BURÇAK'TAN"Anne, dışarı çıkalım mı?" dedim anneme sevimlice bakarak. "Şöyle bakma da ne istersen yaparız, Burçi. Gözlerimi yaktın," eski halime dönüp elimi kalbime koydum.
"Kalbimi kırdın, kadın!"
"Kırık değildir o çıkıktır. Kırık olsa yerinde duramazdın."
"Espiri yaptığını mı sanıyorsun, kadın! Kulaklarım kanadı!"
"Eşek sıpası! İnsan bir ayıp olmasın diye güler değil mi? Bak komşunun kızına, nasıl da efendi. Annesinin her dediğine kıkır kıkır gülüyor! Ayıp, ayıp. Cık, cık."
"Hayda! Yine başladı komşu kızına. İstersen nüfusuna geçirelim. Sanki biz bilmiyoruz o komşu kızının neler yapmadığını. Bir ön yargılı olmayın ya. Valla dişimi kıracam. Yeter ya!"
"Sus kız, anneye cevap verilmez. Hem... O kız neler yaptı? Sen anlat bakayım bana,"
"Anneciğim, bana yapmamamız gereken günahları söyler misin?"
"İmana mı geleceksin, kızım? Neyse... Gıybet yapmak, kul hakkına girmek, argo kelimeler söylemek, yalan söylemek. Var oğlu var yani,"
"Peki anneciğim, senin bana yaptırmak istediğin şey neydi peki?"
"Ne hakkında?"
"Komşu kızı,"
"Gıybet! Ne? Ha? Gel, seni deli kız bacaklarını kıracağım senin. Sen bana nasıl-"
"Anne seni gıybet yapmaktan kurtardım işte!" dedim ayağa kalkıp yanına giderken. Yanağına sulu bir öpücük bıraktım. "Hadi kalk ya! Çıkalım dışarıya. Annem kafasın olumlu anlamda sallayıp, üzerini giyinmek için odasına çıktı. Bende, üzerimin dışarıya çıkmak için uygun olduğu için annemi koltukta oturarak bekledim. Aklıma o akşam geldiğinde, yüzümdeki gülümsemeyi engelleyememiştim. Yiğit'i o günden sonra hiç görmemiştim. Eh onu da bir hayli özlemiştim demek.
"Hadi ama!" dediğinde annem hemen ayağa kalkıp, onun yanına gittim ve ayakkabımı giydim. Annemi de bekledim. O da giydikten sonra, koluna girdim ve kapıyı açıp, dışarıya çıktık. Hava karardığından dolayı, annem yanına birber gazı da almıştı. O sırada bize doğru yürüyen, Ayşegül'ü görmemle yerimde durdum. Annemde durdu ve karşıdan gelen Ayşegül ve arkadakilere baktı. Kalbim göğüs kafesimi delercesine attığında, elimi heyecanla karnıma koydum. Allah'ım ölecektim galiba heyecandan. Yiğit oradaydı. Hemen Ayşegül'ün arkasında, bize doğru yürüyorlardı.
"Ayşegül değil mi, o?" annemin sesini bile zar zor duyabiliyordum. Kulağım öyle bir zonkluyordu ki, bayılmamak adına annemin kolunu hafif sıktım. "Burçak!" Ayşegül yanıma gelip bana sarıldığında ona karşılık veremedim. "Merhaba, teyzoşum!" deyip benden ayrıldı ve anneme sarıldı. Benim gözlerim ise sadece Yiğit'te idi. Ta ki annem koluma çimdik atana kadar. Kaşlarımı çatıp, anneme baktığımda, ağzını oynatarak "Ben sana evde göstereceğim. Gözlerinle yedin çocuğu!" dediğinde, korktuğumdan dolayı geri adım attım.
"Merhaba Ay ay, nasılsın?"
"İyiyim aşkım da, bizde Burçak'ı almaya gelmiştik. Ha hayır diyorsan almayız yani."
"Neden?"
"Bir işimiz vardı da, ondan."
"Pekala. Siz gidin. Bende Aysen ile gezeyim. Zaten Burçi ile gezilmez!" dedikten sonra yanağıma kocaman bir öpücük kondurup, çocuklara kafa salladı ve sağ tarafa doğru ilerlemeye başladı.
"Sizin ne işiniz var burada?" dedim kaşlarımı çatıp arkadaşıma bakarak. Yiğit'e bakamıyordum nedense. "Öylesine geldik. Daha doğrusu ben gelecektim sadece ama Tugay beni yolda gördü. Ardından bu salak, Yiğit'e ve Cenk'e haber verdi. Hepimiz takılırız diye. Falan da filan işte kanka," dediğinde, kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım. "O zaman içeri?" dediğimde, onayladılar ve bende kapıyı açıp içeriye girdim. Onlarda arkamdan. Ayşegül evi benden iyi bildiği için, herkesi oturma odasına aldı. Bende serinlemek adına lavaboya gittim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevimli ve Tehlikeli
Romance"Tüm yaptığımız sakladığımız duygular hakkında düşünmek, tüm yaptığımız sessizlikte oturup bir işaret için beklemek." - Halsey