Sen?!

3.2K 161 5
                                    


YORUM VE VOTELERİNİZİ UNUTMAYINNN

Eymen aklındaki cevapsız soruların cevabını öğrenme amacıyla bakışlarını kardeşine çevirdi. Seymen bu anlamlı bakışların anlamını çözdüğünde gözlerini yerinden fırlayacak gibi oldu. Seymen ellerini yakalanmış bir suçlu gibi havaya kaldırarak:

"Hayır, hayır! Öyle bir şey yapmadım. Canan yeni korumam. Özel. Ayrıca reşitte. Bakma öyle ufak tefek göründüğüne. Seni bile yer o. Yer.." cümlesini tamamlayamadan kadın araya girdi:

"Tanıştığımıza memnun oldum Eymen Bey." diyerek Seymen Bey'i ani bir heyecan krizinden kurtardı. 

Kardeşinin her gece farklı farklı kızlarla olmasına alışık bir adamın en büyük korkusu reşit olmayan bir kız ya da hamile bir kadındır. Bu iki korkuda aileleri için büyük bir tehlike olurdu. Her ne kadar kardeşine bunun için güvense de içinde onu yiyen hep bir kurt vardı. Elini cebine koyup boyu omzuna kadar gelen genç kıza baktı.Bu mu koruma? Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Kardeşi Asu bile bu kızdan daha güçlü görünüyordu. Alaycı bakışlarını kızdan alıp kardeşine çevirdi.

"Hadi gidelim." dedi kapıya doğru dönerken.

Seymen abisinin bu ilgisiz haline alışık olsa da yeni çalışanı alışık değildi bu durumlara ve onun çatık kaşlarından belli olan sinirine teselli amaçlı elini kadının omzuna koydu. Dudaklarını oynatarak:

"Salla onu." dedi bir meleği yolundan çıkarabilecek kadar güzel gülümsemesiyle. Canan bu gülümsemeyle mest olurken iki adamı en arkalarından takibe koyuldu.  

Seymen durmadan konuşuyor abisi ise can kulağıyla dinleyip yorumlarda bulunuyordu. O an genç kızın aklına neden burada zaman kaybettiği aklına geldi. Şu an yaptığı boş bir uğraştı. Gidip daha iyi şeyle yapabilirdi. Okuluna devam edebilirdi - tabi bir okulu varsa.- O yangından sonra bir işe muhtaç olduğu doğruydu ve hatta tabi bir eve fakat böyle tehlikeli bir iş aklının ucuna dahi gelmedi. O daha çok garsonluk gibi işleri kendine yakıştırıyordu. Çünkü kimse gelip de bu kim demez ya da halini hatırını sormaz. Sabah gelir akşam sessizce giderdi. Burada bir yandan durmadan konuşan bir kahya, her gün Ertel ailesinin güvenliğini tartışan takım elbiseli insanlar ve dedikoduya açık kulaklarıyla hizmetliler bulunuyordu. En son seçeceği iş bu olaması gerekirken ilk teklifte nasıl kabul edebilmişti. Hem aklında hala o kel adamın dersini vermek yok muydu? İçinde hala sönmeyen bir volkan varken o burada garip adamların peşine takılmış yürüyordu. Giydiği ceketin cebine minik ellerini sokuştururken arabaya doğru yanaşmak üzereydiler. 

Eymen kardeşine son yaptığı tasarımları anlatırken omzunun üzerinden arkaya ona tanıdık gelen fakat bir türlü tanıyamadığı, onun için garip bir o kadar da ilgi çekici giyinmiş olan kadına baktı. Ne kadar hatırlamaya zorlasa da kendini hayır daha önce hiç görmedim diyordu içindeki ses. Bir diğer ses ise gördün ısrarla fısıldasa da hatırlayamıyordu. Kadına yakalanmadan, herhangi bir yanlış anlaşılmaya yol açmadan önüne döndü. Şoför arabanın arka kapısını açmış içeri girmelerini bekliyordu. 

İki kardeş arabaya binerken kadın göz ucuyla etrafa pür dikkat baktı. En ufak araya kadar gözleriyle iyice süzdü. Bir türlü göremediği şu düşmanlar bu seferde ortalıkta görünmüyordu.  Ertel ailesinin üzerindeki kabus her kimse çok iyi oynuyordu.Vur-kaç tekniği kadınında sevdiği tekniklerden biriydi. Ve işe yarayan, akıllıca bir teknik... Gözlerini son kez çalışanlarında üzerinde gezdirip şoförün yanında ki koltukta yerini aldı. Yanında arabayı hareket ettirmeye hazırlanan adama baktı. Adamın kemerli, büyük kırmızı bir burnu vardı. Eğer küçük bir çocuk olsaydı o burunla yorulana kadar oyun oynayabilirdi. Adam yuvarlak bir bedene sahipti; dışarı çıkmış kocaman bir göbek, hafif kel bir kafası vardı. Kadın bu adamı ne kadar komik görse de gözü bir türlü tutmuyordu. Tuhaf bir şeyler seziyordu, çalıştığı günden beri bir tuhaflık vardı. 

Küçük Bir KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin