ARKADAŞLARIM...

97 21 8
                                    

Medyadakiler Ateş, Aras, Ilgaz ve Emir...

Herşey biter aşk ve arkadaşlıklar kalır...

İyi okumalar...

Hala ağzım ayrık Yağmur'a bakıyordum. Beni nasıl buldu ki ben adresimi bile hep gizli tutmuştum. Kendimi onlardan uzaklaştırmıştım. Ya diğerleri neredeydi? Etrafa bakındım ama kimse yoktu. Onları çok özlemiştim. Eski günlerimiz çok özlemiştim. Onlarla geçirdiğim her saniyeyi özlemiştim. Giderken en çokta arkamda bıraktıklarında üzülmüştür. Bunlardan biriside arkadaşlarımdı. Babamın yüzünden ülkeyi terk etmiştim ama şuan pişmanlık vardı içimde kalmadığından değil ama kaybettiklerimden  pişmandım.

"Boşuna bakınma bizimkiler az sonra gelecekler ben önden gelmek istedim" dediğinde yüzüm daha da ciddileşti. Demek diğerlerin de haberi vardı. Bu neden erken geldi ki diye düşünürken acaba seslimi düşünmüştüm. O mavi gözleriyle beni baştan aşağı süzüyordu. Yağmur mavi gözlü ve beyaz tenli bir kızdı. Dolgun dudakları ve fiziği bir çok erkeğin ilgisini çekebilecek farzdandı ama beni hiç etkilediğini söyleyemezdim. Bu tür şeyler hiç ilgimi çekmiyordu. O benim için sadece arkadaştı, kardeşti. Bundan ileri ede hiç bir zaman geçmemişti.

"Merak etme seni yemem" deyip kahkaha attı. Burada olduğumu nasıl bilmişti. Çıkarken kimseye haber vermedim ki. Sonra gözüm yavaş, yavaş Esin'e döndü. Yüzünde ki saçma gülümseme bir haltlar karıştırdığını ispatlıyordu. Nedir benim bu kızdan çektiğim ve daha çekeceklerim. Benim haberim olmadan böyle bir şeye nasıl kalkışa biliyordu. Benim hayatım ve seçimlerin hakkında ne zamandır söz sahibiydi.

"Esin!" dediğimde yanımdan kalktı. Tam kaçacaktı ki kolundan tutup zorla yanıma oturttum. Bunun hesabını vermeden gidebileceğini mi düşünmüştü aptal şey... Benim başıma çorap örmenin bedeli ağır olacaktı. Ne demek bizim gruba haber vermek kafayı mı yedi bu kız? Bu kararı neye göre almıştı. Ben görmeye hazır olsam adreslerini bende biliyordum. Gidip arkadaşlarımı görmek çokta zor değildi.

"Nereye kaçtığını sanıyorsun küçük hanım" deyip daha da yanıma çekip kolunu sıkıca sıktım. Canının yanması umurumda bile olmadı nasıl benim adresimi çocuklara verebilirdi. Bana sormadan hiç bir şey söylemeden bunu nasıl yapardı. Zamana ihtiyacım olduğunu kendi söylüyordu. Şimdi durduk yere bunu neden yapmıştı ki? Aklım da bir sürü soru vardı ve bunların hepsini de kendime sormak ve bir cevap almamak gerçekten çok sıkıcıydı.

"Bana burada olanları açıklayacak mısın?" diye fısıldadım. Bunu yapabileceğine olasılık vermiyordum. Ama onları buraya çağırabilecek tek kişi de Esin'di. Benim yapabileceklerimden korkar sanıyordum ama bunu yapabildiyse bana korkusu kalmamış demekti. Gerçi nasıl korkusu olsun ki Su herkesin önünde beni rezil etti. Tokatı haz edebilirdim ama kasıklarıma acı çektirmek fazlaydı. Bunun acısını ondan çıkaracaktım. En kısa zamanda bende ona acı çektirecektim. Karşılık verecektim tabi duygularım buna izin verirse, yapacaktım.

"Yağmur bizi ziyarete gelmiş" dedi sesli halde ben kız ne konuştuğumuzu duymasın diye fısıldıyorum salak yüksek sesle söylüyor bir de ya. Saf ayağına yatıyor. Yağmur'un yanında olmasına güveniyor. Onun yanındayken bir şey yapamayacağımı düşünüyor ama yanılıyor. Yanımda da kim olursa olsun bana bunun hesabını verecekti. Şimdiden bir açıklama yapsa da olurdu.

"Salak mısın kızım? Onları sen çağırdın de mi?" diye sorduğum da Yağmur'a yapmacık bir gülücük attım. 'Onları' terimi pek hoşuna gitmemişti. Buna pekte aldırmadım. Ne hissettiği veya kırıldığı umurumda değildi. Merak tüm bedenimi ele alıyordu. Aklımı kemiren bir duyguydu. Çoğu zaman sonunun kötü sonuçlandığı bir duyguydu. Derler ya 'insanın başına ne gelirse meraktan gelir' diye. Bende öyle düşünenlerdendim. Aslında bana göre hiç bir duyguyu yoğun yaşanmayacaktı. Aşk ve arzu bunların dışında kalıyordu tabi.

BİN YILIN ŞAFAĞI   (TAMAMLANDI) #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin