Sözcükler kulaklarına ulaştığı anda herkes gerildi. Kimsenin aklına böyle bir şey gelmemişti. İmkansız bir durum değildi. ancak imkansız olması gerekirdi. Bu haldeyken her şey daha da birbirine karışırdı.
Safir oturduğu yere iyice gömüldü. Aklının en uç noktasından bile geçmeyen bu düşünce şimdi Aras'ın dudaklarından dökülmüştü. Andrina'yı gördüğü ilk anı hatırlamaya çalıştı. Aralarında bir elektrik olduğu elbette aşikardı. Ancak bu elektriğin nedeni nefret de olabilirdi. Ayrıca Andrina onlara yardım etmeye çalışıyordu. Armen'in tarafında olacak değildi. Bu kitaba onu düşüren duygu aşk olmuş olsa bile onun tarafı belliydi. Yoksa kendisin de kitaba düşmesinin bir anlamı olmaz gibiydi. Farkında olmadan Aras'a diktiği gözlerini irkilerek yere indirdi. Düşüncelerini ona bakarak ifşa edemezdi. Aras'ın bir bakışıyla içindeki tüm duygu ve düşüncenin gözler önüne serildiğini öğrenmişti.
"Bu... İmkansız... Olmalı."
Söcükler Vera'nın dudaklarından dökülmüştü. Yüzündeki ifade geçirdiği şokun sadece görünen kısmıydı. Bu küçücük ihtimal bile onları dağıtmaya yetmişti. Neyse ki Yiğit kendini çabuk topladı ve kendi içinde olasılıklarla denklem kurmaya başladı.
"Aslında imkansız değil. Bu kitaba düşüren bir neden lazım. Ve benim aklıma başka bir şey gelmiyor. Kardeş olacak halleri yok ki farklı dünyalar söz konusu. Nefret desen. Bu da biraz anlamsız. Bir insan neden kendi yazdığı kitabın karakterinden nefret eder ki? En kötü karakter bile bir yazarın gözünde sevimli değil midir? Stephan King'in Jack Torrance'den nefret ettiğini iddia edebilir misiniz bana? Açıkçası ben buna inanmıyorum. Bir şekilde Andrina ve Armen'in arasında bir bağ var. Bu ne nefret ne de ailesel bir şey. Her ne kadar istemesem de ben bu bağın aşk olduğunu düşünüyorum."
Aras kendi düşüncelerini aktarırken Yiğit de ona hak vermekten kendini alıkoyamadı. Aras'ın dedikleri son derece mantıklıydı. Vera ise duyduklarını oturtmaya çalışırken Safir yere oturmuştu. Dizlerini kendine çektiğinde kendini daha rahat hissediyordu ve düşünmesi de daha kolay oluyordu. Farkında olmadan ileri geri sallanırken aklından kitapta yazanlar ve yaşadıkları geçiyordu. Şu durumu anlamanın yolu aslında çok zor değildi ancak sonucu kendisine ağır gelebilirdi.
"Bunu öğrenmek zor değil aslında ama işte... Yani zihin geçişlerini arttırsam ve ipleri kendi elimde tutmayı başarsam. Belki bir şeyleri öğrenebilirim. Zaten dünkü geçişte bir kale gördüğümü biliyorsunuz. O kalenin içine girersem eğer ki orası Andrina'nın zihninin en derin köşesi belki bir şeyler bulurum. Çok anlamsız geliyor, ben bile bilmiyorum ne bulacağımı ama bunu yapabiliriz. Ya da direk onunla da konuşabiliriz. Bu daha kolay olur bizim için."
"Armen onu bırakırsa tabii. Adam bir dakika bile ayrılmıyor yanından. Ancak çok kalabalık olacak ki başkalarıyla ilgilenmek zorunda olduğundan onu bırakacak."
Yiğit haklıydı. Armen Andrina'yı yalnız bırakmıyordu. Üstelik nerede olduklarını da bilmiyorlardı. Tek çarenin zihin geçişi olduğu gerçeğini kabullenmeleri gerekiyordu.
"Pekala, öyleyse benim zihin geçişini nasıl yapacağımı öğrenmem ve ipleri elime almam lazım."
"Bunu yapabileceğine emin misin? Dün ne haldeydin sen bile bilmiyorsun."
Aras istemsizce sert çıkmıştı. Kızın dün geceki görüntüsü bile sinirlerini bozmaya yetiyordu. Orada, yerde, öylece solgun bir şekilde uzanırken hayattan tüm bağlarını koparmış gibiydi. Etrafa dağılan mürekkep bir korku filminin en ürkütücü sahnesini andırıyordu. Ne yazık ki yaşadıkları şey bir korku filmi sahnesi değil, hakikatin ta kendisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mürekkep Dünya
FantasyGücünü ve güzelliğini adından alan bir kız ; Safir. Tek sığınağı kitaplarken şimdi bir kitabın içinde esir. İsteği gerçekleşti. Kurtarması gereken bir dünya var! Ve durdurması gereken bir savaş. Peki ya ölürse ? Ya da daha beteri. Bu kitabın içinde...