Barlas'ın yeri başkaydı hayatımda. İlk geldiğimde en çok yardımı ondan görmüştüm. Raven'la yaşadığım sıkıntılarda bana hep destek olmuştu. Dövüş yeteneğimi onun sayesinde kazanmıştım. Belki de bu yüzden bu kadar üzgündüm. Bunca yaşadıklarımızdan sonra hain olduğunu öğrenmem beni yıkmıştı. Gözlerimden kayarak süzülen yaşları elimin tersiyle sildim. Yastığa gömdüm yüzümü. O artık dost değil düşmandı. Ben bile bu kadar zor kabullenmeye çalışıyorken John, onun durumunu düşünemiyordum bile. Ne yapmam gerektiğiyle ilgili en ufak fikrim yoktu. Ama en zor kısmı Raven' ın anlattığına emindim. Kapı çaldığında yatakta oturur pozisyona geçip yüzümü sildim.
"Gel." Belinda kapıyı açıp
"Ne bu halin?" diyerek hızla yanıma geldi "Ağladın mı sen?" yapmacık bir gülümseme takındım.
"Az önce olanlar sinirlerimi yıprattı." dedim.
"Sahi Raven'ı nerede buldun?"
"O beni buldu ve bana masum olduğunu anlattı." dedim. Tek kaşını kaldırıp yüzüme baktı.
"Masum olduğuna emin misin peki? Bu arada sen Barlas'la çıkmamış mıydın? O nerde? "
"Bilmem! Bazı özel işlerinin olduğunu söyleyip yanımdan ayrıldı. Raven'a gelince yakında neler olduğunu hepiniz öğrenirsiniz." Dedim. Hiç bir şey bilmediği çok açıktı.
"Bir şeyler dönüyor ama" Kapıya doğru baktı. " İki saattir kapandılar odaya hiç bir şeyde söylemiyorlar." Sonra bir şey hatırlamış gibi bana döndü tekrar "Doğru ya! Ben buraya John'un seni çağırdığını söylemek için gelmiştim."
Sıra bana gelmişti anlaşılan. Yavaşça doğrulup ayakkabılarımı giymeye başladım. O kadar yavaş hareket ediyordum ki Belinda öylece durmuş beni izliyordu. Hiç gitmek istemiyordum bu da doğal olarak hareketlerime yansıyordu ama gitmeme gibi bir şansımın olmadığını da biliyordum. Biz bu duruma nasıl gelmiştik böyle?
Ayaklarımı sürüyerek odadan çıktım. John'un odasının kapısına geldiğimde bir süre öyle kaldım. Bu arada ortak salondaki herkes başını girişe uzatmış beni izliyordu. Omzuma dokunan elle irkildim ve hızla arkamı döndüm. Belinda şaşkınca kısa bir süre yüzümü inceledi. Yüz ifademi değiştirdiğimde başıyla kapıyı işaret etti. Yutkunarak kapıyı tıklattım ve içeriden ses gelmesini beklemeden içeri girip kapıyı ardımdan kapattım. John'un yüzünde hayal kırıklığı kol geziyordu. Sanki şu bir kaç saatte on yıl yaşlanmıştı. Öylesine yorulmuş ve hüzünlü.
Başımı Raven'ın olduğu koltuğa çevirdim. Yanındaki koltuğu işaret ettiğinde sakince koltuğa oturdum. John'da masanın diğer tarafında koltuğuna oturdu. Sanırım oturdu yerine çöktü desem daha doğru bir tabir olurdu. Sırtını yasladı ve bakışlarını yüzüme çevirdi.
"Seni mahzene götürdüğünde..." ellerinin masanın üzerine koyup parmaklarını birbirine kenetledi. "Ne söyledi?" dedi.
"Oraya gittiğimde baygındım. Konuşacak fazla vaktimiz olmadı." dedim titreyen ellerimi koltuğun iki yanına sabitledim.
"Hiç bir şey söylemedi mi yani? Bunu neden yapmış ya da amacından nasıl şaşmış hiç konuşmadı mı?" John beni soru yağmuruna tutarken Raven sakince bizi dinliyordu. Çünkü içeride olanlardan onun da haberi yoktu.
"Yanında iki zebani vardı. Dedim ya pek konuşmadık. Diğer nephilimlerin peşindeymiş. Birlik sayesinde yerlerini öğrenme çabasındaymış ama benim yüzümden planları suya düşmüş falan işte." John hızla ayağa kalktı ve cama doğru yürüdü. Yüzünü dışarıya çevirdi bakışları karanlıkta bir noktaya sabitlendiğinde tekrar konuşmaya başladı.
"Eminim etki altında yoksa bunu yapacak biri değildir. Annesini onlar yüzünden kaybettiğimizi biliyor. Bunu unutup ihanet edecek biri değildir."
"John seni anlıyorum. Ben de Barlas'ın öyle biri olmadığına eminim çocukluğumdan beri tanıyorum biz beraber büyüdük." Diyen Raven yavaş hareketlerle John'un yanına yürüdü ve elini omzuna koydu. "Bu işi hep birlikte çözeceğiz." John Raven'a döndü ve "Bu bilgiyi diğerlerine de anlatmalıyız. Bunu bilmeye hakları var ve dikkatli olmaları gerekiyor." Raven sadece başını sallamakla yetinirken ben ayağa kalktım.
"Diğerlerine bensiz anlatsanız olur mu?" İkisi de bana baktı. " Bugün benim için çok yorucu bir gündü. O yüzden biraz dinlenmek istiyorum."
"Haklısın." Dedi John "Gidip biraz dinlen sabah hep birlikte neler yapacağımızı tartışırız." Başımla onaylayıp iyi geceler diyerek odadan çıktım. Kapıyı kapamadan önce John'un seslenmesiyle tekrar yüzümü ona çevirdim. "Diğerlerini buraya çağırır mısın lütfen."
"Tabi ki!" kapıyı kapatıp sırtımı hemen kapının yanındaki duvara yasladım. Her şeyi anlatmadığım için bir yanım pişmanlık duyarken diğer yanım John'un söylediklerinin gerçekliğini irdeliyordu. Noah'ın ortak salondan çıktığını görünce seslendim ve John'un onları beklediğini söyledim. Noah ortak salona girdiğinde ise hızla odama çıkan merdivenleri tırmanıp odama geçtim. Bir süre hiç bir şey düşünmeden sadece tavanı izlediğim ta ki aşağıdan All'un bağırma sesi ve bir şeylerin kırılma sesi gelene kadar. Koşarak merdivenlerden indim ve John'un odasına girdim. Raven All'un omuzlarından tutmuştu. Noah ise tam ikisinin yanındaydı. Herkes ayakta onları izliyordu. John tepkisizdi.
"Bunu merkeze sen bildirmezsen ben bildireceğim." Dedi All kollarını hızla Raven'ın ellerinden çekerken.
"Biraz makul olmalısın All. Henüz gerçekleri bilmiyoruz ve bunu merkeze bildirirsek neler olacağını biliyorsun." Dedi John.
"Hadi ama All." Dedi Noah. "Barlas'ı sende benim kadar seviyorsun."
Sonunda benim odadaki varlığı ilk fark eden All oldu.
"Sen ne düşünüyorsun?" bana doğru yürüdü ve tam önümde durdu. " Ne de olsa en fazla tehdit altında olan sensin."
"Ben John'un kararını destekliyorum." Dedim gayet kendimden emin bir şekilde çünkü sesimdeki en ufak tereddüt All'un kararımı sorgulamasına sebep olabilirdi. Kendisi son zamanlarda oldukça gergin olduğundan ondan biraz çekiniyordum açıkçası.
"Tamam o zaman. Dediğiniz gibi olsun. Ama çok fazla beklemeyeceğim bunu aklınızda tutun. Artık kimden ne göreceğimize emin olamıyorum. Kime güvenip güvenemeyeceğimize karar vermek zorundayız." Gözleri Raven'a kitlendi. Raven'ın sinirlendiğini kasılan çene kaslarından anlayabiliyordum.
All odadan çıktığında Noah'da peşinden koşar adım çıktı. Kızlar bu konuşmalara oldukça tepkisizdi. Sanırım onlarda John'un kararına saygı duyuyordu benim gibi.
Ama benden başka hiç kimse gerçekte neler olduğunu bilmiyordu. Onlar öğrenene kadar sessiz kalma hakkımı kullanmaya karar verdim. En azından bir süre daha John olanları bilmese iyi olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHAFIZLAR Cehennem Lordu
FantasíaTanrı'nın en sevdiği Lucifer diğer melekler gibi insanın önünde diz çökmedi. Ona göre kendisi topraktan yaratılmış bir varlıktan daha üstündü. Sonunda kibrine yenik düştü ve cennetten kovuldu. Kendi için hazırlanmış olan cehenneme sürgün edildi. Ama...