Selamın aleyküm canlar 😊 Bölümümüz geldi. İnşallah beğenirsiniz.
İyi okumalar...
Kapıya doğru ilerlerken ara ara arkamı dönüp balkonda saklanan bedeninin varlığının belli olup olmadığını kontrol ediyordum.
Kapıyı açıp sesin sahibi içeri girmeden ben dışarı çıktım.
"Elif!"
Kollarını açıp beni bekleyen babamı görünce hayli şaşırsam da şaşkınlığımı atıp hemen yanına koştum. Beni görünce tabi o da gülerek sarıldı. Bu kolları özlemiştim. Ve sanırsam gözlerim şimdiden dolmaya başlamıştı.
Bu aralar özlem hayatımda misafirliğini yatıya çevirmişe benziyordu. Ama hiç gitmeyecek sandığım zamanlar yağan yağmurlar yerini gökkuşağına bırakmış gibi özlediğime kavuşuyordum. Yine de hasretin bıraktığı burukluklar hayatımdan silinip gidemeyecek kadar derin izlerdendi.
"Babam..."
Babamın kollarında olmak ise ayrı bir histi. Tüm kötülüklere rağmen bir kalkanla çevrelenmiş gibi hissediyordum kendimi. Ne olursa olsun kötü düşünceler, kötü gözler, yeryüzündeki tüm kötülükler o kalkana çarpıp bana gönderene iletilecekmiş gibi...
"Dünyam..."
Ayrılınca içeriye geçip otururken dolan gözlerimdeki dayanamayarak akan yaşları sildim.
"Nasıl özlemişim... Halana gittiğin gün sana nasıl sinirlendim biliyor musun?"
"Biliyorum babam ama işte... Özür dilerim."
Ona gerçekleri tüm çıplaklığıyla anlatmam gerekti ama şuan ne kendimde bu gücü ne de babamda duyacak dinçliği hissedemiyordum. Her şeyin bir zamanı vardı değil mi?
Babama ne kadar gülerek baksam da aklım yukarıda varlığını hissettiğim adama kayıyordu. Acaba hala orada mıydı?
"Ee annen nerede?"
"Annem bir komşuya gitmiş baba. Gelir az sonra?"
"Elif? Bir sorun mu var?"
"Yok... Yok ne sorunu olacak. Sadece... Biraz yorgunum. Sen neden geleceğini haber vermedin?"
"Sürpriz yapayım dedim."
"Ne iyi ettin baba! Ne iyi ettin." dedim gülerek.
"Can nerde?"
Sahi, Can nerede?
"Bilmiyorum ki en son buradaydı ama..."
"Biri benden mi bahsediyor?"
Can gülen gözlerle yanımıza geldi. Babama sarıldıktan sonra yanımıza oturup sohbetimize dahil oldu. Ara ara bana kaş göz işareti yapıp bir şeyler anlatmaya çalıyordu. Ama anladığım söylenemez.
"Abla ya mutfakta şeyi bulamadım da bir baksana."
Mutfağa girdiğimizde 18 yaşında olmasına rağmen 25 yaşındaymış gibi heybetli bir vücuda sahip kardeşimin yanında sanki ben ondan küçük gibi duruyordum. Ela gözleri, kestane rengi saçlarıyla da bir bakan bir daha dönüp bakıyordu. Gözleri sinirli gibi bakarken, babamın duymaması için kısık sesle konuştu:
"Ali ağabey yukarıda,seni bekliyor."
"Sen..."
"Abla babamı 10 dakika oyalarım."
"Tamam..."
Can'ın bu halleri neydi cidden?..
Babama görünmeden hızla yukarı çıktım. Ben çıkarken çalan kapı ise daha fazla zaman kazandığımın habercisiydi. Odama girince her yere bakındım, ama yoktu. Belki de gitmişti. Neden gitmesi bu kadar canımı yakmıştı ki? Alt tarafı bir aile davetiydi ve onun gitmesi kadar doğal olamazdı. Ama Tuğba'nın sözleri... Ahh! Tamam o kızın sözlerini kulak ardı etmem gerekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL YAĞMURUM
SpiritualAşk insanın hayattan gelen en güzel emrivakisidir ve aşk hayatın planlara dayalı kısmında olmayacak kadar delice bir duygudur... Öldürmek istediği kıza tutunan genç bir adam ve hiçbir şeyden haberi olmayan masum bir kız... Genç kız, adamın kurumuş ç...