Olanları John'a bildirmek için Barlas,Raven ve ben ofise geçtik. John,Barlas'ın üzerindeki kanı görünce panikle yerinden fırladı ve Barlas'ın yanına geldi.
"Biri bana neler olduğunu açıklasın...Hemen." Barlas Raven'a baktı.
"Kavin'in evine girdiğimde bir kaç zebani'nin evin içinde olduğunu gördüm. Barlas ve Ben onları hakladık ama..."durdu derin bir nefes aldı. "Dakota ve iki yandaş bizi tuttular." John aniden sinirlendi.
"Demek o cehennem sürtüğü oradaydı." delirmiş gibiydi. "Devam et."
"Dakota Barlas'ı hançerledi." John korkuyla Barlas'ın kazağını yukarı kaldırdı ve "Büyü mü kullandın." diye sordu. Raven hata yapmış bir çocuk gibi yüzünü yere eğdi.
"Raven bunun ne kadar tehlikeli olduğunu biliyorsun."
"Barlas'ın ölmesine izin veremezdim ya!" tehlike demekle neyi kastettiğini anlamaya çalışıyordum ama John bana baktı ve daha fazla uzatmadan Barlas'a döndü.
"Nasıl hissediyorsun?"
"Merak etme baba gayet iyiyim." Baba mı demişti o. Barlas'ın John'un oğlu olduğunu bilmiyordum tabi ki.
"Peki Dakota'yı nasıl yendiniz? Yoksa kaçtı mı?" Raven biraz keyiflendi.
"Hayır onu geldiği yere geri gönderdim." John'da keyiflenmişe benziyordu. Raven bana döndü. "Tabi Kavin sayesinde." John yüzünü bana çevirdiğinde elimi cebime atıp taşı çıkardım.
"Bu taş aniden avucumda belirdi ve bir kılıca dönüştü." John taşı aldı ve gülümsedi.
"Sitrin, çok güçlü bir taştır. Gücün sitrinden geliyor."sonra taşı bana uzattı. "Buna iyi bakmalısın. O senin silahın olacak."taşı alıp tekrar cebime koydum. "Ve teşekkür ederim Kavin."
"Ne için?"diye sordum.
"Sitrin taşı kolaylıkla bir kılıca dönüşmez. Bunun için azim ve cesaret gerekir. Ve sen cesaretini kullanarak bir çıkış yolu düşünmüşsün. Gücünde bu sayede kılıcını getirmiş. Kılıç damganın anlamını şimdi anlıyorum. Sen sitrik kılıcının varisisin aynı baban gibi." babamın lafını duyduğumda duygulandım. O benim içimde hep bir yara gibi kalmıştı. Kabuk bağlamayan ve sürekli kanayan. Böyle bir mirası bana bıraktığı içinde nasıl bir duygu içinde olduğuma bir anlam yüklemekte zorlanıyordum. Bir asker olduğunu ve savaş sırasında öldüğünü bilmek daha anlaşılır ve kolay geliyordu önceleri. Ama şimdi zorlanıyordum,bana bıraktığı bu yükü taşıyamayacağım ve altında kalacakmışım gibi hissediyordum. Sanırım onun gibi güçlü olamamaktan korkuyordum.
"Siz çıkın!" dedi John,ben ve Barlas'a bakarak "Benim Raven'la konuşmam gerekiyor." Barlas ile birlikte odadan çıktık.
**************
Yatağa uzanmış John'un odasından çıktıktan sonra Barlas'la yaptığımız konuşmayı düşündüm. Ona John'un Dakota adını duyduğunda neden çok sinirlendiğini sordum önce. Meğer Dakota,Barlas'ın annesi Mary'i öldürmüş hemde Barlas ve John'un önünde. Barlas çok küçük olduğu için hatırlamıyormuş ama John annesini öldüren zebani Dakota'yı anlatmış ona. Barlas'sa bir görev sırasında tanımış Dakota'yı, üç muhafızın ölümüne sebep olmuş. Barlas, Raven sayesinde kurtulmuş o savaştan. Dakota ise kaçmış. Barlas, Dakota'nın bu kadar basit ölmesinden pek memnun değildi. Acı çekerek yavaş yavaş ölmesini istiyordu. Sadistçe bir düşünceydi ama ona hak veriyordum.
John'un Raven'a büyü yaptığı için neden kızdığını anlattığında ise duyduklarıma çok şaşırdım. Raven bir muhafız kanı taşımıyordu. Onun büyü kullanan bir psişik olduğunu söyledi. Damarında tek bir damla bile kutsal kan yokmuş. Ama John onu henüz bir çocukken birliğe almış ve eğitmiş. Daha sonra da büyü yeteneği olduğunu keşfetmişler ama bunu kullanmanın tehlikeli olduğunu da anlamışlar. Raven'ın kullandığı her büyü onun ruhundan bir parçayı eksiltiyormuş. John bu yüzden onun tehlikeli büyüler yapmasını istemiyormuş. John'un gerçekten iyi biri olduğunu ve herkese en az Barlas kadar babalık yaptığı kanaatına varmıştım ve farketmiştim ki birlikte olmak yalnızlığımı bir nebze de olsa azaltıyordu. Babasız büyümemi de.
Muhafız birliğinde birinci haftam dolmuştu ve herkese beklediğimden daha çabuk ısınmıştım. Kızlarla sık sık ortak bir şeyler yapıyorduk. Noah ve All sürekli beni güldürmeyi başarıyordu. Barlas'sa bana eğitimlerde yardımcı oluyordu. Diğerlerinden daha yumuşaktı bana karşı sanki iki yakın dost gibi olmuştuk. Sitrik kılıcını tekrar harekete geçirmeyi başaramamıştım henüz ama çalışıyordum. Başka bir kılıçla daha iyi kullanmam için her gün deneme yapıyordum. Onun yanı sıra zebanilerle ilgili ne gerekiyorsa öğrenmeye çalışıyordum. Tek bir kişi hala bana güvenemiyordu,Raven. O gün evimizde yaşadıklarımızdan sonra kuru bir teşekkür etmişti ama onun dışında benimle konuşmaktan dahi kaçınıyordu. Ama bu durumun bana özgü olmamasını umuyordum. Çünkü ortak yaptığımız hiç bir çalışmaya katılmıyor yemek dışında hep odasına gidiyordu. Garip karakterliydi. Hem de fazlasıyla garip. Bir tek onunla sıkı dost olamayacağıma emindim. Barlas , All ya da diğerleri, hiç bir zaman onlar gibi olamayacaktı benim için bunu hissediyordum. Nedenini bilmediğim nefreti vardı sanki.
Sevgili Raven'cığım multide var asi çocuk. Jensen Ackles olsun dedim hem ondan iyisini mi bulacam canım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHAFIZLAR Cehennem Lordu
ФэнтезиTanrı'nın en sevdiği Lucifer diğer melekler gibi insanın önünde diz çökmedi. Ona göre kendisi topraktan yaratılmış bir varlıktan daha üstündü. Sonunda kibrine yenik düştü ve cennetten kovuldu. Kendi için hazırlanmış olan cehenneme sürgün edildi. Ama...