❈22❈
Gözlerimi en az onuncu defa bir daha açılmaması dileğiyle yumarken, bu lütfun bana bugün de verilmeyeceğini biliyordum.
Beni öldürmekten çok yalnızca canımı acıtan, oluk oluk kanamamdan öteye götüremeyen yaram, iyileşmeye başlamıştı fakat bedenim iyileştikçe ruhum kanıyordu. Gözlerimin önünden gitmeyen düşüşü yanaklarımın kurumasını engelliyor, benim yüzümden oluştuğunu adım gibi bildiğim yarası sızlayan vicdanım yüzünden adını fısıldamama izin bile vermiyordu.
Kafamın içinde sürekli beni suçlayan ses delirmeme ramak bırakırken, tüm bencilliğiyle büyülü cümlemiz mırıltı halinde dudaklarımdan dökülüyordu ve biraz olsun rahatlıyordum.
İki yanımda oturan ve kollarımı sıkıca tutan yabancılar beni çoktan ülkeden çıkarmış olmalıydı. Fazla uzun bir süre boyu gözlerim bağlı yarı baygın halde uzanmıştım, şimdi ise bindirildiğim arabada gözlerim açılmıştı, yarım yamalak olsada yol kenarındaki tabelalarda kendi dilimizin harflerini görüyordum.
Benden başkasına zarar gelmiş miydi, şu an ne yapıyorlardı?
Jungkook benim gibi hızla iyileşmiş miydi? Bunun olduğuna adım gibi emindim fakat şahit olamayışım endişelenmemi sağlıyor, muhtemelen biraz da büyünün etkisiyle boğazıma kadar huzursuzluğa boğuluyordum.
Sanki buz gibi bir ameliyathanede, hiçbir şekilde anestezi uygulanmadan kesilmiş, kanserli bölgem koparılmış ve o halde tek başıma, çırılçıplak masada bırakılmıştım. Kanıyordum, onsuzluk beni iyileştirmek bir yana, yavaş yavaş öldürmekten öteye geçemeyerek mahvetmişti.
"Ciddiyim, eğer bunu sizden biri yaptıysa-"
"Efendim yemin ederim barda sadece yanında oturuyordum, hiçbirimiz Jeon Jungkook'a dokunmadık. Asıl o neredeyse benim boynumu kırıyordu."
Boşluğa diktiğim gözlerime baktı bir süre, kendimde olmadığım düşüncesiyle konuşmaya devam ettiler. Tehlike teşkil edecek bir halde görünmüyordum muhtemelen, öyleydim de. Kolumu kaldıracak halim yoktu, sadece cevabını benim bildiğim şey hakkında tartışmalarını dinlemekle yetindim.
"O halde nasıl oldu da yaralandı? Hiçbiriniz saldırmadıysanız kim yaptı?"
Arabayı sürüşü korkutucu bir hal alırken, direksiyona vurmuştu. Karanlık yol kuru kuru çakan şimşekle aydınlandığında dikiz aynasından bana baktı ve göz göze geldik.
Hepsinin boğazını parçaladığımı hayal ettim, kanlarının asfalta yayılışını ve ölü bedenlerinin birazdan yağacak olan yağmurla ıslanışını.
"Ben sadece ona saldırdım ve aynı an da Jungkook'un yaralandığını gördüm, etrafında kimse yoktu sadece birden yere düştü işte."
Aramızdaki bağlılık büyüsünden habersiz oluşları son bir saattir tartışmalarına sebep oluyordu. Ölümcüle yakın bir darbe aldığımızda bedenlerimizin tekmiş gibi aynı tepkiyi vereceğini söylemişti Jungkook. Bu korkutucuydu fakat benim açımdan farklı bir huzursuzluğu daha vardı.
Suçluluk duygusu.
Kafamın içinde konuşup duran sesi susturamıyordum, beni olduğumdan daha zayıf bir hale getiriyordu.
Jungkook'a büyüyü yok etmenin herhangi bir yolu olup olmadığını sorduğum günün anıları zihnime doldu, yüzlerce defa özür dilemeden önce büyünün baskılarını hissettiğim anlarda, eğer ona üstün gelebilirsem bağlılığı asla yok edemesem de beni aciz kıldığı zaman onu yönetebileceğimi söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akayuki
FanfictionGözlerini kapalı çizdim görmesinler diye kimseyi Madem görmeyecekler bundan sonra beni 2 Şubat 2016 ∞ 31 Aralık 2017