23. BÖLÜM

6.7K 521 44
                                    

Ellerimi önceden çözmüş olduğumdan ayaklarımda ki ipten kurtulup yere düşen heybetli bedenin yanına koştum.

İçimde ki acının yalnızca bir kısmını dışa vuran sesimle tüm depo inlerken kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.

Yanına gittiğimde yere düşen bedeninin yanına oturdum. Kafasını dizlerimin üzerine aldım ve gözlerimden düşen damlalar yüzünü yıkarken zorlukla konuştum.

"Ali'm... Gitme... Kolsuz kanatsız bırakma beni... Hasretin en acısını tattırma bana..."

Güldü. Ellerini güçlükle kaldırıp yanağıma yerleştirdi. Baş parmağıyla ile yüzümü okşarken nefes alması hayli zorlaşmıştı.

"Ağlama çimen gözlüm... Bana bir söz ver... Hayat hala devam ediyor olacak ve sende buna ayak uyduracaksın... Beni hiç tanımadığın günler gibi hep güleceksin. Gamzen hiç eksilmeyecek yanaklarından..."

"Gülümsemenin sebebi sen olmadan neye yarar gamzeler Ali. Ben sen olmadan neye yararım."

"Şişşt! Bana söz ver Elif..."

Bir polis memurunun yardımıyla Ali'yi dışarı çıkarmaya hazırlanırken yavaş yavaş kapanan gözleri daha da dayanamayarak kapandı. Ve ben acıyı damarlarımda hissettim. Kanıma işleyen bir acı. Yüreğimi saran bir korku. İçimi yakan bir çift yaralı kara göz...

"Alii!!!"

○■●□○■●□○■●□○ ■●□○■●□○■●□○

Hastaneye girdiğimizde Ali'nin ellerini hiç bırakmayan ellerimi zorla çektiler. Yatırdıkları sedyeyi hızla ameliyathaneye doğru götürürken onlardan daha hızlı yürüyor hatta adeta koşuyordum.

"Hanımefendi lütfen. Buraya giremezsiniz."

"Ne demek giremem! O benim kocam!"

"Anlıyorum ama şuan bu yaptığınız kocanızın hayatını tehlikeye atmaktan başka bir şey değil."

"Ama..."

"Lütfen!"

Ameliyathanenin kapıları kapanınca tüm çaresizliğimle yere çöktüm. O orada canıyla cebelleşirken bana burada nefes almak haramdı...

Canım yanıyordu hemde en bi çoğundan. İnsanın canını, yari bellediği birini kaybetme hissi bile bu kadar yakıyorken sonrası ne olurdu?.. Allah kuluna taşıyamayacağı yükü yüklemezdi elbet. Sabırdı her şeyin başı ve sabırla çıkacaktık bu işin içinden de.

1 saat olmuştu ama hala ne gelen vardı ne de giden. Ölüm sessizliğine bürünmüştü hastane koridorları. İçime düşen koru her dakikanın sessizliği ateşe dönüştürüyordu.

"Elif!"

"Elif!"

Gözlerimdeki yaşın verdiği bulanık bakışlarımı duyduğum seslerle arkaya çevirdim. Samira ve Özgür telaşla bana yaklaşıyorlardı. Belliydi neden geldikleri ama nasıl öğrenip de gelmişlerdi?

"Kuzum nerelerdesin sen?"

"Samira... O..."

"Kurtulacak. Ali ağabeyin ne kadar güçlü biri olduğunu unuttun mu Elif? O bırakır mı seni?"

"Ya... Ya bırakırsa?"

Samira'nın da dolan gözleriyle, daha da ağlama hissi uyandıran bakışları çaresizliğimin göstergesi gibiydi. O olmadan hiçtim. O olmadan nefessizdim. Nefsimdi o benim. Benliğimin tamamlayıcısıydı...

"Ne zamandır burada yenge?"

Özgür'ün güçlü tutmaya çalıştığı sesiyle bakışlarımı Samira'dan çekip ona yönlendirdim.

ÇÖL YAĞMURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin