Selamın aleyküm arkadaşlar. Yeni bölümümüz geldi. Umarım beğenirsiniz.
İyi okumalar 😊
Gözlerimden akan damlalar parmak uçlarını ıslatıyordu. Bakışları yetmezmiş gibi bir de sözleriyle yakıyordu içimi. Beni köşeye sıkıştırıp çıkacak hiçbir yer bırakmıyordu. Yere diktiğim gözlerimi ürkekçe ona çevirdim. Ve o an gördüm gözlerindeki ışığı. Bi beklentiyle bakışını...
Seni seviyorum demişti. Rüyalarım, hayallerim olan iki kelimeyi söylemişti... Kalbimde çocukluğumun bayram sabahlarındaki mutluluk ve heyecan vardı adeta...
Yüreğime bir bakışıyla acı çektiren adam, savunmasızlığımda yanımda olanım, güvenebileceğim tek omuz... Bakma bana öyle. Vicdan azabından öleceğim bakma... Yutkundum önce. Söyleyemediklerim bir bir düğüm olup takıldı boğazıma. Bende seni seviyorum demek istedim sevdan yüreğimde daha ilk günden serpti tohumlarını ve şimdi beni sarıp sarmalayan bir ağaç oldu demek istedim. Gidip boynuna sarılmak istedim. Kokusunu ciğerlerime kadar çekip ona dünyadaki tüm güzel sözleri söylemek... Ama... Ama hepsi bir düğüm olup takılı kaldı boğazıma. Hepsi orada birikti ve kimse bilmedi.
Avuçları arasındaki yüzümü çektim ve gözlerine bakmadan konuşmaya çalıştım. Eğer gözlerine bakarsam yanardım, kavrulurdum... Söz geçiremez dilime dökerdim tüm kelimeleri ne olacağını umursamadan.
"Ali... Olmaz... Sen ve ben biz olamayız. Önümüzdeki devrilmez setleri yıkamayız."
"Elif her şeyi halledeceğim diyorum. Ben baştan ayağı sen olmuşum diyorum. Ne önemi var engellerin?"
"Ali ben daha senin yüzüne bakamazken..."
Söylediklerimi yeni idrak ettiğimden hemen sustum. Ona ağabeyimin kardeşine yaptıklarını bilip de senin gözlerine bakıp gülemem diyemedim. Bu utançla senin yüzüne bakamadım diyemezdim.
"Neden?! Neden yüzüme bakamıyorsun?"
"....."
"Elif?"
"Ali lütfen." Tam sandalyeden kalkmıştım ki kolumdan tutup tekrar yerime oturttu. Yapma be adam, dayanamıyorum...
"Şimdi seni durduran her neyse söyleyeceksin." "Elif!"
"Ali. Bana her baktığında geçmişini hatırlayacağını, acı çekeceğini biliyorum! Ben istemiyorum tamam mı? Ben seni sev..."
"Beni sevmediğini bir daha sakın söylemeye kalkma! Ve sakın beni senden ayırmayı aklından bile geçirme!"
Yüzümü avuçlarının içine aldı. Yanağımı yanağına sürtüp derin nefesler alıyordu. Sanki bunu yapmaya muhtaç gibiydi. Eğer ayrılırsa elleri ellerimden ölümün kıyısında duracaktı.
Duygularımı dizginlemem gerekti. Buradan gitmem ve hiç kapanmayacak olan yarama tuz basmam gerekti. Tarif edilemeyecek kadar zordu benim için bu zaten iyice kördüğüm yapmadan gitmeliydim.
Hızla ayrıldım ondan. Nefesini nefesimden kestim bıçak gibi. Yüreğime saplanan hançerlerin acısını en derinlerimde hissederken gözlerine bakacak cesareti kendimde bulamıyordum.
"Böyle bir şey olamaz. Bırak beni."
O da ayaklandı.
"Elif... Başkalarının yaptıkları hatalar yüzünden böyle davranıyorsun biliyorum ama yapma."
O bana böyle baktıkça bir yanım her şeyi boşverip boynuna atmak istiyordu. Diğer yanım ise Yağız'ın söylediklerini tekrar tekrar işitmemi sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL YAĞMURUM
SpirituálníAşk insanın hayattan gelen en güzel emrivakisidir ve aşk hayatın planlara dayalı kısmında olmayacak kadar delice bir duygudur... Öldürmek istediği kıza tutunan genç bir adam ve hiçbir şeyden haberi olmayan masum bir kız... Genç kız, adamın kurumuş ç...