GEÇ KALINMIŞ DENİZ GÖZLER

99 20 0
                                    

Arkadaşlar diyer bölümde sorun olduğu için onu tekrar yüklemek istedim çünkü çoğu paragraf eksikti. Tekrar okursanız sevinirim....

Hepinizi seviyorum...

Medyadakiler Su ve Arslan...

İyi okumalar...

Kırdığın kalbin sahibine iyi bak! Yolun bir gün ona muhakkak çıkacaktır...


Kara gözleriyle bana bakan adama bakıyordum. Bakışları içime kadar işliyordu. Yüzünde en küçük sevgi kırıntısı bile yoktu. Hayal kırıklığı ve öfke diğer duyguları geride bırakıyordu. Bir insan karşıdakine sadece tek bir bakışıyla acı çektire bilir miydi? Şuan tüm bedenim acı içinde kıvranıyordu. Kalbim yangın yeriydi. Bir tek gülümseme için her şeyi yakacak kadar gözüm dönmüştü. Beni, tek bir bakışla öldürüyordu. Ne ara bana bunları hissettirecek kadar yakınıma girmişti. Bana bu acıyı tattıracak kadar önemli miydi benim için? Ve bunu sanık başarıyordu? Sanırım en önemli soru buydu. Hayatıma bir kaç hafta önce giren birisi hayatımın tahtına oturabilir mıydı?

İçimde ki her şeyi neden götürüyordu giderken. Kapı sesi o kadar sertti ki yüzüme bir tokat gibi indi. Bu anı görmemek için gözlerimi sıkıca kapattım ama o sesten kulaklarım nasibini almıştı. Bu ağırlıkla gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Bu hepsinden daha ağır olmuştu. Giderken bile acıların en büyüğünü yaşattı. İçimde ki her şey gibi gidişi de büyük yıkımlara sebep oldu. İçimde ne olduklarını bilmediğim şeyler kırıldı. Sadece onun iyileştire bileceği bir yara açtı. Lanet olsun ki kalbim de bile bir yer edinen adama gitme diyemiyordum. Ağzımı açıp tek bir kelime bile diyemiyordum. Kilitlenmiş gibiydim.

"Yağız" diye bağıra bildim. Acımı böyle hafifletmeye çalışıyordum. Beni sıkıca saran kollardan zorda olsa ayrıldım. Göz yaşlarımın akmasına mani olamadım. Niye Arslan'ın bunu yapmasına izin verdim ki? Neden Yağız o anda gelmişti ki? Niye benim başıma gelirdi böyle enteresan şeyler. Hep kötü şeyleri yaşayacak bu kadar büyük ne yapmıştım ki? Ders almam gibi her şey ardı, ardına geliyordu.


Yağız


(3 saat öncesi)

Gözlerimi açtığımda hava alacakaranlıktı. Gök yüzü yavaş yavaş aydınlanıyordu Bu saatte neden uyandığım bile muammaydı. Genelde öğlene kadar yatan birisiydim. Kafamda milyonlarca soru vardı gece boyunca bunları düşünüp durmuştum ve gece boyunca toplasan en fazla 1 saat uyuyabilmiştim. Kafam bile beni rahat bırakıp gitmiyor ki? Geceyi bir kaç anıyla hatırlamak zor olmadı. Hatta hiç unutmadığım anılar. Deniz gözlüm... Su'un attığı tokattın yeri hala acıyordu. Eli sandığımdan da ağırdı. Zorda olsa yataktan kalkıp odamda ki duşa girdim. Su damlaları yukarıdan tenime süzüldükçe beni sakinleştiriyordu. Duştan çıktıktan sonra dışarıda bir tıkırtı duydum. Üzerime hızla bir şeyler geçirip dışarıya odadan çıktım. Çocuklar bu gece bende kalmışlardı. Tabi hepsi Yağmur'un sayesindeydi. Çocuklara bir sürü baskı yaptıktan sonra kabul ettire bildi. Yine de bütün gece bizimkilerin beynini sikti.

Bir de Azra var! Benim bitanem en iyi arkadaşım. Dün hasta olduğu için çocuklar evde kalmalarını istemişler. En azından başında Göktuğ diye bir çocuk varmış onu cenazeden hayal meyal hatırlıyorum. İyi çocuk olmasa onu gruba dahil etmezler ve asla Azra'yı emanet etmezler. Güvendiklerine göre sağlam bir çocuk. Ateş, Göktuğ ve Azra'nın bazen çok iyi anlaştıklarını bazen ise kedi köpek gibi kavga ettiklerini söyledi. Hep böyle insanlarla iyi anlaşırlardı.

Salona indiğim de az önce ses çıkaranın Ateş olduğunu anladım. Balkona çıkmış düşünceyle dalmıştı. Salonda yatan Ilgaz'ı uyandırmamaya dikkat ederek dolaptan bir bira alıp Ateş'in yanına gittim. Beni gördüğünde tebessümle baktı. Bu saatte uyanık olduğuma şaşırmadı. Yana doğru kayıp bana yer açtı. İkimiz de bu saatte neden ayaktaydık. Aynı sebepten olamazdı herhalde. Hayatında birisi olmuş olsa bunu söylerdi. Şimdiye kadar vakit bulmamış olabilirdi. Gerçi bizim çocuklar iki dakika rahat bırakmamışlardı.

BİN YILIN ŞAFAĞI   (TAMAMLANDI) #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin