İlk, Aşk

11.6K 1K 1.2K
                                    

❈24❈

Osaka, Japonya


Yoongi

Tek elim havluyla ıslak saçlarımı kuruturken, sol elimin parmakları tereddütle önümdeki ahşap sürgülü kapının motifli yüzeyinde dolaşıyordu. İçerideki mumların yansımasını görebildiğim gibi, camekanın önündeki bedenini de görebiliyordum.

Jungkook'un uyumadığını biliyordum.

Uyuyamadığını.

"Bulacağız."

Ben otele gelir gelmez duş bile almışken o, paltosunu çıkarma zahmetine bile girişmeden uzun pencerenin önüne yığmıştı yine bedenini. Gözleri boş boş karşımızdaki parlak ve gösterişli, uzun binaların üzerinde, karanlık sokaklar da ve ötesinde dolaşıyordu. Tek eli yavaşça kalktı ve buğulu camın üzerinde durdu.

"Nerede?"

Heceleyerek ağır ağır konuştuğunda sesine yerleşmeye başlayan çaresizliği hissedebiliyordum.

"Neredesin?"

Parmağı beni rahatsız eden bir ses ile camda kayarken tekrar fısıldamıştı. Beni dinlemesini umarak yatağına oturdum.

"Dört günümüz daha var."

Konuşmam ile birlikte gözlerini yumup, iyice geriye yaslandı ve iç çekti.

Japonya'da geçirdiğimiz onuncu geceydi ve Jihyun'a dair en ufak bir iz bile yoktu.  Günde en az 3 mekana uğruyor, başımıza bela almadan Jihyun'u aramaya çalışıyorduk fakat kim olduğumuz anlaşıldığı anda fısıltılar kesiliyor, Jungkook'a dönen bakışları yalakalık ve yalan bürüyordu. Onu tek başıma aramayı teklif ettiğimde ise her seferinde reddediyordu.

Chaeyoung çenelerini sıkı kapattırmıştı ya da biz Jihyun'u sürekli yanlış yerlerde aramıştık.

"Senin kim olduğunu anlıyorlar ve susuyorlar Jungkook. Lanet olası safkan auran yüzünden doğru düzgün soruşturamıyoruz bile. Bırak bu sefer tek ben gideyim."

Baygın gözlerine son cümlemi duymasıyla dirilik yerleşti. Olduğu yerde doğrulup, kaşlarını çattı.

"Bu sefer ne? Birinden haber mi aldın?"

"Son çarelerimden biri olarak  Ji Jin Hee'nin adamlarından birine ulaştım. Akşama doğru arayacağını söylemişti."

Ji Jin Hee, Jungkook'un babasından ve insanlarla kurduğumuz düzenden nefret edenlerin başını çekiyordu. Osaka'da bulunan en bilindik beslenme merkezlerinden biri yer altında açtığı devasa gece kulübüydü. Bir noktaya kadar,  paranın çözemeyeceği hiçbir şey yoktu. Polisleri tehdit ve para ile satın alıp, anlaşabilen alaycı, adi herifin tekiydi.

Uyuşturucu batağına düşürdükleri gençleri güzel kafaları eşliğinde kulüplerde müşterilerine sunuyordu. Eğer şansları varsa ıssız bir sokakta veya bir çöp yığınının içinde hafızaları silinmiş halde uyanırlardı. Şansı olmayanlar ise yumdukları gözlerini tekrar açamıyor ve uyuşturucu koması adı altında morglara gönderiliyordu.

Bazılarının ise kendi isteğiyle uyuşturucu karşılığında para yerine kanını sunduğunu da duymuştum. Ji Jin Hee paraya ve güce tapan bir adamdı. Sadakatin onun için pek önemi olmadığını bilmem, Chaeyoung'a rağmen bizim tarafımıza geçebileceği umudunu veriyordu.

Atladığım küçük bir ayrıntı da, yüzyıllar öncesine ait ufak bir dedikoduydu; Jungkook'un annesiyle babası evlenmeden önce, annesiyle birbirlerini sevdiklerine dair dilden dile dolaşan, ufak bir dedikodu.

AkayukiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin