Kapı sonuna kadar açıldı. Karanlığa alışan gözlerim kapıdan süzülen ışıkla kamaştı. Uzun boya sahip bir erkek sülüeti gördüm sadece. Diğer adamlar duvarın hemen önüne geçip yanyana asker edasıyla hizaya girdiler ve adamın yüzüne bakmaya çekinircesine başlarını ayaklarına indirdiler. Uzun boylu olan bir iki adım attı ve durdu. Yüzü tamamen bana dönüktü ama ben hala yüzünü seçemiyordum. Sanki bilerek ışığı arkasına almış gibi.
"Bu o mu?" Hangimizden bahsettiğinden emin değildim? Ama ağzımda bu kumaş parçası olmasaydı. Avazım çıktığı kadar bağırmak ve bu yaptıklarına pişman olacaklarını haykırmak isterdim.
"Evet efendim. Exael'in kızı." Sorumun cevabını da bu sayede almış oldum. Ama bu adamlar benden ne istiyordu. Yanıtlanması gereken büyük sorunda buydu şuan. Adam bana bir kaç adım daha yaklaştı ve tam görüş hizama girdi. Eğildi yüzümün yakınına kadar neredeyse burnuma değiyordu burnu. Dipsiz kuyuyu andıran gözlerini gördüm önce koyu siyaha yakın ya da geri aldım tamamen siyah olan gözlerini. Düz burnu dolgun dudaklarına gölgede bırakacak kadar nizamiydi. Saçları beyaza yakın yüzüne zıt siyahtı aynı gözlerinin siyahlığı kadar koyu.
Boynuma yaklaştı. Derin bir nefes aldı. Bense bu hareketten anlam çıkarmaya çalışırken nefes almayı unutmuştum. İçinde bulunduğum şu anın tarifi yoktu.
"Evet bu o. Kokusunu alabiliyorum." Sesi binlerce insanın çığlığı karışmışçasına korku salıyordu. Sanki fısıldasa normal bir insanı bayıltabilecek güçte.
Doğruldu ve geriye bir iki adım attı. Sanki ilk kez nefes alıyormuşçasına her nefes alışım ciğerimi yakıyordu. Hem üşüyormuş hem de yanıyormuş gibi titremek geliyordu içimden ama direniyordum. Bunu hissetmeleri şuan istediğim son şeydi.
"Diğerleri?" Diye konuştu bu kez başıyla All ve Belinda'nın olduğu tarafı göstererek.
" Muhafızlar! Yaşıyorlar efendim yani henüz " lafını bitirmesine izin vermeden tekrar konuştu.
"Kızada ilaç verin ve bırakın." Sonra arkasını dönerek çıkış kapısına yöneldi.
"Ama efendim görev..."
"Ne diyorsam o" diyerek çıktı odadan.
"Tamam efendim." Adamların cümlesini duyup duymadına emin olamadım. Kimdi bu adamlar ve burada ne işler dönüyordu. Yüzü yaralı adam yanıma geldi ve daha önce All'a verdiği mavi ilacı şırıngaya doldurdu, boynuma iğneyi soktu.
"Bugün şanslı günündesin ama tekrar karşılaştığımızda böyle olmayacak ve sen bu söylediğimi hatırlamayacaksın." Gülüşüyle karışan iğrenç nefesi yüzüme çarptı. Boynumda yayılmaya başlayan ilacın soğukluğunu hissettim sadece ve etrafımdaki ışık azalıp yerini sonsuz bir karanlığa bıraktı.
**************
"Kavin! Kavin kendine gel!" Sarsılıyordum. Başım sağ sola oynuyordu. Bedenim sesleri duyuyor, güçlü sarsmaları hissediyordu. All'un sesi kulağımı dolduruyor ama gözlerimi ne kadar istesemde açamıyordum. Sanki tüm gücüm bedenimden çekilip alınmıştı. Sarsmalar kesildi. Ve omuzumdan el kayıp boynumu kavradı bir diğer elde dizlerimin arkasına yerleşti ve aynı anda havaya kalktım."Neden ayılmıyor? " diyen Belinda'nın sesini duyuyordum. Hemen sağ tarafımdan geliyordu.
"Bilmiyorum." dedi All. Ve hızını kesmeden yürümeye devam etti. Kucağında beni taşıdığını sarsıntılardan anlayabiliyordum. Kafam onun göğsündeydi. Kalp atışını bile duyabiliyordum. Ama neden tepki vermiyordu ki hiç bir şeye vücudum?
Arabada olduğumuz ve Gece karanlığında ilerlediğimiz , son hatırladığım buydu. Ve All'un sesiyle uyanmıştım. Yani kısmen uyanmıştım.
"Ters giden bir şeyler var." dedi Belinda bu kez.
All beni bir yere yatırdı. "Ver torbayı" dedi.
"Ağır gelmesin"dedi Belinda
All'un "Denemek zorundayız" demesiyle içime bir ateş düştü. Burnumdan girip tüm genzimi doldurdu ve oradanda ciğerlerime indi. Tüm vücudumu ateşe vermişlerdi adeta. Ciğerlerimle birlikte tüm bedenim alev almıştı. Acıyla gözlerimi açıp ciğerimi dolan acıyı öksürerek dışarı çıkardım. Acı damarlarımda kol geziyor , tüm hücrelerimi ateşe veriyordu. Öksürdükçe içimden ateş attım dışarı. Her öksürüşüm bir diğerinden daha az acıtmaya başladığında soluk almaya başladım. Kesik ve derin nefesler. Sonunda soluğum normale döndüğünde endişeleyle yüzüme bakan Belinda'nın yüzü girdi odağıma.
"Ne oldu?" Dedim hala biraz alev vardı içimde.
"Bir kaza." dedi Belinda. " Bilincin yerinde değildi bir kaç saattir." diye ekledi.
"Sizi duyuyordum. Ama cevap veremedim. Tahminimce yarın saat falan." Öksürdüm. Ve ağız dolusu kül çıkıp yere diğer yığının üstüne döküldü." Gözlerime inanamıyordum." Bu da ne böyle." dedim yerdeki kül yığınını göstererek.
"İç kanama geçirmiş olmalısın. Sen kendine gelmeyince bizde kanamadan şüphelenip sana ateşotu tozu içirdik." Durdu ve " Ama böyle bir etki olmaması gerekiyordu." diye ekledi.
"Nasıl yani?" diye sordum kazağımın koluyla ağzımı silerken.
"Normalde kusup otun etkisini içinden atmak gerekiyordu. Ama sen kül kustun." dedi sessizliğini bozan All. "Sanırım yarı melek olmanın etkisi var." diye ekledi ve ayağa kalkıp etrafına baktı. Belinda'da ayaklanınca doğrulup yavaşça ayağa kalktım. Tekrar kendime geldiğime şükrettim o an ve şifalı otlara küçük bir teşekkür yolladım.
All ters dönmüş aracımızı göstererek " Toparlanıp gidelim bu lanet şehirden. " diyerek artık kullanılmayacak durumda olan arabaya doğru yürüdü. Bizde peşinden.
**********
Belinda'yla kazanın nasıl olduğuyla ilgili küçük bir sohbet ettik All tüm dikkatiyle helikopteri kullanırken. Ben hiç bir şey hatırlamıyordum ama Belinda aniden önümüze çıkan bir geyiğe çarpmamak için All'un direksiyonu kırdığını daha sonra yuvarlanıp tepeden aşağı düştüğümüzü söylüyordu. Benim böyle birşey görmediğimi söyleyince de o esnada benim uyuyor olduğumu eklemişti.
Helikopter birliğin bahçesine indiğinde herkesin bizi beklediğini gördüm. Motor tamamen durduğunda helikopterden indim. Alie koşarak Belinda'yla bana sarıldı bizde ona.
"Tanrıya şükür iyisiniz!" Bana döndü aniden " Ciddi bir şeyin yok değildi Kavin" dedi. Kazadan sonra birliği arayıp olan biteni John'a bildirmişti All. Bu yüzden herkesin herşeyden haberi vardı.
All "John! Barlas nasıl?" diye sorunca aniden dikkatim oraya kaydı. Barlas ve Raven olayını tamamen unutmuştum. Kaza, görev derken bu olay tamamen aklımdan çıkmıştı. Sahi ya ben bu olayı rafa kaldırmıştım.
" Bir saate burada olurlar. Raven'ı bulamamışlar ama Barlas iyi kendine geldi." dedi John. All aynı anda bana baktı ve gözlerimin içine kitlenip devam etti " Peki bunu" durdu ve yutkundu "ona bunu Raven mı yapmış." Cevabı duymak istemiyordum. All'un haklı çıkmasını istemiyordum. Raven'la aramızdaki buzlar erimemişti ama bu kadar ileri gidebileceğini gerçekten düşünmüyordum. İçimde bi yerlerde ona güveniyordum. Bana bu kadar zaman kötü davranan birine bir yanım güveniyordu işte.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHAFIZLAR Cehennem Lordu
FantasyTanrı'nın en sevdiği Lucifer diğer melekler gibi insanın önünde diz çökmedi. Ona göre kendisi topraktan yaratılmış bir varlıktan daha üstündü. Sonunda kibrine yenik düştü ve cennetten kovuldu. Kendi için hazırlanmış olan cehenneme sürgün edildi. Ama...