Empati

17.5K 1.7K 1.1K
                                    

❈5❈


Göğsümden etrafa yayılan hüzün gün boyunca odanın tavanında birikiyordu. Işıklar sönene kadar bekleyip, herkes üzerimden elini eteğini çektiğinde kaburga kemiklerimin arasına yeniden yerleşiyordu fakat etrafımdaki herkes üzerimden atamadığım bu yüke yalnızca 'uykusuzluk' adını veriyordu. Sürekli yorgundum fakat garip bir şekilde dinçtim. Gözüme uyku girmiyordu. Yemek yemiyordum, uyumuyordum, kendim dahil herkese sınırsız bir öfkeyle doluydum ve kırgındım. Sanki tüm dünya uykumda beni sırtımdan bıçaklamış gibi.

"Çok edepsizsin. Neden sürekli bana küfür ediyorsun?"

Her anlamda çöküşte gibi hissederken birde her gün yanıma oturan Taehyung'u çekiyordum. Bir hafta önce sınıfa girdiğimde Jungkook'un benim sıramı işgal ettiğini, Yeri'nin yanında oturduğunu gördüğümden beri sınıfa ondan önce gitsem bile Yeri'nin yanına oturmuyordum. Bana onu kurtarmamı ister gibi attığı bakışlarda umrumda değildi. Ekselansları onu seçmişken bunu yapmayacaktım. Ve o günden beri Taehyung sürekli nereye gidersem gideyim yanıma geliyordu.

"Kıçımın dibinde dolaşmaktan vazgeç."

"Kıçının dibinde dolaşmıyorum Jimin."

"Neden sürekli yanımdasın peki?"

"Sadece arkadaş olmaya çalışıyorum."

Gözlerimi yumarak sabır diledim.

"Neden?"

"Çünkü yalnız görünüyorsun."

Açık sözlülüğü beni çıldırtıyordu. Aslında ağzından çıkan her laf çıldırtıyordu.

"Ben yalnız değilim. Arkadaşlarım var. Daha fazlasına da ihtiyacım yok."

"Bir tek Hoseok var."

"Yeri'de var." Dediğimde dudağını büktü.

"Hala az."

"Sorun sensin. Senin çok fazla arkadaşın var."

Yanından kalkıp sınıftan çıkacaktım ki, yolun ortasında başım dönmeye başladı. Bir an sonra ise yerdeydim. Kalçamı yere sertçe çarptığımda hepsi sustu. Telaşlı ayak sesleri duyduğumda doğrulmaya çalışıyordum, burnumdan sızan damlayı fark ettim.

"Jimin!"

Yeri önümde çömeldi ve dikkatle yüzüme baktı.

"Burnun kanıyor."

Benden çok kendisiyle konuşur gibiydi. Elleri hızla çantasında dolanıyordu. Paketten peçeteyi çıkarıp burnuma bastırdı. Elini ittirerek kendim tutmaya çalıştığımda bir peçete daha çıkararak yanımda durmaya devam etti. Gözlerimi devirerek telaşla oturduğu için beş metre kadar yukarıda duran eteğini aşağıya çektiğimde ters ters bana bakıyordu. Sorun eteğin boyu değildi. İstediği kıyafeti istediği boyda giyebilirdi.

"Bu boyda giyineceksen oturmayı da öğren."

"Sen kendi işine bak. Beyinsiz. Bu hale gelene kadar derdin neydi? Ben kendime yeterim tavırlarından-"

Cümlesinin devamını getirmesini bekleyerek ona baktığımda donuk bir ifadeyle sağ gözüme bakıyordu. Gözlerimin yaşardığını ben de hissetmiştim fakat ağlamıyordum. Bu ara sürekli gözlerim yaşarıyordu. Parmağıyla gözyaşımı sildiğinde titreyen eline baktım.

"Bu ne böyle. Neden gözün kanıyor?"

Kırmızıya boyanan parmaklarına aynı şaşkınlıkla bakarken beni kaldırmaya çalışıyordu. Başımın arka kısmına bir ağrı girdi. Ona odaklanamadan boğazımdan yükselen sıcaklıkla yutkundum. Kusacak gibi hissediyordum. Bir anda öksürmeye başlamamla kan kusmam bir oldu.

AkayukiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin