Genç adam kalemini alıp taburesine oturdu. Günlerdir karalamamıştı boş sayfaları. Yüreği kalemin ucundan beyaz sayfaya dolup taşmak için can atıyordu. Taşıp içindekileri haykırmak, bağırıp çağırmak istiyordu. Bir ayağı yerdeyken diğer ayağı taburesindeydi. Kömür kalemini ağzının arasına alıp diğer kalemle tuval üzerindeki kağıda ne çizeceğini bilmeden dokunuyordu.
Kardeşi aşık olmuştu ve o bunu hiç anlayamamıştı. Kardeşi acıyla pençeleşirken o sadece izlemişti. Oysa onu en iyi kendisinin anlaması gerekirdi. Sevenin halinden ancak seven anlardı. Onun sevgisi ne tür bir sevgiydi ki kardeşinin sevgisini fark edememişti. Kendi kendine hayıflanırken kalemin kağıda olan dokunuşlarından hoşlanmamıştı genç adam. Kendine kızdıkça kalemi sıkıyordu. Kaleme yumuşak davranmalıydı ki ortaya istediği gibi bir eser çıkabilsin.
Kalemi kağıttan uzaklaştırıp sayfaya baktı. Ortaya yarım bir kadın çizmişti. Her şeyiyle yarım, hüzünlü bir yüz. Yüze daha dikkatli bakınca gözünde bazı hatıralar canlandı.Kağıttaki o hüzünlü ifade yuvarlanmadan önce o küçük kadında gördüğü ifadenin aynısıydı. Biran irkildi genç adam.Bu yüzü nasıl çizebilmişti? Kalemi ondan habersiz neler çiziyordu! Elini çizgilerin üzerinden hafifçe, sanki kadının yüzüne dokunuyormuşcasına, korkarak gezindi. Ne kadarda yaralı çizgiler vardı kadında. Kesik kesik fakat her biri derin. Gözlerindeki bakışa ne demeli? Göz bebeğinin ardına gizlenmiş küçük bir kızın kurtarın beni diyen haykırışları delip geçiyordu. O an adam ayağa kalkıp:
"Ne yapıyorum ben? Kendine gel, Eymen!" diyerek kendine kızdı. Kenarda duran beyaz örtüyü alıp tuvalin üzerini örttü. Kolundaki kol saatine bakınca aklına nişanlısı Sedef geldi. Onunla buluşup kendini son iki günün stresinden kurtarmak istiyordu. Sözleştikleri yere gitmek üzere dışarı çıktı. Ona doğru yanaşan şoföre elini kaldırarak arabaya binmeyeceğini ifade etti. Buluşacakları yer yürüme mesafesindeydi. Havayı boş yere kirletmek istemiyordu. Yürürken bir yandan telefonunu çıkarıp Sedef'e yola çıktığını söylemek istedi fakat buna havadan önüne düşen biri engel oldu. Şaşkınlıkla gerilerken önüne düşenin ayağa kalkışını izledi.
Genç kız kapüşonunu kafasından çıkarırken Eymen onun yüzünü görmesiyle öfkeyle burnundan soludu. Adam ağzını açıp konuşacakken genç kız onu elinden tutunca şaşkınlıkla heykele döndü. Daha olan biteni anlamadan kız koşmaya başlayınca kendini kızın peşinde koşuyor bulmuştu. Kıza durmasını söylese de elinden sıkıca tutmuş onu peşinden sürüklüyordu. Ah! Derdi ne bu küçüğün? diye söylendi içinden. Kız sağ sokağa sapıp iki binanın arasında ki dar boşluğa girdi. Boşluğa ancak Eymen'in büyük cüssesi sığabilirken kız kendini de sığdırabilmişti. Şimdi iki bedende nefes nefese ve birbirleriyle temas halindeydi. Kızın verdiği her nefes adamın boynunu ısıtıyordu. Kadın adamın bakışlarından rahatsız olup kıpırdanınca adamın içinde bir şeyler oynadı. Kendine hakim olabilmek için derin nefesler alıp verdi. Ağzını açıp konuşacakken kadın eliyle adamın dudaklarının üzerini örttü.
"Şşşt! Sessiz olun." dedi adamın kulağına doğru. Bakışlarını adamdan alıp sokağa çevirdi. Kimsenin olmadığını görünce tuttuğu nefesi dışarı saldı. Kafasını kaldırdığında adamın ona dikkatle bakan bakışlarıyla göz göze geldi. Bu yerde onunla böyle yapışık bir şekilde daha fazla duramaya katlanamayacağını hissederek kendini dışarı attı.
Eymen kızın çıkmasıyla kendini büyük bir boşluktaymış gibi hissetti. Uçuruma itilmiş gibiydi. Kızın ardından dışarı çıkıp:
"Sapık falan mısın sen? Ne yaptığını sanıyorsun?" diye söylendi kadına doğru.
Genç kız saçlarını kulağının arkasına doğru atarken:
"Değilim ama emin olun ki olsaydım..." durup adamı baştan aşağı süzdü "sizin sapığınız olmazdım. Tipim olduğunuzu hiç sanmıyorum." Adam öfkeyle solurken ukala diye homurdandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Bir Kadın
RomanceTrajik bir olay bir hayatı soldururken iki hayatı yaşanılmaz kıldı. Ve beraberinde duygular kalbe mühürlendi. Aşk bir insan için biterken, bir diğeri için yeni başlıyordu. Küçük bir kadın, büyük bir AŞK! Adam bir adım için her şeye hazırken, kadın t...