7-

1.3K 82 12
                                    

Biliyorum, çok geciktim. Özür dilerim ama çok yoğunum şu aralar.  Lütfen kusura bakmayın! Daha sık yazmaya çalışacağım. Keyifli okumalar. :)




Safir, bacağında bir serinlik hissediyordu. Gözleri kapalıydı. O kadar güçsüzdü ki buna gücü yetmiyordu. Gücünün son kırıntılarıyla sağlam kolunu sonbahar kokulu adamın boynuna dolamıştı. Adamın yürüdüğünü biliyordu, bu adamın Aras olduğunu da. Adamın sonbahar kokusu bu kan ve barut kokan sokakta ona garip bir huzur veriyordu. Böyle hissetmemeliydi. Korkmalıydı. Canı yanıyordu. Düşünmesi gereken şey buydu. Ama o, bir aptal gibi kendini evinde hissediyordu. Sonbahar kokusu onu rahatlatıyor, tüm dünyayı unutturuyordu. Safir ilk defa kendinden bu kadar nefret etti.

Adam adım attıkça kızın sarkan yaralı koluna acı saplanıyordu. Bacağının durumu da kolundan farklı değildi. Fena yaralanmıştı. Bıçak bacağına saplı değildi ama sanki saklıymış gibi canını yakıyordu. Sanki oraya saplanan bir bıçak değildi de ateşten bir mızraktı.

"Ca.. Canım. Çok. Ya.. yanıyor."

Nefes nefese söylediği sesler Aras'a ulaşmıştı ama o cevap vermedi. Konuşursa, kız da karşılık verecekti ve bu da daha fazla acı demekti. İçindeki öfkeyi dizginlemek için yanaklarını ısırdı. Atıştırmalık bir şeyler almak için markete gitmişti, Safir yorgun olduğu için de onu bir bankta bırakmıştı. Ama o zeki kız kendini belanın içine atmıştı. Bunun için kıza kızmak istese de başaramıyordu. O belaya bir şekilde sürükleneceğini biliyordu. Her yer kan içindeydi. Her yer acı içindeydi. Armen istediğini başarmıştı. İnsanları birbirine düşürmüştü. O sadece kızgın bir maşa gibi közlerin arasına girip karıştıracaktı. Ardından en güzel köşeye çekilip ateşin büyüyüp cehenneme dönmesini isteyecekti. Her zaman yaptığı gibi. Çocukluklarındaki gibi.

Kollarında tuttuğu baygın beden adamın kendini sorgulamasına neden olmuştu. Onu korumalıydı. Ne olursa olsun bunu yapmalıydı. Tek kurtuluşları bu kızdı. Ama şu an kızı koruma istediğinin nedeni bu değildi. Kaybettiklerini hatırladıkça canı yanıyordu. Artık Armen yüzünden birilerini kaybetmek istemiyordu.

Aras'a araftan çıkışı arıyormuşçasına uzun kalan bir sürenin ardından eve vardılar. Yol boyunca kız inleyip durmuştu. Arada adamın anlayamadığı bir şeyler de mırıldanmıştı. Şimdi ise sesi bile çıkmıyordu. Bu kızın sessizliği nedense hep canını sıkmıştı. Daha yeni tanışmış olsalar bile araya giren sessizlik fasılları onu delirtmişti. Şimdi ise yine susuyordu. Yok olup gidecekmiş gibi susuyordu.

Kızın bedenini usulca koltuğa bıraktı. Vera'ya haber vermişti. Ama onun gelmesini bekleyemeyecekti. Üst kattan ilk yardım için birkaç parça şey alıp kızın yanına indi. Bıraktığı gibiydi. Sadece gözlerinde iki damla yaş vardı. Bilinci yerinde olmalıydı. En azından öyle olmasını istiyordu. Gözyaşlarının acıdan akmış olmasını umuyordu.

"Durum ne?"

Vera'nın son derece soğukkanlı sesi odayı doldurduğunda Aras derin bir nefes aldı. Kızı incitmekten korktuğu için ona dokunamamıştı. Şimdi ise ileride başarısından insanların gözlerini kamaştıracak bir doktor adayı karşısında duruyordu. Olanları bir çırpıda aktarırken büyük bir ustalıkla kızın üzerindekileri çıkaran Vera'ya yardım etti. Safir'in durumu tahmin ettiklerinden de beterdi. Sırtında küçük sıyrıklar ve kanamalar vardı. Mürekkep tüm trikosunu kaplamıştı. Kolundaki kurşun sıyrığına da taş ve cam parçacıkları saplanmıştı. Bacağındaki yaraya bakmak için kızın pantolonunu çıkaracakken Vera, Aras'ı odadan çıkardı. Kızın mahremiyeti söz konusuydu ve kız yaralı bile olsa onu incitmek istemezdi.

Mürekkep DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin