8.BÖLÜM

8.7K 528 19
                                    

Selamın aleyküm canlar. İyisinizdir inşallah :) Bölümü dün akşam yayınladım ama bir sorun oluştu o sebeple yayından kaldırmak zorunda kaldım. Eğer dün açmaya çalıştığınız halde açılmadıysa bu sebepten. Bir de ikinci cümlenin yanında hoparlör işareti varsa o da tamamen bir yanlışlıktır. Kusura bakmayın. Susmayan yazarınızın yine gevezeliği tuttu. İyi okumalar. :)


2 gün..

Koca bir 48 saat..

Beni burada yalnız bırakalı 2 gün geçmişti. Yalnız diyordum,evet,sol yanımın eksikliği yaşadığım şeyi bu kavram altında tutmaya zorluyordu..

Aslında pek yalnızda sayılmazdım. Duru o kadar iyi bir insandı ki uzun zamandır kimseyle bu kadar iyi anlaşmamıştım. Ama Ali'nin "uzun bir zaman yokuz" dediğini her hatırladığımda kalbime bir taş oturuyor gibiydi. Akşam geliriz demişti ama o akşam Yiğit,Duru'yu arayarak "gelemeyeceğiz" demesinin ardından 2 gündür yoktular.

Onu hem özlüyor hem de onun için endişeleniyorumdum..

Ne ironik değil mi? Kaçırıldığını yerde seni kaçıranı düşünüp onun için kaygılanmak..

48 saattir ne zaman ona bu kadar alıştım diye soruyordum kendime ama cevap koca bir soru işaretinden başka bir şey değildi.

Bu duygu.. Ne bileyim işte farklıydı.. Çocukken annemden gizli yaptığım bir işi annemin öğrenmesiyle oluşan heyecanın tatlılığı.. Babamın sinirli bakışlarının arkasındaki merhameti gördüğüm zamanlarda içimde oluşan o tarifi imkansız duyguyu 10 katıyla hissediyordum şimdi..

Babamın sözlerinin altındaki anlamı şimdi kavrıyordum. Beni korumak istediği,bana güvendiği ve ne olursa olsun benim için endişelendiği o duygu,o his buydu işte..

Milyonlarca kitaba konu olan,insanın karşılaşınca aklını başından alan ve kalbine işlevini yerine getirmek için anlam yükleyen o his,içimde.. En derinlerimde hissettiğim bu duyguydu..

Hep kendimi saklamış,bu duygulardan muaf tutmaya çalışmıştım ama hiç beklemediğim bir sırada çıkmıştı karşıma,hiç hazırlıklı olmadan,savaş vermek için önüme kalın duvarlarla örülü bir set çekmeden.. Öylesine bir günde,öylesine bir anda..

Belli ki doğruymuş.. Yani aşk insanın hayattan gelen en güzel emrivakisiymiş ve aşk hayatın planlara dayalı kısmında olmayacak kadar delice bir duyguymuş..

En ufak bir sessizlikte dalıyordum.Kömür gözlerine takılıyordu aklım. Derin ve o yakıcı bakışlarının gizlediği hüzne dalıp gidiyordum.

Rüyalarım eskiden pek hatırlamazdım ama şimdi her salisesi beynime kazılmıştı birer anı gibi..

Kapkara gözlerin karşısında gözlerimi kokmadan,kaçırmadan doyasıya bakıyordum.. En güzel rüyaydı öyle değil mi?..

Hasretin her tarafımı bezettiği ve düşünceleriminde buna yardımcı olduğu derin rüzgar Duru'nun bana seslenmesiyle bir toz bulutu gibi dağılmıştı.

"Elif... Elif...Hadi gel yemek hazır."

"Geliyorum."

Başörtümü bağlayıp mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Ara sıra dengemi kaybediyor ve düşmemek için kapı pervazlarından yardım alıyordum. Başımın dönmesi son 2 günle bi hayli artmıştı. Duru da yüzümün bembeyaz olduğu,geldim geleli süzüldüğüme dair şeyler söylüyordu ama ben bunların hepsini kulak ardı ediyordum.

Yavaş adımlarla da olsa mutfağa varmıştım. Yine her zamanki gibi 'bir kuşu sütü eksik' lafını söyleten sofralardandı ama bu günler iştahım kaçmıştı ve tüm yemekler ya da ne olursa olsun mide bulandırıcı geliyordu.

ÇÖL YAĞMURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin