Akşam yemek saatinde dahi Raven ortalıkta görünmemişti ve ben onu daha da fazla merak etmeye başlamıştım. Bayıldığım için neler olduğunu da bilmiyordum. Kızlara sordum dinlendiğini ama iyi olduğunu söylediler. Yine de kendim görme isteğimi bastıramadım. Benden pek hoşlanmadığını pek tahammül edemediğini bilsem de, yine de ben görürsem rahat edecekmişim gibi hissediyordum. Aslında kötü biri değildi aksine iyi biriydi o, yardımseverdi. Aynı zaman da soğuktu da bir duvar vardı etrafında.
Kendi odama çıkarken Raven'ın odasının olduğu kata geldiğimde durdum. Odasına gidip nasıl olduğunu sorabilirdim ne vardı ki bunda? Sonra vazgeçtim bir adım atmıştım ki basamaktan kararımı değiştirip odasının kapısına gittim. Kapıyı tıklattım sesin gelmesini beklemeden içeri girdim. Raven tam üzerini giyiniyordu. O sırada sırtından boynuna doğru uzanan tribal dövmeyi gördüm. Sırtı dönük omzunun üzerinden bana doğru baktı hemen utanıp arkamı döndüm. Sırtında muhteşem görünen dövme aklıma kazınmıştı resmen, değişik bir şekli vardı,etkileyiciydi. Hafifçe dönüp ona baktığımda kazağını giymiş bana bakıyordu.
"Ben ... nasılsın diye merak ettim." dedim. Tamamen ona dönerek. Sinirli bir ifadeyle kolumu tutup kendine doğru çekti. Çok fazla kuvvet uyguladığından kolum uyuşmaya başlamıştı.İtmeye çalıştım ne olduğunu ya da sinirlendirecek ne yaptığımı bilmiyordum. Yüzüne baktım.
"Orada ne yaptığını biliyor musun sen?"dedi dişlerinin arasında.
"Ne diyorsun?"dedim yine itmeye çalışarak "Bırak beni. Kolumu acıtıyorsun."
"Geçen gün yaptığın büyüden bahsediyorum. O sözleri nereden biliyorsun."
"İstemsizce gerçekleşti nasıl yaptığımı bilmiyorum." kolum fazlasıyla acıyordu.
"Ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum ama yakında öğreneceğim." dedi ve kolumu bıraktı. Kolumu ovuşturdum.
"Bir şey yapmaya çalıştığım yok. Sadece yardım etmek istemiştim."
"Senden yardım isteyen mi oldu." diye bağırdı bu kez.
"Haklısın. Buraya seni merak ettiğim için gelmiştim ama çok büyük bir hata yaptığımı şimdi anladım."
"Sana güvenmiyorum. Burada olmanı da hiç bir zaman istemedim." dedi ve arkasını döndü. Benden nefret ediyordu. Şu andan itibaren bende ondan.
"Bir daha beni görmeyeceğinden emin olabilirsin."dedim ve kapıyı çarpıp odadan çıktım. Koşarak odama çıkıp kapıyı kitledim ve yatağa uzandım. Onun bana güvenmemesinin nedenini anlayamıyordum. Geldiğim günden beri herkese karşı iyi olmaya çalışıyordum sadece. Bir yere ait olmak istiyordum. Sırtımı yaslayacağım insanlar olsun istemiştim. Onun iyi biri olduğuna o kadar çok inanmıştım ki hayal kırıklığı yaşıyordum. beni yanıltmıştı. Sadece bir kaç dakika da yıkmıştı her şeyi. Buradan gitmeliydim. Bu yere ait değildim. Başka bir yapbozun parçasıydım ben,buraya uymuyordum bile. Sonuçta her yer buradan iyiydi. Raven'ın olmadığı her yer.
Hızla kalkıp dolaptaki eşyalarımı topladım. Sessizce terk etmeliydim burayı. John beni göndermezdi biliyordum. Gece yarısı herkes odasına çekildiği zaman gitmeliydim. En iyi karar buydu. Ortadan yok olurdum. Herkes eski hayatına geri dönerdi. Bende öyle.
*****************
Gitme vakti gelmişti artık. Sessizce odadan çıktım ve aşağı indim. Tam da istediğim gibi herkes odasına çekilmişti. Bodrum kata inmeden önce son kez şöyle bir göz gezdirdim. Zorla getirilmiştim buraya şimdi de zorla gidiyordum. Ne de çabuk alışmışım meğer. Yavaşça bodruma inip kabinlere gittim. Barlas nasıl kullanıldığını göstermişti bana. Bir gün işine yarar demişti. O gün bugünmüş işte. Kabine girip Barlas'ın tarif ettiği gibi 11225 numarayı tuşladım. Sadece 14. caddenin kodunu öğretmişti Barlas ama olsun en azından bildiğim bir yerdi. Eve de gidebilirdim. Ama kodu girdikten sonra ekranda Brooklyn President St. yazısını gördüğümde numarayı yanlış girdiğimi anladım ama artık çok geçti. Bir kaç dakika sonra kabinin kapısı açıldı. Çıkmaz sokaklardan birindeydim. Hızla kabinden çıktım. Çöp kutuların arkasındaki duvarda olan geçit kabinin kapanmasıyla tekrar eski haline döndü. Sokaktan caddeye yöneldim. kapüşonumu çekip saçlarımı kapadım ve temkinli adımlarla cadde boyunca yürümeye başladım. Sırt çantamın saplarını sıkıca kavradım. Sokak lambaları belli belirsiz yanıp sönüyor caddeyi daha da korkutucu hale getiriyordu. Sonra tiz bir kadın çığlığı duydum. Sese odaklandım. "Yardım edin!" diye bağırıyordu. Ceketimin cebinden sitrini avucumun içine alıp sesin geldiği yöne doğru koştum. Ara sokak karanlık olmasına rağmen kadını duvara yaslamış olan üç adamı seçebiliyordum. Çantamı kenara atıp adamlara bağırdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHAFIZLAR Cehennem Lordu
FantasyTanrı'nın en sevdiği Lucifer diğer melekler gibi insanın önünde diz çökmedi. Ona göre kendisi topraktan yaratılmış bir varlıktan daha üstündü. Sonunda kibrine yenik düştü ve cennetten kovuldu. Kendi için hazırlanmış olan cehenneme sürgün edildi. Ama...