Keyifli okumalar!
"Hayırlı akşamlar. " yemek masasının yanına gelince annemin yanında olan sandalyeye oturmak için çektim.
"Elif oraya Selma ablan oturacak sen öteki sandalyeye oturur musun?" Savaş abinin konuşmasıyla kafamı salladım ve öbür sandalyeye oturdum. Karşımda Semih , yanımda Yağız ve masanın diğer başında babam oturuyordu. Semih hariç heryere bakarken Selma ablanında gelmesiyle evimizdeki yardımcı kızlar -ki hepsi 18 yaşında anca vardır- yemekleri koymaya başladılar. Önüme konulan tarhana çorbasıyla babamın çaprazında olan anneme gülümsedim. En sevdiğim çorbaydı tarhana çorbası.
Kasede olan çorba fazla gelince kaşığı kasenin yanına bıraktım.
"Kaç yaşındasın sen gelin kızım?"
Semih'in babasının bana yönelttiği soruyla başımı kaldırırken cevap verdim.
"22." Yüzünde ki gülümseme büyürken bir kaşık daha aldı çorbasından.
"Semih'de 25 yaşında. Pek fazla aranız yok." Hiçbirşey demeden önüme dönünce beni çağırmak için odama gelen kız kaseyi aldı.
"Adın ne senin?" Kıza yönelttiğim soru karşısında kafasını eğerken kısık sesiyle cevapladı.
"Hatice hanımım. " masadaki tüm gözler bana ve Hatice'ye çevrilirken gülerek konuştum.
"Bana hiçbirşey koyma Hatice sadece boş bir servis tabağı getirir misin? "
Kafasını aşağı yukarı sallayıp içeri girdi.
"Niye yemiyorsun kuzum? Ne güzel yemekler vardı. "
Ben cevap veremeden konuşan Semih'le cinlerim tepeme çıktı.
"O salata yer bu saatlerde. Hatta her öğün bile diyebiliriz. Malum form tutuyor."
Kaşlarım çatık bir şekilde Haticenin getirdiği tabağı alırken masanın ortasında ki salataya uzandım ve boş tabağa salatayı koydum.
Onunla cidden uğraşmak istemiyordum hele ki bugünlerde. Sinirlerim fazlasıyla yıpranmıştı. Görünüşe göre daha da çok yıpranacaktı.
"Niye öyle diyorsun Semih. Elif bence çok sağlıklı besleniyor. " bana destek çıkan Selma ablaya gülümsememi bahşederken telefonuna bakan Yağız konuşmaya başladı.
"Yenge. Senin yeni dergi kapağı çıkmış. Internette geziniyor. Bakalım ne yazmışlar. "Dergilerin ve defilelerin güzel yüzü Elif AYDIN şimdi .... dergisinde!"
Çatalıma batırdığım marulu tabağın kenarına tekrar koyarken yanımda oturan Yagız'a döndüm.
"Bakabilir miyim?"
Elindeki telefonu bana uzatmasıyla dergi kapağının fotoğrafının bizim şirket tarafından paylaşıldığını gördüm. Görüş alanıma giren yumruk yapılmış ellerle ve telefonun elimden çekilmesi bir oldu. Telefon duvarla buluşurken sandalyemden kalkmış bir şekilde şaşkın gözlerle Semih'e bakıyordum. Ne yapıyordu bu dengesiz!
Benimle birlikte herkes ayağa kalkmış ve Semih'e bakıyordu.
"Bir daha bu evde veya bizim evde kimse bu dergiyi okumayacak anlıyor musunuz kimse! Lafı bile olmayacak!" Bana dönüp bağırdı.
"Sende bu işi bırakacaksın! Ara o şirketi ve dergiyi yayından kaldırmalarını söyle!"
Şaşkın bir sekilde karşımdaki adama bakarken bana dediklerini idrak etmeye çalışıyordum. Herkes korkulu gözlerle bana ve Semih'e bakarken annem bana yalvaran bakışlarla bakıyordu. Çünkü biliyordu kızını kimse bana haksız yere bağıramazdı. Çünkü durduramazdım kendimi ve hiç kimseden çekinmeden konuşabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLLEDE SEN
General FictionSemih hızla salondan çıkarken gözleri müptelası olduğu o yüzü arıyordu. Merdivenlere yöneldi ve usul usul tırmandı tüm basamakları. Merdivenleri tırmandıkça kulağına gelen seslerle kaşları kalkarken merakı daha da arttı ve müzik seslerinin geldiği o...