Arkadaşlar her bölümüm de daha da uzun yazmaya çalışıyorum. Desteklerinizi bekliyorum...
İyi okumalar...
Hepiniz seviliyorsunuz...
Hani bazı insanlar vardır ya;
Sadece kendi yatağında uyur.
Sadece kendi bardağından su içer.
Hayal kırıklığına katlanamadığı için hep yalnızlığı tercih eder.
Hani bazı insanlar vardır ya;
Aşk denilince susar, susadıkça kendini içkiye vurur.
Hani gözünden sakındıkları bir anda gider de belli etmez acısını ama her şarkıda da bir anısını hatırlar ama yine de beddua etmez yine de isyan etmez...
Su
Gece eve geldiğimde çok da geç sayılmazdı ama çok fazla uykum vardı. Üzerimde ki bu garip halsizliği hiç sevmemiştim. Yaren ve Selim umarım uyumuşlardır. Beni bu halde görmelerini pek istemem. Daha önce böyle bir şeyi hiç giymemiştim. Damla'nın beyaz elbisesine diyecek bir şeyim yok elbise çok güzel ama kısalığı ve dekoltesi biraz fazla ve ayakkabılarda çok rahatsız. Normalde topuklu ayakkabıyı severim ama bu hafif sıktığı için canımı yakıyor. Gene de bunu belli etmemeye çalışıyorum.
Damla'yı anlatan bir elbise aslında hep böyle giyinir açık ve iddialı bu Damla ya gerçekten çok yakışıyor sağlam adımlarıyla uyuşuyor ama bende durmuyor. Ben onun gibi olamıyorum. Her ne kadar güçlüyüm desem de Damla kadar değilim. O hayat ne getirse getirsin göğüs gerdi ama ben kaldıramıyordum. Ben ikizlerin en zayıfıydım ve en güçsüzü...
Anahtarımla kapıyı açtığımda lambalar yanmıyordu demek ki, uyumuşlar. Girişte ayakkabıları çıkarıp elime aldım. Tabi elbiseyi de aşağı doğru çekiştirmeyi unutmadım. Küçük adımlarla yürüyordum. Parmaklarımın ucunda yürüyerek odama çıktım. Gizli, gizli eve giriyordum. Odanın kapısını kilitleyip sırtımı kapıya dayadım.
"Ucuz yırtım" dedim kendi kendime hemen üstümü değiştirip kısa şortumu ve askılı gecelik takımımı giyip yatağa yattım. Banyoya girme zahmetinden bulunmuyordum çünkü banyoda uyuya kalacağımdan eminim. Sanki şuan uyusam 1 ay uyanmayacakmışım gibi hissediyorum. Uyku bedenime çok büyük bir hızla giriyordu. Telefonumun ışığı yanıp söndü. İsteksizce kalkıp yatağın içinde doğruldum telefona uzandım. Bir yandan da içimden bu saatte mesaj atan kişiye saydırıyordum. Hangi kafa gece yarısı mesaj atar ki? Tanımadığım bir numaradan mesaj gelmişti.
"Teklifimi kabul edene kadar sana mesaj yollamaya ve üzgünüm ki rahatsız etmeye devam edeceğim. İyi geceler" mesajı okur okumaz öfke tüm bedenini sardı.
Hangi yüzle bana mesaj atabiliyordu bu adam. ' Teklif ' demiş bir de adam öldürtmek için teklif de bulunuyor bir de... İçimden bir sürü şey demek geliyordu ama ne desem sanki az gelecekmiş gibi hissediyorum. Hepsini hak ediyor ama yanında çok az kalıyor. Adi pislik ne olacak... Telefonu masaya çarpıp yattım. Cevap yazmaya bile gerek yoktu. Telefonun ışığı yine yanıp söndü. Tekrar yataktan doğruldum ve telefonu alıp ekranını açtım.
"Telefonu kıracakmış gibi masaya koyduğuna bahse girerim..."
Bu adam bir de beni mi izliyor? Odanın içine göz gezdirdim. Telefonu kıracakmış gibi koyduğumu nereden bilmişti. İçimde tarifi imkansız bir ürperti oldu. Açık pencereden giren rüzgarla sallanan perdeye baktım. Ya buradaysa, ya odam da beni izliyorsa bu düşünce bile çıldırmama yetiyor. Yaren gile bir şey yaparsa. Herhâlde vicdan azabından yaşayamam. Bir de yüzsüz beni takip ediyor. Odamda perdelerin arkasına bile göz gezdirdim. Bu arada telefonuma bir mesaj daha geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİN YILIN ŞAFAĞI (TAMAMLANDI) #Wattys2018
Romansa"Beni kullan!" dediğinde ne demek istediğini anlamamıştım. "Onu kendinden uzaklaştırmak için beni kullan bu sevgililik oyununa yanında devam edelim. Bırak bizi sevgili sansın. Böyle olursa senide rahat bırakır." aslında güzel fikirdi ama bu tehlikey...