Bölümü okurken medyadaki coverı dinlemenizi şiddetle öneririm. Harika bir şey ve bu bölümü yazarken baya katkısı oldu bana. Ayrıca lütfen bölümü oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın. Sadece sizin düşüncelerinizi bilmek istiyorum. Hatta yorumu buraya bırakmak istemezseniz düşüncelerinizi bana mesaj yoluyla da iletebilirsiniz. Keyifli okumalar! :)
Safir, Aras'a cevap vermek yerine beyaz masanın etrafını çevreleyen siyah sandalyelerden birine oturdu. Sinirleri yeterince gerginken bir de onunla uğraşamayacaktı. Göz ucuyla Aras'a baktığında onun çoktan başını çevirmiş olduğunu gördü. Kendini sakinleştirmeye çalışırken başına, alnından gözlerinin etrafına doğru inen bir acı saplandı. Damarlarının içinde bir iğne dolaşıyor gibiydi. Farkında olmadan elleri başına uzandığında inledi. Aklını kaçıracağını düşünüyordu. Böyle bir acıyı daha önce ne hissetmiş ne de birilerinden duymuştu. Acının geçmesi için dua ederken adeta başındaki damarları istila eden iğneler yanaklarına inmeye başladı. Çektiği acıyı anlatmanın imkanı yoktu. İnlememek için dişlerini sıkarken yüzünü ateş basmıştı. Terlediğini hissediyordu ancak acıyı durduramıyordu. Daha fazla dayanamayıp karga sesine benzer bir çığlık attı. İğnelerin yaktığı yerleri söndürmek istercesine gözünden yaşlar geliyordu. Acıdan başka bir şey hissedemiyordu. Tüm duyu organları intihar etmiş gibiydi. Tüm vücudunu kasarken kulaklarına çığlık sesleri dolmaya başladı. Kısık kısık gelen acı içindeki tanıdık bir çığlık. Kimin sesi olduğunu çıkaramıyordu. Korkuyla gözlerini yumarken gözlerinin önünde görüntüler oluşmaya başladı.
Boyasız duvarların çevrelediği uzun bir holdeydi. Etrafta hiçbir şey yoktu. Ne bir ışık ne de bir pencere. Ancak koridorun ucundan kaynağının ne olduğunu bilmediği bir ışık etrafı aydınlatıyordu. Etrafı kaplayan ve artık kabuslarından alıştığı kan kokusu rutubetle karışıp kızın midesini bulandırmıştı. Öğürmesine engel olmak için elini ağzına götürdü. Sessiz olması gerektiğini hissettiği için dikkatli ve ağır adımlarla ışığın geldiği yere doğru yürümeye başladı. Adımları ışığa yaklaştıkça kulağına sesler ulaşıyordu. Git gide yükselen seslere anlayacak kadar yaklaştığında hol gibi boyasız duvarları olan kocaman bir odaya açılan metal kapının önündeydi. Karşısında arkasını dönmüş bir adam vardı. Işık adamın ön tarafında olduğu için gölgesi bir dev gibi odaya yayılmıştı.
"Nasıl? Lanetimi beğendin mi decorus?"
Armen. Ses ona aitti. Ellerini açarak cüssesinden dolayı şimdiye kadar Safir'in fark etmediği kadının etrafında dönmeye başladı. Andrina. Kadın oydu. Adam garip bir huşu içindeydi. Safir, ne yaptığını bilmese de adamın inanılmaz bir zevk aldığı ortadaydı. Andrina ise Armen'e meydan okurcasına korkusunu içine atıyordu. Ancak onunda gözlerinde Safir'in nedenini bilmediği bir zafer ışıltısı vardı.
"Korktun mu decorus? Oysa ben seveceğini düşünmüştüm. Baksana, insanlardan uzağız. Yüzlerce içi nefret ve çıkarla dolu gereksiz insandan uzağız burada. Baş başayız. Sen ve ben. Gerçek ve hayal ürünü."
"Sana istediğini vermeyeceğim Armen. Biliyorsun bunu."
"Biliyorum tabi. Bu yüzden senden bir şey istemeyeceğim zaten. Sadece istediğimi alacağım."
Adam yüzüne hınzırca bir gülümseme yerleştirirken kadının etrafında dönmeyi bıraktı. Andrina'nın arkasındaydı. Sağ elini kadının bağlı olan saçlarına uzatırken sol eli de kadının boynundaydı. Andrina'nın siyah saçlarını sıkıca saran tokayı çözmeden önce sol elinin işaret parmağının tersini kadının boynuyla omuzları arasında gezdirdi. Andrina'nın ürpertisini Safir de hissetmişti, korkusunu hissettiği gibi. Armen, kadının saçlarını özgür bıraktıktan sonra kadının kulağına eğildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mürekkep Dünya
FantasyGücünü ve güzelliğini adından alan bir kız ; Safir. Tek sığınağı kitaplarken şimdi bir kitabın içinde esir. İsteği gerçekleşti. Kurtarması gereken bir dünya var! Ve durdurması gereken bir savaş. Peki ya ölürse ? Ya da daha beteri. Bu kitabın içinde...