GERİ DÖNÜŞ

83 14 21
                                    

Selam arkadaşlar bir yeni bölümle daha sizlerleyim. Okuyucu sayım ne kadar az olsada size yeni bölüm yayınlamaya devam edeceğim. Çünkü kendimi böyle daha iyi hissediyorum.

İyi okumalar...

Yazım yanlışlarım için özür dilerim.

Hıra

Su'dan ayrıldığım da ağladığını fark ettim. Ne olmuştu bu kıza? Bir haftadır nerede olduğunu bize açıklamak zorundaydı. Onu o kadar çok merak etmiştim ki. Tek bende değil Yağız hastaneden çıkar çıkmaz eve dahi adımı atmadan Su’yu aramaya başlamıştı. Durum böyleyken bir şey olmamış gibi geri dönemezdi. En azından bir açıklamayı hak ediyorduk. Bunların üstüne mantıklı bir açıklama yapmalıydı. Gitmesinin mantıklı bir açıklaması olmalıydı.

Su

Severken de vazgeçer insan,
önce sevdiğine vermek için
kendi kalbinden vazgeçer
sonra sevdiğine adadığı
tüm benliğinden.

Gözlerimde ki yaşlar durmuyordu.. Benden bir açıklama bekleyeceklerdir. Saten şuan o beklentiyle bana bakıyordu. Benim ise söyleyecek bir tek gerçeklerim vardı. Bunu da onlara açıklayamazdım.

“Neden gittin Su biz ne kadar merak ettik seni üstelik Yağız çocuk hastaneden rapor imzalayıp kendi isteğiyle çıktı. Ağır bir ameliyat geçiren çocuk senin için ayağa kalktı. İki gündür seni arıyor. İstanbul'un altını üstüne getirdi.” dedi Hıra biraz sinirliydi haklı olarak.

“Yağız'a geri döndüğümü söyleme biraz yalnız kalmak istiyorum.” dedim. Bu isteğimi umarım yapardı. Çünkü Yağız'ın sorularını çekebilecek durumda değilim. Uçaktan iner inmez buraya geldim. Yağız'l gerçekten merak ediyordum ama gerçek cevabın olmadığı için karşında durmaktan korkuyordum.

“Günler sonra bir şey olmamış gibi geri dönüyorsun ve benden yalan söylememi mi istiyorsun?” diye sordu.

“Evet Hıra senden bunu istiyorum ve ben eve gidiyorum dinleneceğim.” dedim. Buna kızabilirdi ama daha fazla soruya maruz kalmadan kaçmak istiyordum. Yatağımı çok özlemiştim ve eve gidip güzel bir uyku çekmek istiyordum. Hira’nın bir şey söylemesine fırsat vermeden gittim. O kadar yorgundum ki gözlerimin içi kaşınıyordu. Yol boyunca gözümü bile kırpmamıştım ve Yağız'ı çok merak ediyordum. O kadar şey yaşamıştı ama ben hiç birinde yanında olamamıştım. Gözlerini ilk açtığında soğuk nevale yerine beni görmeliydi. Yanında beni ararken ben onu bırakıp gitmemeliydim. Korkak  gibi kaçmak yerine burada yanında durup savaşmalıydım. Sırf Arslan istedi diye Yağız'dan ayrılmamalıydım. Bu kadar çabuk pes etmemeliydim. 

Eve geldiğimde kendi anahtarımla kapıyı açtım ve kapıyı çarparak kapattım. Merdivenlere doğru yöneldiğimde Yaren üst katta meraklı bakışlarla korkuluklara dayanmış beni izliyordu. Ona ‘ne bakıyorsun?’ bakışı attıktan sonra merdiven basamaklarını birer birer çıktım. O kadar yavaştım ki dengemi bulamayıp arkaya doğru düşebilirdim. Yaren soran gözlerle bana bakıyordu ama ben bunu görmemezlikten gelip odama girdim. Kapıyı arkadan kilitledim. Ben güzel uykumu çekerken birisinin beni rahatsız etmesini istemiyordum.  Çantamı masanın yanına atıp yatağa kendimi attım. Gözüm yatağın yanında duran fotoğrafa kaydı. Biz bu hale nasıl gelmiştik? Bırak kardeşimi bulmayı kendi yakınımdaki insanları bile koruyamıyordum. Kendimi o kadar güçsüz hissediyordum ki. Gözlerim uzun sürmeden hasret kaldığı uykuya kavuştu. Yatağım da o kadar tanıdık bir koku vardı ki bu kadar çabuk uyumamı da sanırım bu kokuya borçluydum. Kendimi uykunun serin kollarına bıraktım.

BİN YILIN ŞAFAĞI   (TAMAMLANDI) #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin