Biraz geç oldu özür dilerim...
Beğenmediğiniz bir yer olursa söylemeniz yeterli...İyi okumalar arkadaşlar...
Arslan tam önümüzde durdu. Hira'nın ağzı açık kalmıştı ve ağzının suları da akıyordu. Tek arkadaşımın da bu kadar basit adamlardan hoşlanması da hiç iyi değildi. Neden arkadaş olarak kendim gibi birisini bulamıyordum. Koca İstanbul'da yok muydu benim gibi serseri gözü kara birisi. Hira elinin tersiyle gözlerinden dökülen son göz yaşlarını da sildi. Bu kadar çabuk toparlanması da çabasıdır. Bu kız az önce tuvalette ağlamıyor muydu? Ne çabuk unuttu bunları.
"Merhaba ben Hira!" Hira hemen elini Arslan'a uzattı. Bu görüntü gittikçe iğrenç bir hal alıyordu. Arslan hemen Hira'nın elini sıktı. Yüzün de muzip bir sırıtış vardı. Bey efendinin hoşuna gitti herhâlde. Tabi yani kızların etrafında pervane olması kimin hoşuna gitmez ki? Pardon hangi erkeğin hoşuna gitmez ki? Gerçi bu sefer de ilgiden yoruluyorlar.
"Arslan tanıştığıma memnun oldum" bu sabrımın sonu olmuştu. Hira'nın elini çekiştirerek tokalaştıkları elleri ayırdım. Bu manzaraya midem daha fazla müsaade etmeyecekti. Hira'nın da tanımadığı insanlara karşı bu kadar sıcak olması hiç hoş değildi. Bu insana hata yapma payı bırakıyordu. Hayatına bilmediği insanları hızlı bir şekilde alamazdı. Bunu eğer şimdi yapmazsa yaşayarak daha acı bir şekilde öğrenirdi.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun" Arslan benim yanımda bu kadar ileriye gidemezdi. Hira'yı ondan uzak tutmalıydım. Dayının da adamıydı tabi bunu unutmak gerekiyor. Dayının adamı demek tehlikenin göbek adı demekti. Masum insanları bu tehlikeden uzak tutmam gerekiyordu.
"Pardon yoksa siz sevgili miydiniz?" Şu an Hira'nın ağzına bir tane yapıştırasım var. Sevgili olduğumuzu neresinden uydurdu acaba. Ha doğru ya kıskandım sandı. Bu kız beni gerçekten tanımıyor. Tanıması içinde uzun bir zaman geçirmesi lazımdı yanımda ama bu kadar sabrım olabilir mi? İnan hiç bilmiyorum. Hira tabi ki de bunları bilerek demiyordu ama bu kadar baskıya fazla dayanamazdım.
"Hira saçmalama istersen" dedim. Sesim gayet sinirli bir şekilde çıkıyordu.
"Allah söyletmiştir " Arslan'ın söylediği şeyle daha da sinirlendim. Bu gün herkes birlikte saçmalamak zorumda mıydı? Delilere özel bir gün müydü? Yanımdaki herkes bu gün biraz farklıydı. Hep birlikte beni çıldırmak için sözleşme şartlarını gibilerdi daha çok.
"İkiniz birden çenenizi kapar mısınız yoksa ben kapatacağım" Hira bir adım geri çekilip elini hava kaldırdı teslim oluyormuş gibi. Bu hali o kadar tatlıydı ki gülmek için dudaklarını düşlemek zorunda kaldım. Kendimi o kadar fazla sıktım ki ağzıma kan tadı gelmesiyle durmak zorunda kaldım. Dudağını kanatmıştım
"Tamam, tamam sevgililerin arasına girmiy-" Hira'nın sözünü ölümcül bir bakışla susturdum. Nasıl bu kadar ön yargılı olabilirdi. Ağlamaktan beyni de sulanmıştı sanırım. Zaten saçma, saçma espriler yapmaya başlamıştım.
"Hira!" diye bağırdım. Arslan gülmeye başladı. Ne gülüyor bu salak şimdi hem onun burada ne işi vardı? Gelmiş okula baskın yapmış bir de gülüyor. Okul sonuçta burası yol geçen hanı değil. Öyle her elini kolunu sallayarak göremiyor. En azından giderememesi lazım. Ama işin içinde karanlık güçler vardı ki işte tüm kapıları açan buydu. O öyle bir güçtü ki hataya yer vermiyordu. Adamlarını iyi seçtiğin ve hamleni doğru oynadığın sürece en başa kadar yükselirsin. Gerçi en başta kim olduğunu bile bilmiyordum. Bu böyle bir sırdır. Ağızdan ağıza dolaşır ama kimse gerçeği bilmez.
"Sen sınıfa git ben geliyorum" dedim. Hira'ya dönüp. Lafımı ikiletmeden beraber geldiğimiz yere geri döndü. Aklıma gelen şeyle onu durdurdum. Sanki bu da verdiğim tepkiyi bekliyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİN YILIN ŞAFAĞI (TAMAMLANDI) #Wattys2018
Romance"Beni kullan!" dediğinde ne demek istediğini anlamamıştım. "Onu kendinden uzaklaştırmak için beni kullan bu sevgililik oyununa yanında devam edelim. Bırak bizi sevgili sansın. Böyle olursa senide rahat bırakır." aslında güzel fikirdi ama bu tehlikey...