Yaşadığım en büyük hayal kırıklığını yaşadım ben. En yakınından birinin seni yavaş yavaş yok etmeye çalışması, seni sırtından bıçaklaması. Sadece seni de değil tüm değer verdiklerini kandırması. Canım öyle çok yanıyordu ki. Ve ben hiç bir şey yapamıyordum. Bu ateşi çıplak elle avuçlamak gibi.. Canın yanıyor ama bırakamıyorsun. Neden mi? Çünkü o ateşi bırakırsan ateş tüm etrafını sarar. Seninle birlikte yanındakileride yakar.
Bana bunu kimin yaptığını kimsenin canı yanmadan öğrenmeliydim. İçimizdeki bu kişi başka birine de zarar verebilirdi. Bunu tek başıma halletmek ve o kişinin kim olduğunu kesin kanıtlarla bulmak zorundaydım. Bu süre içerisinde kimseyi göz ardı edemez yaptıkları her hareketi süzgecimden geçirmeliydim.
*************
Kapım çaldığında uzandığım yerden hafifçe doğruldum. Ve gir komutunu verdiğimde Barlas kapıdan başını uzattı.
"Merhaba!"
Tamamen doğrulup sırtımı yatağın başlığına yasladım.
"Merhaba!" dedim bende onun gibi ama sesim oldukça çatallı çıkmıştı. Hafifçe öksürdüm. Barlas'ta içeri girdikten sonra kapıyı kapadı. Ben sakince onu izlerken o yanıma adımladı. Elinde tuttuğu fincanı bana uzattı.
"Sana papatya çayı getirdim. Rahatlamanı sağlar."
Mahcup bakan yüzünü inceledim önce sonra elimi uzatıp henüz dumanı tütmeye devam eden çayı onun parmaklarına değmeden elinden aldım. Tepkisiz kalmaya çabalıyordum. Böyle davranmak zorundaydım ki yaptığı hatanın farkına varsın. Bir papatya çayıyla sakinleşecek değildim sonuçta."Teşekkürler. Ama sana sinirim hala taze." Fincanı
komidinin üzerine bıraktım."Biliyorum." dedi ve yatağın ayak ucuna oturdu. "Ama henüz çayından içmedin. İçmiş olsan kesin sakinleşirdin. Çok etkili bir çaymış internetten araştırdım." şaka yapıyor ortamı yumuşatmaya çalışıyor sanmıştım ama yüz ifadesi tam tersine ciddiydi. Barlas kesinlikle ciddiydi. Bu olaya kayıtsız kalamadım. Kahkaha attım. Bu sinirlerimin bozuk olmasından da kaynaklanıyordu. Duygu karmaşası yaşıyordum. O ise yüzüme baktı neden güldüğümü anlamadığı her hareketinden anlaşılıyordu.
"Öyle bir yudumda sinir pufff diye uçmuyor." dedim gülmemi bastırmaya çalışırken
"Ama sinire en iyi gelen şey papatya yazıyordu." dedi tekrar ciddi tavrıyla.
"İyi gelen diyorsun bak. Öyle bir anda yok etmiyor." bağdaş kurup ellerimi dizlerimin üzerine koydum "Siz büyü torbalarına alıştığınız için bir an da geçmesini bekliyorsun. Ama bu öyle bir şey değil." Gülmem kesilmişti ama yüzümde sırıtışım asılı kaldı. Ama benim şu an ona sert bakışlar atmam gerekiyordu.
"Neyse konumuz çay değildi zaten." dedi ellerini ayaklarının üstünde birleştirmeye çabalarken.
Yüz ifademi ciddileştirdim ve "Seni dinliyorum." dedim.
"Ben.." dedi ve gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Özür dilerim az önce yaptığım her şey için."
"Evet bencillik yaptın." dedim gözlerinin içine bakarak.
"Biliyorum." yumruğunu sıktığını gördüm." Canını yaktım değil mi?" dedi. Gözlerini çevreleyen kederi görebiliyordum. Mahcup ve suçlu bakışlarını yüzüme kitledi. Bense hiç bir şey diyemedim. "Sana beni affet diyemiyorum. Ben bile bunu nasıl yapabildiğimi bilmiyorum." Ayağa kalktı ve sırtını döndü parmaklarını saçlarının arasından geçirip tekrar bana döndü. "Lütfen bir şey söyle."
Nefes aldım. " Seni anlamaya çalışmak istiyorum. Kıskandığını düşünüyorum. Bunları da kıskançlığından yaptığını biliyorum." Bakışlarını yüzünden çekip parmaklarıma indirdim. " Ama ben sana senin bana hissettiklerini hiss..." cümlemi tamamlama izin vermeden parmağıyla çenemi kaldırdı gözleri gözlerime kitlendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHAFIZLAR Cehennem Lordu
ФэнтезиTanrı'nın en sevdiği Lucifer diğer melekler gibi insanın önünde diz çökmedi. Ona göre kendisi topraktan yaratılmış bir varlıktan daha üstündü. Sonunda kibrine yenik düştü ve cennetten kovuldu. Kendi için hazırlanmış olan cehenneme sürgün edildi. Ama...