Selamın aleyküm dostlar. Bölümleri kısa zamanda yayınlamaya çalışıyorum. Diğer bölümlere nazaran daha uzun oldu bu bölümümüz. Hayırlı okumalar 😊
"Sen... Nasıl bir şeysin be güzellik..."
Gözlerine bakacak cesareti kendimde bulamadığımdan kafamı yere eğmiş sadece onun ne söyleyeceğini bekliyordum. Sesi... Beni bende bırakmayacak kadar büyüleyiciydi ve nefesi yüzüme her çarptığında bedenim ürperiyordu.
Yaklaşık 10 gün önceki Elif olsa kendisine dokunan adamın elini kıracak kadar sinirle dolardı ama şimdi bilinmez duygularım sinirimin ve özümün önüne set çekmiş gibiydi. Yerimden dahi canlanamıyordum.
Biranda hızla elini yanağımdan çekip iki adım geriledi ve ensesini eliyle ovmaya başladı.
"Ali.." konuşmama fırsat vermeden eliyle sus işareti yaptı. Ne olmuştu ki yine. Değişen ruh hali fazlasıyla sinir bozucuydu. Buradan değişen ruh halimle kızdırdığım arkadaşlarıma sesleniyorum 'Özür dilerim'
Bir iki dakika böyle durduktan sonra yüzünü bana döndü. Eski Ali gibi bakıyordu şimdide. Eski ruhsuz Ali gibi...
"Kahvaltı hazır mı?"
"Hı hı hazır."
Hızlı adımlarla mutfağa doğru yürümeye başladı. Bende arkasından paytak adımlarla gidiyordum. Arkasında olduğum için başımı yere eğmek yerine kafamı kaldırıp onu izliyordum ama omuzları fazlasıyla gergindi. Neydi onu bu kadar geren? Ya da ben onu her böyle gördüğümde neden içim burkuluyordu...
Mutfağa girdiğimizde hızla arkasını dönüp "Teyzem uyanmadı mı? Aynı zamanda neden iki tabak var burada?"dedi.
"Havva teyzeyi şimdi uyandıracağım."
"Neden iki tabak var?"
"Ben aç değilim o yüzden size koydum.."
"Bir şey yediğin yok zaten kahvaltı da mı yapmayacaksın?" diye sorunca şaşkınlığımı gizleyemedim. Beni mi düşünüyordu?..Yok artık hayal dünyam da amma genişmiş. Ali'nin beni düşünmesi dünyanın düz olabileceği ihtimaliyle eş değer sayılabilir. Sadece kaçırdığı kızın açlıktan bayılıp başına kalmasını istemiyordur.
"Aç değilim ben. Size afiyet olsun."
"Kendine bir tabak daha koy ve kahvaltını yap."
"Aç değilim Ali!" birazcık sesimi yükseltmiş olacağım ki Ali kaşlarını çatıp sandalyesine oturdu. Sırtı bana dönük olarak sessizce "İyi! Ama bayılıp başıma kalmazsın inşallah!" mırıldandı. Ne bekliyordum ki beni önemseyeceğini falan mı?
Bende aynı ses tonuyla kendi kendime konuşur gibi söylendim."Ne fark eder? Dediklerini yapmazsam zaten beni öldürmeyecek misin? Benim gibi bir baş belasından da hemen kurtulmuş olursun."
Söylediklerime sadece sinirle soluyarak cevap veriyordu. Artık ne onu bu kadar sinirlendirmeye ne de kendime bu kadar acı çektirmeye niyetim yoktu.
"Neyse o zaman ben Havva Teyzeyi uyandırayım." ondan onay beklemeden yukarı çıkıp Havva teyzenin kapısına vurdum. İçeriden 'gel' diye ses gelince kapıyı açtım ve içeri girdim.
Bana gülerek "Günaydın." deyince bende "Günaydın teyze. Kahvaltı hazır hadi aşağıya gel." dedim.
"Tamam kuzum geliyorum da senin ayağın nasıl oldu?"
"Daha iyi yarına hiçbir şeyciği kalmaz."
"Peki o zaman. Hadi inelim." deyip oturduğu yerden kalkıp koluma girdi ve mutfağa gitmek için yürümeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL YAĞMURUM
SpiritualAşk insanın hayattan gelen en güzel emrivakisidir ve aşk hayatın planlara dayalı kısmında olmayacak kadar delice bir duygudur... Öldürmek istediği kıza tutunan genç bir adam ve hiçbir şeyden haberi olmayan masum bir kız... Genç kız, adamın kurumuş ç...