bir hissizlik.
"Sana güvenmiyorum."
Aras duyduğunu sindirmeye çalıştı. Çatalını tabağa bıraktı ve şaşkın gözlerle Safire baktı ama Safir ona aldırış etmedi. Çatalını ağzına götürdüğü sırada bir anlığına Aras'ın gözlerine baktı ve yine aynı boşlukla karşılaştı. Ona neler yaşadığını anlatmasını beklemiyordu elbette ya da neler hissettiğini. Ama insan kendini kendinden saklayamazdı. Kendine bile yalan söyleyecek kadar usta bir yalancı değilse tabi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mürekkep Dünya
FantasyGücünü ve güzelliğini adından alan bir kız ; Safir. Tek sığınağı kitaplarken şimdi bir kitabın içinde esir. İsteği gerçekleşti. Kurtarması gereken bir dünya var! Ve durdurması gereken bir savaş. Peki ya ölürse ? Ya da daha beteri. Bu kitabın içinde...