Multi= Bora
*****
Tam 3 gün geçmişti, Cumartesi günündeydik. Ve ben, şuan çok mutluydum.O uyuz Arasın suratını 2 günlüğüne de olsa görmeyecektim. Şu 3 günde kendinden bıktırmıştı. Onun çizimlerine yanlışlıkla! kahve döktüm diye son 3 günde bana eziyetler çektirmeye başlamıştı. Çin işkencesi yapsaymış,bu kadar acı çekmezdim.Of! her yerim ağrıyordu. Sabaha kadar çizimine kahve döktüğüm için suratıma çemkirmiş o da yetmezmiş gibi çizimleri bana çizdirmişti. Hadi onlar hiç bir şey, benim kendi işim olmadığı halde, bir dünya dosya yığınına damga basmış ve o bir dünya dosya yığınını dolaplara yerleştirmiştim düzenlice...
Yorgun bedenimi yataktan kaldırmakta bir hayli zorlansam da, acı içinde ayağa kalktım. Bu ne ya her yerim tutulmuştu! Yorgunlukla ayaklarımı yere sürüyerek banyoya ilerledim ve ağrılar içindeki bedenimi rahatlatmak amacıyla banyoya girdim.
Rahat bir duşun ardından, üzerimi giyinip saçlarımı kuruladım ve tepeden sıkıca bir topuz yaptım. Aşağıya indiğimde, Derinin şarkı mırıldanışı doldurdu kulaklarımı. Hemen mutfağa Derinin yanına gittiğimde, gözlerim masaya kaydı. Masa da kuş sütü eksikti. "Sesin güzelmiş" dediğimde, Derin elindeki domates'i bırakıp, kaşlarını çatarak bana baktı. "Burnunu tut burnunu" dedi. Anlamayan gözlerle ona baktığımda "uzuyor da" deyip önüne döndü. Gözlerimi devirip kendi kendime 'bir daha kimseye iltifat etmeyeceğim' sözünü verdim. Evet, Derinin sesi falan güzel değildi. Bir gün yalandan ölecektim! Ellerimi çırpıp, "Tamam, sesin güzel olmayabilir ama, bu masadakiler enfes görünüyor" deyip yanağını öptüm ve masaya oturdum. Tam elime bir sucuk alacaktım ki, Derin elime vurup sucuğu almamı engelledi.Dudaklarımı büzerek ona baktığımda "cık cık Asrın, dur herkes masaya otursun öyle yemeye başlayalım" dediğinde,Senada içeri girmişti. "Günaydın" deyip masaya oturdu. Daha ayılmamıştı belli ki. Ağabeyimde arkasından sırıtarak gelince "Günaydın" dedi ve masaya oturdu. Derinde yanımda ki sandalyeye oturduğunda "Artık başlayabiliriz değil mi Derin Anne?" dedim hevesle ellerimi çırparken. Heyecanlanmamın sebebi; Açtım.Derin kafasını olumlu anlamda sallayınca, hemen sucuk alıp attım ağzıma ve diğer kahvaltılıkları yemeye başladım. Yani tam anlamıyla, dünyayla ilişkimi kesmiş, nefes almaksızın kahvaltımı yiyordum. Tıpkı kıtlıktan çıkmış aç bir 'Ayı' gibi. "Bak bak şuna bak. Evladım sen benim arkadaşım mısın acaba?" diye dalga geçtiğinde Sena, ona aldırmadan yemeğime tekrar döndüm.
Karnımı ovuşturmuş bir şekilde dinleniyordum.Evet, yemek yerken yorulurdum hep. Çok tuhaf biliyorum ama ne yaparsın hayat işte."Hayırdır Ağabey,yüzünde hiç solmayan bir sırıtış var."dedim sabahtan beri sırıtan Ağabeyime. Bana bakıp "Hiç sadece mutlu bir günümdeyim. Hatta, o kadar mutluyum ki sizi sinemaya bile götürebilirim" dediğinde, 3 kişi kaşlarımızı şaşkınlıkla havaya kaldırmış, Ağabeyime bakıyorduk."Ne? Ne oldu? Niye şaşırdınız?" dedi üçümüze sırıtarak bakarken. İşaret parmağımı şaşkınlıkla ona doğrultup "Sen,bizi sinemaya götürmek? Bizi sen sinemaya götürmek? Götürmek bizi sen sinemaya...." Ağabeyim, gülerek sözümü kestiğinde hala şoktan çıkamamıştım. "Aha kız şoka girdi" dediğinde Ağabeyim, Sena hemen atılıp "Kız şoka girme bim'e gir orası pahalı" diye espri yapıp kahkaha attığında. Şoktan çıkıp Senaya 'senden iğreniyorum' bakışlarını attım ve tabağımdaki zeytin çekirdeğini Senaya attım. Böylece kahvaltı savaşımızda başlamış oldu..
"Hadi Derin, vallahi bizim kızlar bile senden hızlı çıktılar şu süslenme işinde" diye bağırdı Ağabeyim Derinin odasına doğru. Ben ile Sena gözlerimizi devirip sessiz kalmayı tercih ettik.Derin nihayet odasından çıktığında yarım saattir neden bu kadar bizi beklettiğini merak ettiğim için üzerini süzdüm. Bu muydu yani? kız bizi yarım saat bekletiyor ama üzerine de iki dakikada giyilebilecek normal bir kalın kazak ve siyah pantolonu vardı."Derin, serçe parmağını sehpaya çarpman dileğiyle" deyip evden çıktı Ağabeyim. "Kızım bu üstündeki sade şeyler için mi bizi yarım saat beklettin?" diye söylendi Sena. Derin anlamayan gözlerle ikimize baktığında gözlerimi devirip ikisinin koluna girip evden çıkardım. "Neyse boş verin onu bunu da, Ağabeyim ilk defa bizi sinemaya götürüyor" diye heyecanla konuştum. Sena ise benim heyecanımı görünce kendisi de heyecanlandı ve "Ay evet" dedi. Derin ise bize şaşkınlık ile baktı. Tabii haklıydı kız doğal olarak. "İlk defa mı sizi sinemaya götürecek?" hayretler içerisinde bir bana bir de turuncu kafaya bakarken, ikimizde başımızı olumlu anlamda salladık.Dudaklarını hayretler içerisinde büzdü ve biz bu şaşkın kız ile birlikte Ağabeyimin arabasına bindik.Benim arabamı tam tahmin ettiğim gibi çekiciler almış, tabii ben arabamın kaportasını fert bir şekilde görünce çılgına döndüm. O gün resmen canımdan can kopmuş gibiydi.Şimdide canım arabam tamirdeydi. Telefonumun zil sesi kulaklarıma ilişince, düşüncelerimi bir kenara bırakıp arayan kişiye baktım. Burçak yazısını görünce hemen açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevimli ve Tehlikeli
Romansa"Tüm yaptığımız sakladığımız duygular hakkında düşünmek, tüm yaptığımız sessizlikte oturup bir işaret için beklemek." - Halsey