SİNEM'DEN...
Şu kalabalık New York sokaklarında hergün trafik sıkıntısı çekmek zorunda mıydım ben? Bence değildim hayır yani şuraya taşınalı sekiz ay olmuş ama ben hala bu kalabalık şehre alışamamıştım ama anlayacak sadece New York değil tüm dünya ne kadar sabırsız olduğumu bilecek gerçi bu özelliğimi Çağatay'a öğrettiysem tüm dünya öğrenmiş demektir. Çünkü; Çağatay beye öyle her şeyi kabul ettirmek kolay olmuyordu malum kendileri öküzdür azıcık...
Ben her sabah olduğu gibi önümdeki arabalara sövüp sayarken saatime bakmam gerektiğini anlamıştım ve aman tanrım! Geç kalmıştım bu arada bir insanın patronu kocası olabilir mi hayır yani "patronum"kelimesi bana azıcık tuhaf kaçıyor da.
Arabamı burada bırakmak zorundaydım...Arabanın kontağını kapatıp hemen çantamı aldığım gibi arabadan inip kaldırıma çıkmıştım ve hızlı adımlarla kaldırımda yürüyordum. Ne yazık ki yürüyerek gidecektim zaten evden buraya baya gelmiştim bir şey kalmamıştı şirkete. Ama şu nalet topuklu ayakkabılarla yürünmüyordu en iyisi elime almak olacaktı yoksa topuklarım şişicek ve ben yarı yolda kalacaktım.
Ayakkabılarımı elime aldığım gibi hızlı adımlarla yürümeye başlamıştım...O arada bir arabanın kaldırımın biraz yanından yavaş yavaş geldiğini gördüm gözümün kenarıyla sanırım benim için bu kadar yavaş geliyordu yoksa benzin mi yakası geldi adamın hayır yükseldi benzin ona bile zam geldi kardeşim ne diye harcıyorsun hayır onu boşver hava zaten yeterince kirli ne diye toza dumana katıyorsun daha fazla...
Arkamdan gelen arabadan sesler geliyordu;
-Ştt yavrum baksana bi
Haa çok güzel bi sapığımız eksikti hayır benim eskiden hayatım bu kadar ekşınlı geçmezdi noldu bende bilmiyorum...
-Ştt yavrum baksana ya...Analar neler doğruyor beee
Sinirlenmiştim bu lafına hayır o kimdi ki bana yavrum derdi yere eğildiğimde taş gördüm gerçi görmeseydim bile kaldırımın taşını sökerdim o derece yani. Tam taşı atacakken
-Ya dur ne yapıyorsun sinem benim ben Çağatay
Deyip gülmeye başlayan o tanıdık yüz benim kocamdı olamaz kocam sapık olmuştu gerçi öyleydi ama beklemezdim bu kadarını
-Çağatay ödüm koptu ya ne yapıyorsun sen zaten işe geç kaldım
Demiştim dudağımı büzerek
-Kıyamam ben aşkım'a ya...Aşkım patron benim işe geç kalsan ne olacak akılsız karım benim
Doğru ya ah sinem yine rezil oldun nasıl becerirsin kendini her defasında boş şişe gibi ortaya atılmayı
-Ne bileyim aşkım ya endişelendim ben işine,evine,çocuklarına ve kocasına düşkün bir kadınım
-Biliyorum aşkım merak etme zaten sen dünyanın en güzel annesini,en güzel karısı ve çok beceriklisin
dedi ve iki eliyle yüzümü kavramıştı...Yüzümün ıslandığını fark ettiğimde yağmurun yağdığını fark ettik koşarak arabaya girdik ve şirkete gittik.
Her zaman ki gibi susmuştu hiç konuşmuyordu bu huyunu sevmiyordum illa ki ya radyo açacaktım ya da başının etini yiyecektim onumu istiyordu anlamıyorum yani...
-Sen niye arkamdan öyle sapıklar gibi sinsi sinsi geldin ne öyle yavrumlar falan
-Ne yapim arkadan çok güzel görünüyordun azıcık yaramaz olayım dedim kötümü ettim yani aşkım ya görende beni sapık sancak yani