32. Bölüm

7.3K 308 236
                                    

Keyifli Okumalar !

Kalbimizin tam orta yerine bir kıvılcım düşverir  bir gün. O kıvılcımın düşmesine neden olan yari gördüğün an bir meltem rüzgarı eser usulca gönlün semalarında  . Rüzgar estikçe harlanır o kıvılcım. Büyür , büyür , büyür...

Demir gibi çelik yüreğe sığmaz bir zaman sonra. Kocaman olur. O ateşi söndürmeye hiçbir su yetmez. Dünyanın tüm okyanusları birleşse dahi sönmez. Çünkü yanmıştır bir kere yürek. Yanmıştır da bir gün olsun sönmeyi arzulamamıştır.

Aşk demişler bu ateşe. Koskoca yürek yangınını üç harflik bir kelimeye sığdırmışlar.

Aşk...

Yazımı da okunuşu da kolay olan bu kelimenin yaşattığı duygular neden bu kadar ağırdır ki ? Neden her anı zorluklarla doludur?

Aşk bir varlıktır öyle değil mı?

Aşık olunca anlarız yaşadığımızı. Her bir duyguyu iliklerimize kadar yaşamayı.

Sevinci , kederi , heyecanı , çaresizliği her birini aşka tutulunca adam gibi yaşamaz mıyız ?

Onu sevdiğimiz an gönlümüzde güneşler açmaz mı ? Gökkuşağı belirmez , papatyalar dolmaz mı içimize ?

Sadece ilk dokunduğunda değil de yıllar geçse dahi her dokunuşunda yeniden doğmak değil mı aşk ?  

Gözlerine her baktığında ömrüne ömür , canına can katmaz mı ?

Aşk bir varlıktır daima bizimle yaşayan. Ne zaman , nereden geleceği , kimden geleceği belli olmayan.

Şimdi gönül neşesine  bakıyordu Semih Eroğlu.

Baktıkça o gözlerde kayboluyor , benliğini bir çift ela göze teslim ediyordu . Ruhu çoktan huzura kavuşmuş içindeki ateş yeniden güldür güldür yanmaya devam etmişti kaldığı yerden.

Siyah gözlerine değen ela gözlerle toparlamıştı kendini Semih.

İçeri girmiş olan doktor Nil hanıma gülümsemiş ardında ise oturduğu koltukta yaslanmıştı.

Elif ise sevdiği adamın güven veren ellerine bırakmıştı sol elini. Duygularını kendi duygularının tutsağı eden , kendisine sevmenin ne demek olduğunu öğreten , karnında taşıdığı evladının babası olan adama.

Kasıklarında  ince bir sızı varlığını her daim hissettirirken güzel yüzünü buruşturmuş ve elini gayri ihtiyari bir şekilde henüz şişmemiş karnına götürmüştü . Sahi anne adayıydı artık dimi Elif ? Bir kadının dünya üzerinde alabileceği en güzel sıfatı almıştı .

Nil hanım karşısında ki manzara karşısında oldukça memnuniyet duymuş bir şekilde gülmüştü.

Henüz bu topraklara tayini yeni çıkmıştı orta yaşlı doktorun.

Gece boyunca bu topraklarda doğup büyümüş bir hemşireden karşısında oturan bu çiftin hikayesini dinlemiş ve içi huzurla dolmuştu.

Aşka her daim inanmıştı doktor Nil. Henüz inandığı aşkı bulamasa da Birgün bulacağından adı gibi emindi.

"Geçmiş olsun tekrardan. "

Elif içten bir tebbessüm yollamıştı güler yüzlü doktora.

"Teşekkür ederiz." Demişti incecik naif sesiyle.

Semih ise kulağına dolan o melodik sese dönmüştü usulca. Kalbi Elif'e öyle özlem doluydu ki ! Sarmak istiyordu kollarıyla. Nefessiz kalana kadar o müptelası olduğu dudakları talan etmek , Elif'in güzel ellerini sakallarında hissetmek istiyordu.

İLLEDE SEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin