Açıkçası ben bile beklemiyordum yeni bölümün bu kadar çabuk geleceğini. Yazmaya başlarken aklımda olanlara yazarken aklıma gelenler o kadar başka ki! Ben bile kestiremiyorum bazen olayların nasıl gelişeceğini. Neyse keyifli okumalar size :) Oylarınızı ve yorumlarınızı bırakmayı unutmayın lütfen ! :)
Safir, karşısında duran adama bakmadan kalabalığın arasından sıyrılarak merdivenlere ulaştı. Dışarı çıktığında yüzüne vuran deniz kokusu içinin huzurla dolmasını sağlarken aklına geline kabusları içinin ürpermesine neden oldu. Aras'ın ne yapmaya çalıştığını anlamıyordu. Ona güvenmemişti, evet. Ama güvenmek istemişti. Tüm bunlardan daha beteri ise şimdiye kadar ateşin içinde yaşamış olmasıydı. Onun kimin tarafında olduğunu bilmiyordu. Adımları yalıdan uzaklaşıp sahil kenarına giderken zihninde küçük çaplı bir savaş başlamıştı.
Denizin rüzgarı karanlık gecede bir yorgan gibi kızın üzerini örtüyordu. İnce elbisesi yüzünden soğuğu olması gerekenden iki kat fazla hissediyordu. İstemsizce elleri kollarını sardı. Nereye gideceğini bilmiyordu ya da ne yapması gerektiğini. Kendini evsiz biri gibi hissediyordu. Gideceği bir yer olmadığı gibi gitmek istediği bir yer de yoktu.
"Safir."
Aras'ın telaşlı sesi kızın hızlı adımlarına yetişmek ister gibi çıkmıştı. Sesi duyunca kız adımlarını hızlandırdı. Onunla konuşmak istemiyordu. Kendi dünyasında yaşamak ona daha kolay geliyordu.
"Safir. Bekle."
Bu sefer Aras'ın sözleri kızın olduğu yerde durmasına neden oldu. Bunun nedeni Aras'ın sesindeki keskinlikti. Olduğu yerde dursa da Safir, arkasına dönmedi. Aras karşısına gelene kadar bekledi. İnsanı kendine çeken mavilik hiç olmadığı kadar karanlıktı. Ve o karanlığa derin bir acı saplanmıştı.
"Dinle beni."
Safir cevap vermek yerine, biraz önce içerideyken bir okyanus fırtınasını andıran gözlere baktı. Gördüğü acı içini acıtmıştı. Kendine lanetler savursa da onun yanında olmak istiyordu. Gözleri karanlıktı. Sadece sevdiği birini kaybeden insanlar bu kadar karanlık bakabilirdi. Yine de bu durum, yaptıklarını açıklamak için yeterli değildi.
"Bir şekilde Armen'in yanında olmamız lazım farkında değil misin? Kaçarak nereye kadar saklanabiliriz? Onların gözünün önünde olursak bizden şüphelenmeyip, bizim dışımızdakileri araştıracaklar. Biz de bu arada hem içeri sızmış olacağız hem de kendimizi korumuş."
"Kendini ateşe attın, sen bunun farkında değil misin?"
"Ateş, ateşi yakmaz Safir."
Aras'ın sözleri kıza yetmemişti. Aras, ateşe kendisini de sürüklemişti. Takıldığı yer burası değildi. Bunu daha önceden bilmesi gerekirdi.
"Peki, sen ateşin içine dalıyorsun da peşinde niye beni sürüklüyorsun, madem sürükleyecektin neden daha önce haber vermiyorsun Aras?"
"Önceden planladığımız bir şey değildi. Yukarıya, yanına, geldiğimde bana sataşmasaydın her şeyden haberin olacaktı. Anlatacak başka vaktim olmadı. Şimdi içeriye girmemiz lazım. Armen bu. Ne yapacağı belli olmaz."
Safir, derin bir nefes alıp denizin kokusunu içine çekti. Ona inanmaktan, onun yanında olmaktan başka çaresi olmadığı için içinde öfke fırtınası kopuyordu. Geri dönmeliydi. Yapacağı başka bir şey yoktu. Sinirlerine hakim olmaya çalışıp arkasını döndü.
"Özür dilerim."
Aras'ın özrünü beklemese de bunu belli etmeyerek omuz silkti. Konuşmak istemiyordu. Kelimeler, bir yerden sonra anlamsızlaşıyordu. Salona inene kadar aralarında ufacık bir konuşma dahi geçmemişti. Salona indiklerinde ise gereksiz bir samimiyet gösterisi yapmak zorunda kalmışlardı. Aras elini kızın beline dolarken Safir de ona iyice sokulmuştu. Uzaktan bakanların aralarında bir sıkıntı görmediklerine ikisi de emindi. Çünkü ikisi de kendini başkalarından saklamayı iyi biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mürekkep Dünya
FantasyGücünü ve güzelliğini adından alan bir kız ; Safir. Tek sığınağı kitaplarken şimdi bir kitabın içinde esir. İsteği gerçekleşti. Kurtarması gereken bir dünya var! Ve durdurması gereken bir savaş. Peki ya ölürse ? Ya da daha beteri. Bu kitabın içinde...