Dudağımın kenarında hissettiğim baskı ile kalp atışlarım hızlandı, anında donup kaldım. Allah'ım ne olur o düşündüğüm şey olmasın! Gözlerimi şaşkınlıkla Aras'ın yeşillerine diktiğim an kafamı hemen yukarıya çektim. Aras ise şaşkınlığını toparlamış bana alayla bakıyordu. Seslice yutkunup Aras'ın yüzünü incelemeye başladım. Yüzü o kadar güzeldi ki... Mesela gözlerinin yeşili, dudaklarının kırmızılığı, Allah'ım o nasıl bir yüzdür ya! Abartıyor muyum biraz? Olabilir! Aras seslice yutkunduğunda kendime gelip gözlerinin içine baktım. O da gözlerini etrafta gezdirmekten bıkıp benim gözlerime baktığında göz göze geldik ve ben o an kalp krizinden ölme aşamasına geldim. Şuan bulunduğumuz durumu bile umursamıyordum ki arkadan öksürme sesi geldiğinde hemen kendime gelip, kızararak ellerimi Aras'ın omzuna koydum ve ondan destek alarak ayağı kalktım. Gerçek anlamda utanmıştım çünkü dudağımın kenarına dudakları değmişti... Üstümü düzeltip, arkamda ki Burçak kişisine utançla döndüm. Burçak bana imayla bakarken, Aras ayaklanmıştı ve arkamda dikiliyordu. Ağzımı açıp, Burçak'a açıklama yapmaya çalıştım. "Şey Burçak sen bizi yanlış anladın. Yani şey, Aras dengesini kaybetti sonra ise bana tutunmak içinde elimden tuttu bende dengemi onun sayesinde kaybettim ve üstüne düştüm. Yani şey olmadı, dudakları benim dudağımın kenarına falan değmedi! Sen yanlış görmüşsündür!" dedim ve anında ağzımı kapattım. Burçak şaşkınlıkla bana bakakalırken, ben ise ona yanaklarım domatesleri kıskandıracak şekilde kızarık baktım. Hemen Aras'a döndüm ve "Sen de bir şey söylesene! Bir şey olmadı desene ya!" diye söylendim onun o sırıtan suratına. Ne diye sırıtıyordu bu adam?! Gözlerimi ondan çekip, tekrar Burçak'a döndüm. "Ya bak Burçak, yanlış anladın." dedim sakin kalmaya çalışırken. Burçak dramatik bir şekilde elini alnına koyup "Ben anladım anlayacağımı. Siz devam edin," dedi ve kahkaha atarak arkasını döndü. Koridorun ucunda sağ taraftaki oturma odasına hızlı adımlarla girdi. Sinirle Aras'a döndüğümde ilk önce gözlerim dudaklarına kaydı. Sadece bir dokunuşta bu kadar etki bırakıyorsa bu adam bu dudaklarıyla, eli elime değdiğinde ben ne yapardım kim bilir? Seslice yutkunup, gözlerimi gözlerine çevirdim. O da benim gözlerime bakıyordu. Kalbim göğüs kafesini zorlayacak şekilde çarptığında, başım döndü. Ellerimi yumruk yaparak, gözlerimi bir iki saniyeliğine kapattım. Açtığımda ise Aras'ın tam dibime geldiğini gördüm. Ben ona gözlerimi kırpıştırarak bakarken o bana 'kimseyi umursamıyorum,' bakışlarıyla bakıyordu. Aras, elini kaldırıp hızla çarpan kalbimin üzerine koyduğunda hemen geri çekildim ve ondan bir adım uzaklaştım. Bu adam bana ne yapıyordu böyle? "Ne yapıyorsun?" dedim zorla konuşarak. "Kalbin neden bu kadar hızlı atıyor? Yoksa benden etkilendin mi?" dediği an nefesimi bir süre tuttum ve konuşmaya başladım. "Ne etkilenmesi be! Ben sadece... Sadece ilk defa bir erkeğin üzerine düştüm ve korktum. Yani yanlış anlama ayrıca ben senden neden etkileneyim ki? Sen hayırdır!" dedim çirkef yanımı kullanarak. Aras bana alayla bakıp, "Bence etkilenme derim." dedi. Arkasına dönüp, kapıyı açtı ve gitti. Hemen kapıyı kapatıp sırtımı yasladım ve yere oturdum. Şu 15-20 dakika içinde neler olmuştu öyle? Ya bana ne denmeli! Ben nasıl o Aras denen uyuz adamdan etkilenmiştim? Ellerimi dudaklarıma götürüp, gözlerimi kapattım. Kapatmam ile açmam bir oldu çünkü o an gözümün önüne geliyordu. Dudakları nasıl değerdi? Nasıl bir kaderdi böyle. Kalbim çok hızlı çarpmıştı peki neden? "Neden ya?" dedim seslice ve ofladım. En önemlisi de ben ondan hoşlanıyor muydum? Gerçekten bilmiyordum. Ama onu gördükçe göresim geliyordu. Onun yanındayken, kalbim göğüs kafesimi zorlayacak derecede atıyordu. Kafamı iki yana sallayıp ayağa kalktım ve derin bir nefes alıp verdim. Yüzüme gülümsememi yerleştirdim ve oturma odasının yolunu tuttum. Oturma odasının önüne geldiğimde bir telefon zil sesi duymamla yerimde durdum ve eteğimin ceplerini kontrol ettim. Telefonumu cebimden çıkardım fakat çalan benim telefonum değildi. Dudaklarımı birbirine bastırıp oturma odasına girdim. Burçak elindeki çalan telefona kararsızca bakıyordu. Kaşlarımı çatıp Burçak'ın oturduğu ikili koltuğa oturdum ve arayana bakmak için kafamı uzattım. Ama Burçak anında telefonu açıp ayağa kalktı ve oturma odasından çıktı. İçimdeki Sherlock "Şüpheli durum!" derken ayağa kalkmıştım. Burçak büyük ihtimalle ya arkadaşıyla ya da annesiyle konuşuyordu. Omuzlarımı silkip, oturma odasının hemen önünde duran Burçak'ın yanına gittim ve kolunu dürttüm. Burçak, kulağındaki telefonu çekip bana baktı. "Ben odamdayım uyuyacağım, yorgunum da. Senin kalacağın oda... Neyse sen Sarp ağabeyini bekle o gelince zaten sana odanı gösterir, tamam mı? Ha ama canın sıkılacaksa uyumayabilirim," dedim. Burçak bana gülümseyerek baktı ve "Sorun değil benim canım sıkılmaz. Zaten sen de yorgun görünüyorsun git uyu ya. Haydi iyi geceler," dedi ve yanağımdan öptü. Ona gülümsedim ve hemen arkamı dönüp odama gittim. Odama girdim ve üzerimdekileri çıkarmadan yatağımın içine girdim. Kafamın altındaki yastığı çekip kucağıma koydum ve sıkıca sarılıp derin düşüncelere daldım. Benim ilk kez dudağıma bir erkeğin dudağı değmişti... Daha doğrusu dudağımın kenarına! Tamam zamanında çok sevgililerim olmuştu. Onlarla yakınlaştığım da oldu fakat hiç bir erkekle dudaklarımız değmemişti. Hayatımda ilk kez birisine karşı başka bir duygular hissediyorum. Eski hayatıma giren şahıslara karşı böyle bir şey hiç hissetmiyordum. Peki neden Aras'a karşı anlatamayacağım şekilde duygular besliyordum?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevimli ve Tehlikeli
Romance"Tüm yaptığımız sakladığımız duygular hakkında düşünmek, tüm yaptığımız sessizlikte oturup bir işaret için beklemek." - Halsey