❈14❈
Dayanma sınırımı zorlayan şeyler hayatımdan hiç eksik olmazdı fakat bu seferki farklıydı. Boğazım sızlayana kadar bağırıp, ağlamıştım. Konuşmak istemiyordum, daha fazla yalan duymak istemiyordum.İçimden geçeni yaptım, sonsuza kadar devam edeceğini düşündüğüm çığlığımı beni ilk öptüğü yerde serbest bıraktım.
Ama dediğim gibi, benim de bir dayanma sınırım vardı. Katlanamadığım sırlar, hissetmekten bıktığım duygular. Neden hep aptal yerine konuluyordum? Beni sevgiyle öpen adam, kokusu kokuma karışan adam canımı yakmadan yalnızca bir gün geçirebilmişti. Ona güvenmek istiyordum, tutunmak istiyordum sözlerine.
Bir odaya kapandık biz, yüzümüzü göğe çevirdik. İlk defa birini sevdiğim için ağladım, ilk defa birinin yüz hatlarını ezberlemek istedim. Bir gün gözlerimi kaybetsem, karşıma yüzlerce çehre getirilip onunkini tanımam istense bunu yapabilmek istedim. Onu daima hissedip, dinlemek. Ama o susmaktan başka bir şey yapmıyordu.
Jungkook ailem olsun istiyordum, en yakın arkadaşım olsun, sevgilim olsun. Aramızda küçücük bir sır, yalan olmasın. Gözlerine bakarken ne düşündüğünü anlamak istiyordum ama buna izin vermiyordu.
Yeri'nin kız kardeşi olduğunu benden saklarken ne bekliyordu? Bir gün kalkıp evleneceklerini söyleyene kadar oyalanacağı basit biri miydim onun için? Bana birçok defa gerek hareketleri, gerekse sözleri ile imkansız olduğumuzu belli etmişti. Neden aptal bir rüya yüzünden kalkıp yanıma geldiğini anlayamıyordum. Onun yüzünden kabus görmek, acı çekmek ilk defa başıma gelen bir şey değildi.
Belki diğerlerinden daha gerçekçi olabilirdi, uyandığımda parmaklarım kanıyordu ve bir süre gözlerim görmemişti. Fakat acıydı işte, onun yüzünden çoğu zaman katlandığım bir şeydi ve her zamanki gibi beni umursamamalıydı.
O ise kalkıp yatağıma gelmiş, yanımda olduğunu mırıldanıp beni teselli etmiş ve bize ait olduğunu söylediği bu yerde, çöküp kaldığım karların üzerinde beni öldürmeye niyetliymiş gibi öpmüştü.
Ayağa kalktım ve dizlerimi temizlemeye gerek duymadan akademiye doğru yürümeye başladım. Yeri'nin oradan gittiğine emindim ama yine de kulübeye dönmek istemiyordum. Birileriyle konuşmaya, içimde biriken zehri akıtmaya ihtiyacım vardı. Benimle konuşmaya çekinen arkadaşımın kafasına bir tane patlatıp yalnız bıraktığı için sövmeli ve birkaç saat önce öğrendiğim ironik şeyi onunla paylaşmalıydım.
Hoseok'a ihtiyacım vardı.
Ormandaki sessizliği normal karşılayabilirdim fakat akşama doğru akademide kuş uçmaması normal değildi. Ders geçişlerine az bir vakit kalmışken öğrencilerin ortalıkta dolanması gerekirdi.
Yöneticinin boş odasından çıkarken gözlerim demir kapının dışında sıralanmış arabalara takıldı. İçimi kemiren dejavu hissiyle köprüyü geçip sınıfların olduğu binaya ulaştığımda ayaklarım beni nereye götüreceğini iyi biliyordu.
Tiyatro salonunun olduğu koridora girdiğimde gördüm onları. Namjoon ve Jin Hoseok'u arkalarına almış, Yoongi'nin önünde dikilen iri yarı adama bakıyorlardı.
"Sadece sınıfına gidiyordu, çekil önümüzden."
"İçeride konuşulanları duydu. Kendim bizzat sorguladıktan sonra gönderirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akayuki
FanfictionGözlerini kapalı çizdim görmesinler diye kimseyi Madem görmeyecekler bundan sonra beni 2 Şubat 2016 ∞ 31 Aralık 2017