"18. Bölüm - Aşk bu muydu?"

5.2K 321 155
                                    


Sonrasın da,

 Ne kadar zaman geçmişti?

 Kaç acı daha yerleşebilirdi bu zavallı gönlüme?

 Bu acı kalbime yerleştiğinden beri neler olmuştu?

 Daha kaç tane soru sormam ve cevapsız kalması gerekiyordu...

----------------

 O gün hastaneden nasıl çıktığını, dükkâna nasıl geldiğini ve tüm bunların ne kadar bir süre içinde gerçekleştiğini bilmiyordu. Tek düşündüğü Korhan'dı...

 Son sözü kulakların da hala yankılanmaya devam ediyordu...

 "Seni daima sonsuza kadar bekleyeceğim."

 Yukarı çıkıp odanın kapısını kapatıp zorla bulduğu yatağında gözleri yaşlarını salıvermişlerdi. Hıçkırarak ağlıyordu. Korhan yoktu. Onu bağlayan tek gerçeği ondan ayrılmıştı. Tek gerçeğini ondan ayırmışlardı. Diğer evrende onu Korhan'dan ayıranlar, bu evrende de Korhan'ı ondan ayırmışlardı...

 Bir yandan bağırıp, bir yandan ağlıyordu. Sesi kısılıncaya kadar bağırmak istiyordu. Yüzünü yastığına gömdü. Kalbi parçalanıyordu. Fiziksel olarak bir sorunu olmamasına rağmen ruhsal olarak acı çekiyordu. İnsanın ruhu bile acı çekebilir miydi? Soyut olan bu acı nasıl bir insanı bu hale getirebilirdi? Sanki tüm dünya parçalanıyordu. Bu kısa sürede Korhan'ı ne de çok sevmişti. Gözlerinden yaşlar durmadan akıyordu. Yüzünü yastığa gömüp bağırıyordu. Bağırdıkça canı yanıyor ve daha çok bağırıyordu.

--------------------

 Aşk bu muydu?

 Bir insan bir insanın canını bu kadar yakabilir miydi?

 Saatlerce ağlayıp yine de ağlamaya devam edebilir miydi?

 Ne zaman tükenecektim?

 Ne zaman sönecekti içimdeki bu yangınlar?

 Kalbim bu acıyı kaldırabilecek miydi?

 Ne zaman duracaktı bu gözyaşları?

 Ne zaman gözlerimin pınarı kuruyacaktı?

 Korhan'ın bana bıraktığı bu yara ne zaman kapanacaktı?

 Kapanmasını istiyor muydum?

 Kalbim delik deşik olurken, Korhan'a ne yapıyorlardı?

 Ya bana olanlar yüzünden ona bir şey olduysa ve bu benim en büyük acılarımdan biriyse?

 Ya bunun sorumlusu bensem?

----------------------

 Bu işi çözmeliydi ama nasıl? Nefes almaya çalışsa da tamamen tıkanmış burnu yüzünden nefes alamadı. Ağzından alabildiği her nefeste ciğerleri yanıyordu. Göğsünün ortasında açılmış koca kara bir delik vardı. Sürekli olarak onu içine çekiyordu. Anıları aklına dolmaya, gözlerinin önünde canlanmaya başlamıştı bile. Bir şekerin tadı ne zamandır bu kadar tatlı olmuştu? Çiçekler ne zamandır bu kadar güzel kokuyordu? Kahkahaları kulaklarında yankılanıyordu. Alnını alnına dayadığında onu ilk defa bu kadar yakından görmesiyle kaybetmesi arasında ne kadar bir süre vardı? Onu kaybedeceğini bilseydi, hiç gözlerini kapatır mıydı? Onun öylece yok olmasına izin verir miydi?

BilinçaltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin