Avuçlarımda Kelimelerin

12.7K 1.1K 1.5K
                                    

❈23❈

Jungkook

Gitme.

"Gitmiyorum. Buradayım küçük adam."

Daha önce kimse için yapmadığım bir şeydi bu; o iyi olsun diye, iyiymiş gibi davranmak. Ona bakmaya bile dayanamıyordum halbuki. Görmeyen gözlerine, kirli ve kurumuş kan lekeleriyle kaplı gömleğine, öfkeden gözümü döndüren en az iki ısırığın bulunduğu boynuna.

Ona hissettirmeye çalıştığımın aksine, hiç iyi değildim. İnce sesiyle iyi olduğunu ve her şeyin geçeceğini mırıldanmasına ihtiyacım vardı. Belki bencilceydi fakat iyi olduğuna inanmak istiyordum, onun canını yalnızca acıtmakla kalan yaraları, beni öldürüyordu.

Kirli ve nemli zemine oturmuş, onu da kucağıma alarak tek kolumla sıkıca sarılmıştım. Dudaklarım boynundaki açık yaralarında varla yok arası dolaşıyor, kulağına ulaştığımda ismini ve teselli sözcükleri fısıldıyordum. Diğer elim karınlarımızın arasında onun küçük ellerinin içinde duruyordu. İşaret parmağının tırnağını avucumda sürükleyerek kelimelerini olabilecek en çaresiz yolla sunuyordu bana.

Elimi hareketlendirerek avuçlarından çektim, tek bileğini kavradım ve kelepçe yüzünden soyulan cildini öptüm. Kanının ve paslı demirin birbirine karışan tadı dudaklarımda kaldı. Bu gece milyonuncu defa mahvolmamın sebebi, acıyla dolu yüzünde tomurcuklanan küçük tebessümüydü.

Park Jimin her şeye rağmen gülümsüyordu.

Tekrar elimi ellerine hapsetti, o parmağıyla harfleri avuçlarıma tek tek çizerken gözlerini öptüm.

Denedim. Kaçamadım.

"Denediğini biliyorum bebeğim. Sen güçlüsün. Elbette denedin."

Gidelim.

Çaresizliğin her tonuna bürünen sesimle adını tekrar mırıldandığımda bu bir nevi yapamam demekti. Gideceğiz demem, şu an ona yalanların en büyüğünü sunmak olurdu.

"Hepsini öldüreceğim."

Tekrar avuçlarıma kelimelerini bırakmaya yeltendiğinde ellerimi ondan kurtararak beline sardım. Yüzümün dibinde duran yüzünü yanaklarıma yasladığında ağladığımı anlamasına engel olamamıştım.

Önce omzuma alnını yasladı, ardından parmakları bu sefer göğsümün üzerine kazıdı harfleri.

Ağlama.

Daha önce hiç bu kadar itaat duygusuyla dolmamıştım. Üzülmesini istemiyordum, elleri yanaklarımı silerken yeni yaşların gelmesini var gücümle engelledim.

"Jimin."

Başını hafifçe sağ omzuna eğerek dinlediğini belirttiğinde boynuna yaklaştım. Yanaklarımda duran ellerini bileklerinden kavrayıp başının iki yanına, arkasındaki soğuk duvara yasladığımda dudakları aralandı.

"Jimin."

Önce ısırık izlerinin üzerindeki kanı dilimle temizledim. Boynunda gereğinden fazla oyalanan dudaklarım onu ısırma isteğimi zirveye ulaştırdığında zor da olsa geri çekilerek elimi boynuna koyup, iyileşmesi için birkaç sözcük mırıldandım.

Tek elini duvara bastırmaya devam ederken başını geriye yaslamış, yüzünü bana doğru kaldırmıştı. Yüzlerimiz arasında santimler vardı, kıstığım gözlerimle yorgun tebessümünü izlerken diğer elimle kirli gömleğinin düğmelerinin yarısından çoğunu çözüp, göğsünün hemen altındaki derin yarasına parmaklarımı bastırdım.

AkayukiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin