Zamanını buradan kurtulabilmek adına planlar yapmakla geçirmişti. Fakat bir fikir bulamamıştı. En iyi ihtimal Pars denen o adamın gözüne girip, söz dinleyip özgürlüğünü alabilmekti. Bu durumda umuyordu ki Korhan'ın bu sürede gelmemesiydi.
Hava kararırken, odanın içi yanan mumların ışığıyla aydınlanıyordu. Titrek alevler duvarlarda dans ediyorlardı. Gölgelerin oyunu işte şimdi başlıyordu. Duvardaki saatin tik tak sesi tüm odanın içinde yankılanıyordu. Kalbinin her atışı duvardaki saate eşlik ederken, yalnızlığına bir kez daha lanet ediyordu. En çok da o an Korhan'ın yanında olmak istiyordu. Bir kez daha onun canını düşünürken bu sefer de durumuna lanet ediyordu.
Kapının çalmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı. Duvardaki saate baktığında saat 7'ydi. Yemek saati gelmişti. Yerinden kalkıp üzerindeki bu saçma elbiseyi düzelttikten sonra kapının ikinci kere çalınmasıyla beraber artık her şeye hazırdı.
"Evet."
"Efendim ben Elfida."
Kapının kilidinin açılışını duyuyordu. Elfida'yı ittirse ve koşmaya başlasa acaba bu lanet durumdan kurtulabilir miydi? Yoksa yakalanıp geriye bu odaya tıkılabilir miydi? Bu durum tüm işleri daha da zorluğa sürükleyebilir miydi?
"Efendim."
Kapı ardına dek açılırken, Elfida'nın elindeki mumun tüm holü aydınlatmaya yetmediğini fark etmişti. Karanlığın içinde kaybolması sanırım bu son isteyeceği şeydi. Belki de durumu gözetlemeliydi.
"Efendim."
"Evet, Elfida. Hadi gidelim."
Cümlenin sonuna gülümsemesini eklemeyi unutmamıştı. O ise başını sallamakla yetinmişti.
Odadan çıkıp Elfida ile beraber yürümeye başladılar. Hol bu derece karanlıkken merdivenlere geldiklerinde bu büyük girişin aydınlığı tüm merdivenleri aydınlatmaya yetiyordu. Elfida önde inerken Toprak da onu arkasından takip ediyordu. Girişten solda bulunan ikinci kapının önüne geldiklerinde de giriş kapısına bir anlığına da olsa gözü kaymıştı. Kapının kilitli olma ihtimali neydi?
Elfida kapıyı bir iki kez tıklattıktan sonra yavaş adımla kapıyı aralayıp, sonra da kapıyı ittirerek tamamen açmıştı. Her şey ağır aksak ilerliyordu. Toprak ise olduğu yerde dikiliyordu.
"Hiç boşuna kaçmayı aklından geçirme. Kaçamazsın. Kafanda kurabileceğin tüm planları tahmin edebiliyorum."
Evet, tüm planlarım bununla beraber yok olup gitmişti. Fakat beni kandırma ihtimali neydi?
Yavaş ve minik adımlarla içeri girdiğinde önünde upuzun bir masa yer alıyordu. Duvarda ise çeşitli boyutlar da aynalar yer alıyordu. Masa baştan başa doluydu. Masanın ucundaki sandalyeyi çekip oturdu. Sandalyeler kadife bordo rengi bir kumaşla kaplıydı.
İkinci dikkatini çeken tavanda duran ve masa kadar uzun olan aynaydı. Bu adam aynalara âşıktı. Bir hareket yapmaya kalksa sanırım senden önce davranma olasılığı yüksekti. Az önce konuşan kendi değilmiş gibi yemek yemeye devam ediyordu. Elfida ona servis yaparken Toprak ise etrafını gözetlemekle meşguldü. Ufak bir selamlama sonucu arkasını dönüp çıkan Elfida onu bu psikopatla baş başa bırakmıştı.
"Yemeğini ye."
"Beni serbest bırak."
"Korhan'dan her şeyi aldıktan sonra evet bırakacağım."
"Beni serbest bırak."
Çatalı ete sertçe saplarken hala yüzüne bile bakmıyordu.
"Beni serbest bırak dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinçaltı
Science Fiction#3 Bilim Kurgu * Bilim Kurgu alanında Öne Çıkanlarda... ...Bilinçaltı... 1 Kız ve 4 Dünya... ------------------ 1 Dünya'nın içinde var olan 2. bir Dünya ve bundan ayrı olan 3. bir Dünya. 2. Dünya ne kadar gerçekse 1. Dünya o kadar gerçekti. 3. Dünya...