"25. Bölüm - İnatçı, güzel ve cesur..."

3.4K 285 154
                                    


 Yakalanmıştım, diye düşünürken ağaca doğru yüzünü döndü. Sağına doğru hafifçe eğilip baktığında at arabasının düz geçtiğini gördü. Yakalanmamıştım.Beni ormana girerken görmemişlerdi demek ki, diye düşünüyordu.

 Derince bir nefes çekip sırtını tekrar ağaca yasladı. Nefesini düzenleyip ağaçların arasından yürümeye başladı. Yerdeki çimenlerin arasında ne olduğunu bile bilmiyordu. Ayaklarının altına sürekli bir şeyler batıyordu. İçliğinin uzun olmaması nedeniyle kuru otlar bacaklarımı çiziyordu. Korkmasına gerek yoktu. Kimsenin peşinde olmadığını biliyordu. Koşmasına da gerek yoktu.

 Gecenin karanlığında ne kadar yürüdüğünü veya nereye yürüdüğünü bilmiyordu. Başı dönmeye başlamıştı. Sabahtan beri hiçbir şey yememişti. Artık açlığı kendini gösteriyordu. Serin hava iyice sarıyor, titremeye başlıyordu. Kollarını göğsünde birleştirip adımlarını sıklaştırmaya başladı. Kuru otların çıtırtısına, baykuşların sesleri eşlik ediyordu. Korkmama gerek yok diye düşünürken korkmaya başlamıştı. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

 Toprak kızım pes edemezsin. Korhan için neler yaptın? Daha neler yapabilirsin?

 Sonunda ayakları onu taşıyamayacak hale gelmişti. Dizlerinin üstüne çöküp solunda duran ağaca yaslandı. Başını yaslayıp nefes almaya çalıştı. Dudakları kurumuştu. Gözlerinin önü kararırken bir karaltının ona doğru yaklaştığını fark ediyordu. Biri adını söylüyordu. Ses o kadar boğuk geliyordu ki kim olduğunu anlayamıyordu. Korhan mıydı, Pars mıydı?

 Ne kaçmaya ne bağırmaya ne de hareket etmeye gücü vardı. Yerden kucaklanıp kaldırılırken çiçek bahçesi kokusunu alabiliyordu ama hiçbir şey görmüyordu. Beyni uyuşmaya başlamış ve göz kapakları kapanmaya başlamıştı. Beyni ona oyun mu oynuyordu yoksa Korhan onu bulmuş muydu? Bilmiyordu, anlayamıyordu.

"Korhan."

 Adını söyledikten sonra istemsiz şekilde kendini salmıştı. Kimin kucağındaydı? Kim gelmişti? Toprak'ı kim kurtarmıştı? Korhan olmasını umut ediyordu. Onu o kadar çok özlemişti ki her şeyden daha çok onun olmasını istiyordu. Bir bilinmezliğin içindeydi...

*

 Uyanmaya başladığında nefes alıp verişleri ağırdı. Gözlerini zar zor aralayıp nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Her şey bulanıktı. Elini, yattığı yerin yüzeyinde gezdirdiğinde bir yatakta yattığını anlamıştı. O anda o kadar rahattı ki bunu anlatmaya kelimeler yetmezdi sanırım.

 Tekrar gözlerini kapatıp, sıkıca yumup, tekrardan gözlerini açtı. Elini saçlarının arasından geçirip odaklanmaya çalıştı. Krem rengi tavana bakıyordu. Gözlerini iyice açıp etrafına baktığında kaçtığı odanın içinde olduğunu anladı.

"Kahretsin!"

"Uyandın demek."

 Yerinde aniden sıçradı. Olduğu yerde diklenmeye çalışarak pencerenin önünde duran o kişiye baktı. Yakalanmamıştı. Yanılmıştı. Fena halde yakalanmıştı.

 Pencereden vuran güneş ile gözleri kamaşsa da o hala orada durmaya devam ediyordu. Yatakta oturur duruma geçip ona baktı. Sırtında ve koşmaktan dolayı yorulmuş bacaklarında ağrılar vardı ama umursamıyordu.

"Bana neler yaptırıyorsun?"

 Konuşmasa da nedense o ısrarla konuşmaya devam ediyordu.

"Susarak bir şey kazanamazsın. Konuşmalısın."

 Elleri cebinde ağır adımlarla dönüp ona baktı.

"Neden konuşmalıyım?"

 Yüzünde oluşan bir tebessüm vardı ve Toprak ona anlamsız şekilde bakıyordu.

BilinçaltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin