"3.Bölüm - Teknoloji Çağındayız."

14.8K 678 215
                                    

Sessizlik hala oda da hüküm sürüyorken, yemeğini sonunda bitirebilmişti. Hala Christina ile konuşmuyorlardı. Kapının bir anda açılmasıyla ikisi de irkildi. İrkilmelerinin birinci sebebi kapı tıslarak ve yukarıya doğru açılmıştı, ikinci sebebi ise kapı camdandı ve anladı ki kapalı olup olmadığı anlaşılmıyordu. 

Doktoru sonunda geri dönmüştü. Doktor gerçekten çok tatlı görünüyordu. Bunu Toprak bile inkâr edemezdi. Doktor üzerindekileri değiştirmiş, doktor halinden çıkmıştı. Üzerinde gri renkte kapüşonlu ve içinde de yakası açık yine aynı tonlarda takım bir kazak vardı. Altında spor giysisine uygun mavi bir kot pantolon ve beyaz renkteki spor ayakkabıları ile bir uyum yakalamıştı. Şimdi bambaşka bir şekilde görünüyordu. Toprak bir an doktoruna büyük bir hayranlık duydu. Uzun zamandan beri ilk defa bu şekilde hissediyordu. Yüzü ısınmaya ve kalbi farklı şekilde atmaya başlayınca, doktor da ona doğru yaklaşmaya başlamıştı.

"Toprak yemeğini yemişsin. Şimdi dinlenme vakti. Sana kalacak bir yer ayarlamalıydım. Gerçi hastanenin katı bir yönetimi var ama benimle birlikte kalmana izin verdiler."

 Gözünü kırptı. Geceyi onunla yani doktoruyla birlikte geçireceği anlamına geliyordu. Ağzı açık bir şekilde şaşkın şaşkın ona bakıyordu. Bu sanırım en son isteyeceği şeydi. Doktorun yüzünde koskocaman bir gülümseme vardı. Neredeyse dudak kıvrımları kulağına ulaşacaktı. Buna rağmen hala fazlasıyla yakışıklı görünüyordu. En azından Toprak da böyle düşünüyordu.

"Ee-Be-Ben senin yani sizin başınıza iş açmak istemem. Hastanede kalmam gerekiyorsa kalırım. Hiç sorun değil. Gerçekten."

 Kekelemeye başlamıştı. 'Bana ne oluyordu böyle?', diye düşündü.

"Emin ol benimle gelmezsen eğer başıma o zaman iş açarsın."

 Yüzüne yayılan sıcacık gülümsemesi ona hayır demeyi engelliyordu. Sessizce başını evet dercesine yukarıya kaldırıp, aşağıya doğru indirdi.

 Oturduğu yerden kalktım. Bacakları yürümesine engel oluyorlardı. Uzun zaman buz kalıbı içinde kalmış olmak bütün sistemini engellemişti. Bir süre aksaklık yaşadıktan sonra kasları açılmıştı ve eski haline dönmüştü. Yavaş adımlarla ilerliyorlardı. Etrafını inceleme fırsatı tanırken, hazmetmesi için zaman tanıyordu. 

Normal bir hastaneydi. Beyaz duvarlar, yukarıya doğru kayarak açılan kapılar, boydan boya camlar ile doluydu her yer. Geçmişinden hatırladığı kadarıyla değişen çok şey vardı. İlim ilerlediğinde bilim de ilerlemişti. Hastanenin içinden bakıldığından boydan boya olan cam duvarlar dışarıdaki bütün ışığı içeriye taşıyordu. Cam kapı açılıp da dışarı adım attığında gördükleri onu bulunduğu noktaya kilitlemişti.

'Aman Tanrım! Bu imkânsızdı. Bu imkânsızdı. Yok, hayır olamaz.', diye düşünürken, duyguları o kadar çok değişmişti ki bayılma mertebesine kadar gelmişti. Kendini bulunduğu noktada zor tutuyordu. Doktorunun kolunu çekiştirmesiyle kendine geldi. Bu beklediğinden çok farklıydı. Vücudunu bir titreme sarmıştı. Bir yandan doktoru kolundan çekiştirmeye devam ederken, Toprak gördüklerine hala inanamıyordu.

 Bir yandan doktoru kolundan çekiştirmeye devam ederken, Toprak gördüklerine hala inanamıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

 Gelecekteydi. Arabaların hepsi gökyüzündeydi. Yeryüzünde sadece insanlar ve robot hayvanlar vardı. Arada bir iki dolaşan insan robotlar da vardı. Gökyüzüne başını kaldırdığında gördüklerine inanamıyordu. Gökyüzünde öylece süzülen arabalar ve trenler oldukça ilgi çekiciydi. Uçaklar kalmamıştı, insanlık kendi özel araçlarıyla gökyüzündeydi. Aracı olmayanlara da tahsis edilen araçlar trenlerdi. Trenler artık yerin altında değil, aksine yerin altından gökyüzüne çıkmışlardı. Trenler geçmişe göre daha ufaklardı, doğrusu daha kısalardı. Başını kaldırıp etrafa baktı. Evlerin, binaların şekilleri ovalimsi, çerçeveleri ise tamamen camdandı. Her yer pırıl pırıl parlıyordu. İçerisi görünmüyordu ama tüm ışıklar evin içerisindeydi. Havayı yavaşça soludu. Oldukça temizdi. Garipsedi.

 Bütün bu yaşadığı karmaşanın içinde doktoru onu arabasına bindirmeyi başarmıştı. Kendi de yanına çoktan geçmişti. Bir tek düğmeyle bindiği aracı çalıştırdı. Birkaç yere daha dokunduktan sonra sonunda harekete geçtiler. Bir bulunduğu araca bir de yerden birkaç metre yukarı da bulundukları alana bakıyordu. İçinde ki fırtınalar beynin de karmaşa denizi ve büyük bir girdap oluşturuyordu.

 Geçmişinden kalan hiçbir şey yoktu. Hiçbir şey kalmamıştı. Her şey tamamen teknolojikti.

"Gördüklerinin seni çok şaşırttığının farkındayım."

 Sessizliğe daha fazla dayanamayan doktoru bu sessizliği bozmuştu.

"Ee-e-evet."

 Yorgunluğundan ve gördüklerinden sonra harfleri neredeyse hecelemişti.

"Çok doğal bir durumdasın. Teknoloji çağındayız. Bir bakıma uzay çağı da denebilir. Ve senin gelmiş olduğun ortamdan çok farklı bir ortam. Ama kısa bir süre zarfında alışacağına eminim. Çünkü sen bulunmuş ve bulunacak olan deneklerden çok farklı bir yapıya sahipsin."

 Bu çok güzel. Evet, gelecekteki insanlar için büyük bir araştırma kaynağıydı. 'Ben bir deneğim.', diye düşündü. 

Belki de bu doktoruna duyduğu ilgiyi bitirmişti. Çünkü o doktoru için deney yapabileceği geçmişten gelen bir yaratıktı. Bu yüzden kalbi çok fazla kırılmıştı. Konuşmasının üstüne cevap vermemişti. Düşünmek için çok daha fazla zamana ihtiyacı vardı.

"Geldik."

 Hiç umursamıyordu. Açılan yan kapı ile araçtan indi ve o da indi. Yollar eskisi gibiydi. En azından bunlar geçmişten bugüne gelebilmişti. Tıpkı onun gibi...

 Evin önüne doğru ilerlemeye başladılar. Kapının önüne geldiklerinde bir tuş kombinasyonu gözüne ilişti. Birkaç düğmeye hızlıca bastıktan sonra kapı açıldı. İçeriye girmesi için yanında durdu. En azından centilmenlik yapıyordu.

 Eve ilk girdiğinde gözüne çarpan dikkatini çeken çok şey vardı. Çünkü her şey teknolojik ürünlerdi. Etrafındaki bütün eşyalar bu çağa uygun tarzdandılar. Sessizce geçip metalik gri renkteki bir puf koltuğa oturdu. Oturmaktan ziyade buna yığılmakta denebilirdi. Kendini çok yorgun hissediyordu. Uyku bütün hücrelerini dolduruyordu. Usulca bulunduğu puf koltuğa kıvrıldı. Saniyenin binde biri gibi kısa zamanda göz kapakları uykuyla buluştu. Derin ve sonsuzluğun içinde bulunan bir uyku...




BilinçaltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin