~~14. Bölüm~~
Okulun bahçesinden içeri girdiğimizde Sena Ufuk'la birlikte yanımdan ayrılmıştı. Fakülteye girmekten vazgeçip ders saatine kadar bahçedeki kamelya da oturmaya karar verdim.
Mart ayı bitmek üzereydi ve dışarı da kardan ziyade hafif bir esinti vardı. Güneş yeryüzüne bütün sıcaklığını gönderiyordu. Montumun açık olan önünü kapatıp, üstü kapalı olan kamelyaların birine oturdum.
Temiz havanın karla karışık ferahlığı bana huzur veriyordu. Birkaç dakika öylece oturduktan sonra telefonumun titremesiyle elimi cebime götürdüm.
Uğur arıyordu.
"Uğur?" dedim telefonu acar açmaz. "Nerelerdesin sen? Kaç gündür ne okula geldin ne de telefonlarımı açtın!" dedim sesime hafif kızgınlık ekleyerek.
"Sakin ol Sevda. Hastayım ve inan yataktan kalakacak halim yok.!" dediğinde kaşlarımı çattım. Birazda üşüdüğüm için oturduğum yerden kalkarak yürümeye başladım.
"Geçmiş olsun. Neyin var?"
Telefondan birkaç öksürük sesi geldiğinde yüzümü buruşturdum. Gerçektende çok kötü hasta olmuştu.
"Teşekkür ederim. Önemli bir şey değil, üşütmüşüm biraz doktor on günlük bir rapor verdi." dedi ve konuşmama fırsat vermeden tekrar konuştu.
"Sevda?" dedi Uğur hüzünlü bir sesle. "Başına gelenler için çok üzgünüm. Geçmiş olsun. Bende yeni öğrendim."
Bir anda yüzüm düştü. "Teşekkür ederim." dedim kupkuru bir sesle. O anlar bir bir aklıma üşüştüğünde sertçe yutkunup derin bir nefes aldım.
O pis alkol kokusunu hala burnumdaydı. Pis ellerin bedenimde gezişi..
Çırpınışlarım..O geceye dair hatırladığım iyi olan şey sokakta yankılanan siren sesleri ve adamların kaçmaları idi. Tenim ürperdi.
"Sevda? Sen iyi misin? " Uğur'un sesiyle kabus görmüşcesine uyandım.
"Iyiyim"
"Özür dilerim. Ben sana hatırlatmak istememiştim. " diye devam etti konuşmasına. Sesi üzgün bir tondaydı.
"Özür dilemene gerek. Sadece öyle berbat bir geceyi unutmam elbette kolay olmayacak.. Artık kapatmalıyım derse gitmem gerekiyor. Sende kendine dikkat et iyice dinlen."
Veda ederek telefonu kapattım ve yerimden kalkarak fakülteye doğru ilerledim.
***
Sonunda bitmek bilmeyen ders bitmişti. Profesör derslikten çıkar çıkmaz kendimi dışarıya attım. Bugün oldukça yorucu bir gün olmuştu. Bahçeye çıkıp ilerlemeye başladım. Hafif hafif yağan kar usulca gökyüzünden süzülüyor, okul bahçesini kaplayan taş zemine tutunuyordu. Buna rağmen güneş yeryündeki varlığını hiç eksiltmiyor, rüzgar küçük esintisiyle saçlarımı şefkatle okşuyordu.
Sena'nın dersten çıkmasını beklemem gerekiyordu ve ben de bahçede biraz yürümeye karar verdim. Saçlarıma konan kar taneleri tuhaf bir huzur yayıyordu etrafa. Okul binasının arka tarafına doğru ilerlediğimde ağaçlarla kaplı alanda tiz bir kuş sesi işittim. Biraz daha ilerlediğimde yavru bir kuşun karların arasında çırpınarak hayatta kalmaya çalıştığını fark ettim. Kanatlarını gelişgüzel çırpıyor, kara gömülen başını sağa sola hareket ettiriyordu. her başarılı olamadığında ise ses çıkarak yardım istiyordu. Muhtemelen uçmayı bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENDEN ÖNCE ÖLME
Romance"Benden önce ölme, dayanamam!" demiştim. Beni dayanmak zorunda bıraktı.. 🌸🌸 "Neden buradasın?" Üzerimde eğreti duran gelinliği avuçladım ve usulca pencerenin kenarına doğru yürüdüm. "Yapamadım." Kulaklarımı tırmalayan bir kelime çıktı dudaklarında...