Bölüm 26

825 79 11
                                    

"Kavin!" Raven'ın sesi koridorda yankılandığında düşüncelerimden sıyrılıp gerçeklere geri döndüm. Zemine kitlenmiş bakışlarımı kapıya doğrulttuğumda ancak o zaman odanın artık karanlığa büründüğünün farkına varabildim. Güneş çoktan batmıştı. Saatlerdir öylece sandalyede bağlı bekliyordum belli ki. Barlas'ın bir nephilim olduğu gerçeğini düşündüm. Ama bir türlü bu düşüncelerim bir vücut bulamadı. Havada asılı kaldı. Rüzgara karıştı.

"İyi misin?" başımı kaldırdığımda Raven tam karşımda yüzümü inceliyordu. Başımı sallamakla yetindim. O da hızla sandalyenin arkasına geçip bileklerime bağlı ipleri kesti. Kollarım sandalyenin iki yanına düştüğünde enerjimin olmadığını hissettim. Ayağa bile kalkabileceğimden emin değildim. Yavaşça hareketlendiğimde başım döndü tekrar sandalyeye oturdum.

"Yaralandın mı?" dedi koluma sarılan Raven.

"Hayır! Sadece ..." derin bir nefes aldım. "Kendimi güçsüz hissediyorum."Elini belime sarıp beni kaldırmaya çalıştı. Raven'ın yardımıyla adımlayarak kapıdan çıktım. Onun yönlendirmesiyle kapının hemen yanındaki merdivenlere yöneldim. Uzun basamakları tırmanıp üst kata çıktığımda duvara yaslanıp nefes aldım. Sanki günlerdir oksijensiz kalmış gibi hissediyordum kendimi. Rutubet kokusu ciğerlerime işlemişti adeta.

Başımı kaldırdığımda duvarları yıkılmış sarmaşıklar kalan yerleri tamamen sarmıştı. Çatısının ortasındaki yıkıntıdan görünen parlak yıldızlar karanlık gece de ışıldıyordu.

"Neler oldu? Barlas nerede?" Raven endişeli gözlerle ağzımdan çıkan kelimelere odaklanmıştı. Benimse dudaklarım aralanıyor ama tek bir kelime çıkmıyordu.

"Birlikte konuşalım?" John'a anlatmalıydım öncelikle, o bunu diğerlerine bildirirdi.

Arabanın yanına geldiğimizde Raven ön koltuğun kapısını açtı ve koltuğa oturmama yardım etti. O da sürü koltuğuna geçip arabayı çalıştırmak için hareketlendiğinde elini tuttum.

"Sen birliğe gelemezsin." dedim. O ise elinin üzerinde duran elime bakıyordu. Hızla elimi çektim.
"Hala senin hain olduğunu düşünüyorlar. Birliğin yakınlarında bir yerlerde beni bırak ben gidip her şeyi John'a anlatayım. Sonra sana haber veririm."

"Hayır!" dedi kontağı çevirirken "Birlikte gidiyoruz."

Araba ıssız yolda ilerlemeye devam ederken " Ben her şeyi anlatana kadar bekleme..." sözümü bitirmeme izin vermeden tekrar

"Hayır!" dedi. " John'un yanında olmak zorundayım." Sustum.

Daha Barlas hakkındaki tüm gerçeği bilmemesine rağmen. Sadece hain olduğu gerçeğini söyleyecek olmamız bile Raven'ın John için endişelenmesine yetmişti. Hele ki John'un Barlas hakkındaki herşeyi öğrenmesi işte bu onun için yıkıcı olacaktı ve Raven'ın yanında olması ona güç verebilirdi. Asıl sorun ben nasıl dile getirecektim. Yıkılacaktı biliyordum. Hayattaki tek ailesi,yıllardır oğlu diye sevdiği kişi aslında onun hiç birşeyi değildi. Cennetin kovulmuş bir meleğin daha doğrusu bir şeytanın çocuğuydu o. Bir iblis'in kanı dolaşıyordu damarlarında. Bunu John'a nasıl açıklayacaktım ben? Hem doğruluğundan bile emin değildim ki Barlas'ın söylediklerinin. Belki de sadece hain olduğunu söylemeliydim.

**************

Raven arabayı birliğin bahçesine park ettiğinde derin bir nefes alıp arabadan çıktım.

"Bundan emin misin?" dedim. Belki kararını değiştirir diye umut ediyordum ama Raven aksine kararlı bir şekilde yüzüme baktı.

"Eminim." Girişe doğru adımlamaya başladığında bende peşimden yürümeye başladım. Kapıdan içeri sessizce girdim. Koridor boştu. Merdivenlere yöneldiğimde koridorun sonundan kapının kapanma sesi geldi. Yüzümü çevirdiğimde All'u gördüm ve aynı anda All koşarak üzerime gelmeye başladı. Daha ben ne olduğunu anlamadan Raven'ın yüzüne bir yumruk indirdi. Raven yere düşünce hemen önüne geçip All'u durmaya çalıştım.

"Sakin ol!" All sözümü işitmeden beni önünden hızla itti. O hızla sırtımı duvara çarptım ve küçük bir çığlık yükseldi dudaklarımdan.

"İyi misin?" Raven hemen yanımda belirivermişti. Dudağının kenarı patlamış kanıyordu. Kollarımdan tutup beni ayağa kaldırdı.

"İyiyim." demeye fırsat kalmadan All tekrar harekete geçti ve Raven'ın sırtına tekme attı. Bu kez Raven'da ona karşılık vermeye başlamıştı. Durmaları için bağırıyordum ama sanki beni duymuyorlardı. Bir kaç dakika sonra birlikteki herkes merdivenlerde belirdi. John hızla yanımıza gelip Raven'la All'un arasına geçti.

"Yeter!" İkisinin yüzü kanlar içinde olmasına rağmen birbirlerinden gözlerini ayırmıyorlardı. John All'u omuzundan itti "Gidip sakinleş!" diye bağırdı sonra Raven'a döndü. "Sen benimle geliyorsun." Raven hiç ses çıkarmadan John'u takip ederek mersivenleri tırmanmaya başladı. Diğerleri ise sessizce onları izliyordu. John'la Raven gözden kaybolduğunda bu kez herkesin odağında ben vardım.

Belinda iyi olup olmadığımı sorgularken All sinirli çıkan sesiyle "Kendini nasıl bir tehlikeye attığının farkında mısın?" diye bağırdı.

"Sonra!" dedim All'un yüzüne bakıp "Lütfen sonra konuşalım." Sustu sinirle yanımdan geçip üst kata çıkmaya başladı hemen arkasında Noah vardı. Kızlar etrafımı sardığında üzerimde sorgulayan bakışları hissedebiliyordum. Ama şuan onlara açıklama yapacak gücü kendimde bulamıyordum. Soru sormalarına fırsat vermeden odama gideceğimi söyleyip yanlarından uzaklaştım.

MUHAFIZLAR Cehennem LorduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin