"7. Bölüm - Bırakın beni yalvarırım."

8.3K 487 183
                                    

Adım adım yavaşça ilerlerken hastanenin koridorlarında sanki tüm ışıklar sönmüştü. Sadece bir tek onun yürüdüğü koridorun ışıkları yanıyordu. Adım attıkça arkasındaki ışıklar sönüyor, yeniden önündeki ışıklar yanıyordu. Uğuldamalar duyuyordu. Başı hafiften dönmeye başlamıştı. Nefesi düzensizleşmişti. Gözleri, gördüklerini seçemiyordu. Her yer fluya dönmüştü. Bir kırık florasan sürekli yanıp sönüyordu. Sinek vızıldamaları ile uyandı...

"Toprak..."

 Adını seslendireni çok uzaktan duyuyordu. Yeniden Sedat'ın sesini duyar gibiydi. Gözlerini açtığında yıldızları gördü. Gökyüzünde parlayan o parlak yıldızlar. Daha sonra Sedat'ın yüzüne doğru yaklaştığını gördü. Elini koyup yerinde doğrulduğunda avucunun içinde toprağı hissetti. Aniden başını çevirdi ve baktı. Yerde öylece uzanıyordu. Yeniden etrafına baktı. O büyük alandaydı. Aklı iyice karışmıştı.

"Sedat ben nerdeyim?"

"Toprak hala alandayız. Peşimden geldiğini sanıyordum. Sonra bir baktım yerdesin. Yanına geldim ve sen uyanmadın."

 Ağzı açık kalmıştı. Gözleri yerlerinden fırlayacakmış gibi duruyordu ki bunu hissediyordu.

"Toprak. Toprak."

"Ha."

 Öylece anlamsızca yüzüne baktı.

"İyi misin?"

 Anlatsa sanki ona inanacaktı. Elini başına koydu ve dizlerini kendine doğru topladı.

"İyiyim."

 'Ne yalan ama...'

 Ona bakarken yerinden kalktı. Bir iki sendeleyip tökezlerken Sedat kolundan tuttu.

"İyi değilsin ve yalan söylüyorsun. Her zaman ki gibi."

"Yok ya iyiyim."

 Bir an duraksadı.

"Her zaman ki gibi derken?"

"Bilmiyorum. En ufak fikrim yok."

 Derin bir nefes aldı ve gözlerini kırpıştırdı. Yüzüne baktı ve dönüp yürümeye başladı. Onu takip etmeye başladı. Düşünüyordu. 

'Ben buradayken gündüzdü hangi ara gece olmuştu. Burada değilsem neredeydim? Max'in yanı doğruysa ben neredeyim?'

Bir anda çarptı ve bir iki adım geri gitti. Başını kaldırdı, Sedat önünde duruyordu.

"Senin çadırın." diyip çadırı araladı ve Toprak başını olumlu anlamında sallayıp içeri girdi.

"İyi geceler."

"İyi geceler dilerim Sedat."

 Daha fazla da konuşmadan arkasını dönüp gitti.

 Etrafına göz gezdirdi. Eski bir gaz lambası tüm çadırı aydınlatıyordu. Bir yatak, yastık ve çarşaf. Tüm çadır da sadece bunlar vardı. Korkmuyor değildi. İlk defa bu kadar korkuyordu. Bir türlü bu zaman atlamalarına anlam veremiyordu. Hangisi gerçekti? Hangisi onun için doğruydu. Daha önce bu iki yeri de görmemişti. Yatağa geçip oturdu. Etrafına anlamsızca bakıyordu. Dışarıdan ve şu an içinde bulunduğu durumdan korkuyordu. Yine yorgunluğu ve uyku onu bulmuştu. Esnemeye başladı. Yatağa uzandı. Üzerine çarşafı çekti. Çadırın tepesine bakıyordu. Uyku ve karanlık...

----------------------------------

 Gözüne vuran ışık huzmesiyle uyandı. Kolunu gözlerinin üzerine doğru çekti. Olduğu yerde doğruldu.

"Bu ne ışık böyle."

"Toprak iyi misin?"

 Yine Max'in sesi ile irkildi. Başımı çevirip baktığında yine hastanenin koridorun da Max ile beraberdi.

"Ama ama ama."

 Başını bir sağa bir sola çevirdi. Herkes başında toplanmıştı.

"Toprak sanırım iyi değilsin. Bir şeyler oluyor. Ne oluyor?"

 İçinden şiddetli derecede ağlamak geliyordu. Beyni yanıyordu. Olanları artık kaldıramıyordu. Sürekli bir şeyler oluyordu.

"Max bir şeyler oluyor. Bir şeyler oluyor ama ben ne doğru bilmiyorum. Hangi zaman doğru?"

 Sesi sonuna doğru yükselmişti. Artık yer buz gibi gelmeye başlamıştı. Soğuğun sırtına işlediğini fark ettiğinde yerinden kalktı.

"Ne oluyor? Sakin ol lütfen."

 Kolundan tuttu. Ona doğru baktı. Yüzüne, gözlerinin içine baktı. O anda biri daha kolundan tutuyordu. Başını sağa doğru çevirdiğinde biraz uzun boylu, geniş omuzlu, yapılı biri daha kolundan tutuyordu. Kolunu çekmek istese de nedense çekemedi. Max'e doğru döndüğünde onun yerini de bir başkası almıştı. Uzun boylu, ince yapılı ve esmer biriydi. Olduğu yerde birden gerildi. Etrafına baktı. Gözleri delice Max'i arıyordu.

"Max. Maaaaax."

Avazı çıktığı kadar bağırmak istiyordu. Çünkü deli gibi korkuyordu. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.

"Toprak merak etme bu senin iyiliğin için."

 Başını çevirdiğinde Max arkasında kalmıştı. Bu iki adam onu kollarından tutmuşlar ve onu sürüklüyorlardı.

"Max."

 Ağlamaya başlamıştı. Hem korku tüm bedenini sarıyordu hem de ağlıyordu.

"Ağlamayın lütfen. Bu iyi olmanız için. Bu şekilde kurtarabiliriz sizi."

Sağındaki konuşuyordu.

 O sırada bir odaya girdiler. Onu yatağa yatırdılar. Sağındaki ve solundaki hala onu kollarından tutuyorlardı.

"Bırakın beni yalvarırım."

 Burnunu çekti.

 Ağlıyordu. Korkuyordu. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Kollarını çekmek istese de ikisi de çok güçlü oldukları için çekemiyordu. Sımsıkı tutuyorlardı. İçeriye yüzünde maskesi olan biri girdi. Eline bir iğne aldı. Ampulü kırdı ve ilacı iğnenin içine çekti. Ağlaması kesilmişti. Kalbi artık yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Tüm dikkati dağılmıştı.

 Adam yanıma doğru yaklaştıkça o yerine siniyordu. Korkuyordu çok korkuyordu. Sağına doğru geldi. Kolundan tuttu ve iğneyi yavaşça koluna batırdı. Sesi bile çıkmamıştı. Bu kadar korkunun içinde çıkamamıştı.

 İlacın yavaşça damarlarına yayıldığını hissetti. Nefes alıp vermesi yavaşladı. Adamlar kollarını bıraktılar. Kılını bile kıpırdatamıyordu. Olduğu yerde sanki felç geçirmiş gibi yatıyordu. Kalp atışı yavaşladı. Nefes alıp verişleri kısaldı. Odanın içi bulanıklaşmaya başlarken, içeride konuşulanları duyamamaya başladı. Yeniden uyku durumuna geçmeye başlamıştı. 

'Ne vermişlerdi bana? Ne yapmışlardı bana? Şimdi ne olacaktı? Bir bilinmezliğe, bir hiçliğe doğru yolculuğa çıkıyordum...'

-----------

"Haaaayııııııııııııııııııııııııııııııııııır."










BilinçaltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin