Bölüm 2

2.6K 191 19
                                    

Otoparkta olan olay aklımdan çıkmıyordu. Bir insan hayatı gözlerimin önünde son bulmuştu ama ben bu konuyla ilgili hiçbir şey yapamıyordum. Hiçbir zaman çok zeki biri olmamıştım zaten. Bu olayda aklımı fazlasıyla oyalıyordu. O an karşı şeritten üzerime doğru gelen arabanın korna sesiyle derin düşüncelerimden çıkıp gerçek Dünya'ya geri döndüm. Fazla üzerinde durmamalıydım belki de. Akışına bırakmalıydım elbet olay bir şekilde açığa çıkardı.

Evimizin olduğu sokağa girdiğimde arabayı park alanına park edip apartmanın ikinci katında bulunan dairemize çıktım. Posta kutusunda birikmiş olan zarfları alarak kapıyı açtım ve içeri girdim. Anahtarı ve zarfları girişin yanındaki konsolun üzerine bırakıp kendimi kanepeye attım. Fazlasıyla yorgundum. Günlerdir doğru dürüst dinlenemediğim gibi hastane bankında geçirdiğim birkaç saatlik uykuyla ayakta durmaya çalışıyordum.

Telefonun inatla çalması sayesinde sızdığım kanepeden doğrulup cebimdeki telefonu çıkardım ve ekrana baktım. Hastanenin numarasını görünce hemen cevap verdim. Telefonun diğer ucunda hemen hastaneye gelmemi söyleyen görevli, tarif edilmez bir korku tohumunu kalbimin tam ortasına pervasızca bırakmıştı ve bu tohum geçen her saniye filizlenip yeşeriyordu. Hızla konsolun üzerindeki anahtarı alıp arabaya koştum.

Tanrı'ya dua etmekten başka çarem yoktu. Ne olur ölmesin diyordum, ne olur onu benden alma.

Otoparka indirecek zamanım olmadığından arabayı hastane önüne bırakıp koşarak merdivenleri çıktım. Annemin odasının kapısında derin bir nefes alarak kapıyı açtım. Yatağının boş olduğunu görünce panikle ağlamaya başladım. Çığlıklar içinde koridorda nereye gideceğimi bilmeden koşarken hemşirelerden birini durdurdum.

"Annem Alice nerede? 1224 numaralı oda."

Hemşire kolumu tutup banka oturmamı ve sakin olmamı söylese de duymak istediğim tek cümle annemle ilgili olan kısmıydı. Ben nefesimi kontrol edemiyor, kanın hızla pompalandığını kulaklarımla duyabiliyordum. Etrafımdaki hiç bir şeye tepki veremedim ve duyma yetim sadece kalp atışımı algılıyordu. Sonunda tanıdık bir yüz gördüğümde yerimden kalktım ve annemin doktoru Bay Gren'in koluna sarıldım. Omuzumu sıvazladığında bilincim biraz da olsa yerine gelmişti.

"Üzgünüm Kavin. Alice'i kaybettik." dediği an dizlerim dermansız kalıp yere çökmeme sebep olmuştu.

Buna hazır değildim. Buna hiç bir zaman hazır olamayacaktım. Onu kaybetmiş olduğum gerçeğini kabul edemezdim. Bu yaşadığım gerçek olmamalıydı. Henüz değil. Bu koskoca bir yalandan ibaret olmalıydı. Ağlama isteği bana hiç bir zaman bu kadar cazip gelmemişti. Onun arkasına sığındım. Sanki gözümden akan her bir damla acımı azaltması gerekiyordu ve bu tarif edilemez duydu gözyaşlarımla son bulmalıydı. Yoksa insan neden ağlama gereği duysun ki. Bir şeylere yardımcı olamıyorsa gözlerimin bu yaşları dökmesinin ne anlamı kalırdı? Saçmalık.

***********************************************************

Her Pazar olduğu gibi yine kilisedeydik ama bu kez annemin cenaze töreni için. Ne zordu sevdiğin birini uğurlamak. Ve bunu geri dönmeyeceğini bilerek yapmak. Ona olan son görevimi yerine getirmek için siyah elbisemi giydim. Koyu kahve saçlarımı omuzlarımdan aşağı saldım. Anneme benzeyen yeşil gözlerim uykusuzluktan geniş mor halkalara ev sahipliği yapmasına rağmen iyi görünmeye çalıştım.  İyi  görünmeliydim ki annem beni böyle kötü halde,mutsuz bilmesin. Sanki görecekmiş gibi.

Tabutun içindeki güzellik benim annemiydi? Beyaz elbisesini ne de çok severdi. İlk giydiği gün ki gibi yakışmıştı. Uyuyormuş gibi yatıyordu. Göğsünün hareket ettiğini görsem koşar boynuna sarılır uyandırırdım.

MUHAFIZLAR Cehennem LorduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin