Selamın aleyküm karamellerim. Evet,bundan sonra size böyle seslenmek istiyorum. Sizce nasıl?
Bölümü biraz geç yayınladım ama upuzun bir bölüm oldu. Normalde 1500 kelime yazan biri için 2500 kelime gerçekten uzun geliyor.
Fazlasıyla içime sinen bir bölümde oldu. İnşallah sizde beğenirsiniz.
İyi okumalar 😊
Sabahtandır mırıldandığım saçma sapan şarkılardan yenisi dolanmıştı ağzıma.
İçimde bulunan ve tüm vücudumu istila eden tuhaf his ise hala varlığını hissettiriyordu.
Sabah kahvaltısını Ali'yle olan inatlaşmamız üzerine kusursuz yapma telaşındaydım. Tamam yani mükellef bir sofra hazırlamak gibi yeteneklerin olabilir ama azim ve ben birleşince bi hayli güzel bir sofra da çıkabilir.
O gün yaşananları bölen bir telefon ve sonrasında şükürler olsun diye haykırmamak için kendini zor tutan ben. Bu zil sesi,telefon çalması falan hep dizilerde olur sanıyordum ama ara sıra gerçekten kurtarıcı modeline bürünüp Hızır gibi yetişebiliyor.
Elimdeki peynir tabağını da masada ki yerine yerleştirirken memnuniyet ile gülümsedim. Hayatımın sofrasını kurmuştum resmen. Annem görse bu halimi 23 yıl ben beceremedim bir inat uğruna ne marifetleri çıktı,der duygulandırdı.
Ne olursa olsun ailemi hatırlayınca dolan gözlerim,sıkılan ruhum beni takip ediyordu heran.
"Ooo... Amma da inatçıymışsın be çimen göz."
Ali'nin sesi dolan gözlerimi normal hale getirirken anında neşeli hale bürünmüştüm.
Dengemi bozuyorsun be adam!
"Ya ya var öyle kötü bir huyum."
"Bana doğru söyle hayatında kaç kere böyle bir sofra hazırladın?"
"Iıı... Bir..."
Kahkaha atarken gülüşüne dalan gözlerim bulunduğum yer ve durum kavramlarını bulanıklaştırırken sanki sadece o,onun içimi ısıtan gülüşü ve benim onun gülüşüne dalan bir çift yeşilim varmış edasıyla susmuştum.
"O da bu mu?.. Elif... Elif..."
"Ha... Ya-yani efendim?"
Ha ne Elif? Adama odun diyorsun acaba sen nesin?
"Bu yaptığın en güzel kahvaltı değil mi diyorum."
"Evet... Yani hayır!" Yüzüne baktım,bana "doğru söyle" dermiş gibi bakıyordu. Pes ettim. "Ya tamam ilk bu evet."
İstediği cevabı aldıktan sonra sandalyesine oturdu. Ocaktan çaydanlıkları getirirken beni izlediğinin farkındaydım. Bu panik olmama neden oluyordu ve pek iyi bir şey degil.
Gözlerini çekerken üzerimden duyamayacağım kadar sessizce bir şeyler fısıldadı. Sonra bana dönüp..
"Sen de otursana"
Sandalyeye oturdum. Çaylarımızı doldurup sanki günlerin acısını çıkartır gibi giriştim yemeğe. Ben ve aç kalmak? Aç kalınca çok sinirli ve çekilmez bir insan doğrudur.
"Elif ne zamandır bir şey yemiyorsun sen?" Sesi sinirli gibiydi.
"Hiiç."
"Ne hiiç? 2 gündür yemek yemiyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL YAĞMURUM
SpiritualAşk insanın hayattan gelen en güzel emrivakisidir ve aşk hayatın planlara dayalı kısmında olmayacak kadar delice bir duygudur... Öldürmek istediği kıza tutunan genç bir adam ve hiçbir şeyden haberi olmayan masum bir kız... Genç kız, adamın kurumuş ç...