Kan Bağı

13.9K 1.1K 1K
                                    

❈21❈

Jungkook

Bulanık zihnim kulağımın dibindeki fısıltıdan ibaret ince ses ile berraklaşırken düşünüyordum; birkaç yüzyıllık ömrüm boyunca kaç sabaha bu şekil de gülümseyerek uyanmıştım?

"Acıktım Jungkook."

Yatakta yüzüstü yatıyordum, Jimin ise çıplaklığımıza aldırmaksızın tam belimin üzerinde bağdaş kurarak oturmuştu. Parmakları kol kaslarımda belli belirsiz dolaşıyordu, tekrar üzerime eğildiğini hissettiğimde bir elimi arkama atarak onu kavramaya çabaladım fakat bileğimi yakalayarak ters çevirip, sırtıma bastırdı.

"Uyanmıyor musun? O halde ben de seni yerim."

Kulağıma mırıldandıktan hemen sonra alışkın olduğum tatlı sızıyı nefesimi tutarak beklerken dudakları boynumu es geçip, ensemin üzerinde durdu. Ne yapacağını merakla beklerken kolumu serbest bırakmasıyla ağır ağır gözlerimi açtım.

Dudakları önce yavaşça, ardından ıslak sesler ve sert darbelerle ensemden omurgama doğru öpücükler bırakmaya başladığında yeni açtığım gözlerim kayarak tekrar kapandı.

Sırtımda çizdiği yol belimde sonlandığında tam oturduğu yere yakın bir öpücük kondururken esnek vücudunun nasıl bir açıda durduğunu hayal etmek bile nevresimi sıkıca kavramama sebep oluyordu.

Tırnaklarımın kumaşa sürtünürken çıkardığı ses, verdiğim derin nefese eşlik eden zayıf iniltim ile bir anlığına dudakları ve dişleri tenimden uzaklaştı.

Zihnim bana yıllar öncesine ait tatlı bir anıyı sunuyordu, yine. Jimin'in kendi üzerine masa örtüsünü çekerek yemek döktüğü ve o yaşlarımda daha kendimi bile yıkamazken, onu yıkamak zorunda kaldığım günün akşamıydı. Annesi eve gelmemişti ve büyük yatakta üç küçük çocuk ile uyumak zorunda kalmıştım.

Yeri, Jimin ve Jihyun.

Her yerime yediğim küçük tekmeler ve dalacağım an da kafama çarpan kollar uykuyu zehir ettiğinde pes etmiş ve onları izlemiştim. Nihayet uyuduğumda bu sefer de televizyon sesiyle gözlerim aralanmıştı. Yine yüzüstü yatıyordum, daha gün aymadan uyanan Jihyun koluma başını yaslamış sürekli kanalları değiştiriyor ve karanlık oda değişen renkler yüzünden aydınlanıp duruyordu.

Yeri halının üzerine küçük kırmızı battaniyeyi sermiş, ters bir şekilde uzanarak televizyonu izliyordu. Uzun saçları halıya saçılmıştı.

Jimin, tanrım Jimin yatağın başımı kaldırabildiğim kadar baktığım hiçbir yerinde yoktu.

Telaşla hareketleneceğim sırada adımdan başka her kelimeye benzeyen hecelerini işittim ve ardından tam olarak 'Bom' gibi bir ses çıkararak üzerime atladı. Jimin kardeşine nazaran daha geç konuşmuştu ve genellikle ne dediğini zor anlıyordum.

Kafamın üzerinde duran bezli kıçını -tuvalete çoktan alışmışlardı ama yine de tedbirli olmalıydım- kaydırarak üzerimden indi ve başını eğerek yüzüme baktı. Kelimeleri olabildiğince yayarak ölüp ölmediğimi sordu, küçük çıplak ayaklarıyla kafama basarak yatak başlığına tekrar tırmandı.

Yatakta sırtüstü dönüp tek kolumu tekrar hareketlenmem ile bana bakan Jihyun'un başının altına koydum. Komodinin üzerindeki süt dolu biberona uzandı, yanağını bileğime yaslayarak dikkatini yeniden çizgi filme verdi.

AkayukiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin